Kalp ve Kalbin Halleri (VII) Bölüm
Yoklukta ruhun cisimden ayrılışı yani, Ben’likten Ben’in ayrılışı ile cisim toprağa, ömür süresi içerisinde ruhta oluşan Ben’likte Allah ile bir olmak için gaip alemine gider.
O halde Ben ve Sen; Yani her ikimiz de O’yuz. Yani her ikimizde Allah’ın (yarattığı) birer kuluyuz. (Ancak, O’yuz derken; biz de yaratanız, biz de O’na eşitiz, biz de İlâh’ız, Allah’ız anlamında asla değildir. Beni de, seni de yaratan bir tek Allah’tır.) anlamındadır.)
O, yine Sen ve Ben ederiz. Ben ve sen iki ederiz. İkimiz de bir biz ederiz. Bizler bizlikten kurtulunca bir ben eder, O’na gideriz.
O halde sen de, ben de bir ben’iz ki, O’na gideriz. O’na giderken sende de, bende de ben’lerin iz’i kalır. Kalan iz’lerin kiri, pisi toprağa gider. Senden de, benden de geriye ben’lerimiz kalır. Kalan ben‘lerimiz de gaibe gider, Allah için gaip alemine. O’na gidenler zaten O’nundu. O’na gittiler.
Demek ki, bizim sandığımız bizdeki her şey, bizdeki ben’likte emanetmiş. Emaneti de sahibine verdik mi? Geriye bizim nemiz kalır. HİÇBİR ŞEYİMİZ.
O halde bizler neyiz diye, kendi kendimize bir soru soracak olursak ! Cevabı da bizim için çok basit ve kolay olacak. Çünkü bizler yani sen, ben ve o kocaman bir HİÇİZ !
Bunu böyle bilip, böyle yaşarsak şayet! Ne ben sana, ne de sen bana, ne saygısızlık edebiliriz. Nede birbirimize kötü muamelede bulunup, sevgisiz yaşayabiliriz.
Aksine birbirimizi sevmeden yaşayamayacağımızı anlayıp, hayatımıza giren ve bize hayatı kolaylaştıran tüm varlıkları sevmeye başlarız. Çünkü sevgisizlikte, saygısızlıkta ben’cillikten oluşur.
Ben’cillikten kurtulmak için ben, ben olmaktan, sen de sen olmaktan çıkıp kurtulmalıyız ki, insan olarak yaşamayı öğrenebilelim.
Bunun içinde en büyük sensin, ama sevgisizlikten, tek başına yalnız kalmış birisin, dedirtmeden hep birlikte biz olarak yaşamasını öğrenmeliyiz.
Aksi takdirde ben de, sen de asla huzur bulup, sükunet içinde bu dünyada yaşayamayız.
Bunu anlayıp kavrayamadığımız süre içinde de asla Allah’ın bizden istediği doğrultuda insan olarak doğru dürüst yaşamasını öğrenemeyiz.
Medeniyet yolunda her seferinde başladığımız noktaya geri döneriz. İleriye doğru gitmez, ancak tarihi tekerrür ettirir, geçen yılları sayarken yerimizde durur, ancak hayal eder sayıklarız.
Bu yüzden de, ne sen! Ne de ben! Ne mutlu oluruz, ne de rahat yüzü görür, huzur içinde yaşarız.
Ancak ben senin, sen de benim şeytanım olursun.
Öylece yaşar sonunda da sen de, ben de cehenneme gideriz.
Ne acı öyle değil mi?
Peki bu insanlık mıdır?
Elbette hayır. Öyleyse bu nasıl bir hal. Nasıl bir gidişat.
Doğrusu nedir?
Ne değildir?
Nasıl bir çözüm bulunur?
./...
Cahit KARAÇ