content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

28 Haz

Kalemimi Kırdım: Ölümse Gülüm(se) Gel

Bildiğiniz gibi ülkemizde tekrar şiddet ve çatışma hortlağı dolaşmaya başladı. Anlaşılan odur ki 26 yıldır kana doymayanlar bir 26 yılı daha kanla sürdürme çabası içine girmişler. Peki biz ne yapıyoruz?

Eğer daha önceleri sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, vicdan sahipleri bu soruna gereken ehemmiyeti verselerdi ve kendi korkularını yenip bu kanı durdurmak için seslerini yükseltebilselerdi eminim ki şimdi bu duruma gelmemiş olurduk.

Bugün;

Yine eller tetikte, bombalar, mayınlar bizlerden can almak için patlıyor.

Adına ister çatışma deyin ister savaş, bu durumdan, kan ve gözyaşından nemalanan kesimler var. Başta MOSSAD olmak üzere bazı ülkelerin gizli servisleri, silah tacirleri, dünyaya yeniden “çeki-düzen” vermek isteyenler… Bunlar kendileri için kan ve gözyaşlarından siyasi, ekonomik ve stratejik faydalar elde ederler. İşte şiddetin, kanımızın dökülmesinin asıl sebebi.

Ama biz bunların hatırı için çocuklarımızı feda edemeyiz, etmemeliyiz.

Bunlar kan aktıkça konumlarını güçlendirirler.

Kan olmalı ki mevzileri sağlam olsun.

Kan akmalı ki kazandıkları makamların çevresi kanla sulanıp yeşersin.

Kan akmalı ki kardeşliğin kıymeti harbiyesi ortadan kalkmış olsun.

Kardeşliğin ortadan kalkması gerekir ki yeryüzünde onlara karşı yardımlaşma ve dayanışmada kimse başarılı olmasın.

Ve kan akmalı ki dünyaları arzu ettikleri minvalde yürüsün.

Biz ne yaptık peki? Özellikle bu çatışmamalarla geçen 26 yıllık süreçte 70 bine yakın insanımızı kaybettik. Hangimiz adil bir tepki ortaya koyabildik?

Batıda “Kahrolsun PKK” diyerek kahredemedik. Burada da “Kahrolsun Devlet” dedik kahrolan bizler olduk.

Batıda “Şehitler ölmez vatan bölünmez” dedik şehitlerin öldüğünü anneleri, babaları çok iyi biliyorlar ve şehitler kervanına, dul-yetim kervanına binlercesini ekledik.

Doğuda “Şehit namırın” dedik on binleri toprağa verdik. Annelerin gözlerini yollara esir ettik.

Doğrusu,

Biz hiçbir şey yapmadık dostlar. Biz siyaseten münafıkça davrandık. Korkularımız vicdanımıza ve duygularımıza galip geldi. Bire bir konuştuklarımızı haykırışa dönüştüremedik.

Neticede öldürülen insandı; babası-annesi, yavuklusu, kardeşleri vardı. Bir Türk annenin bir Kürt annesine ya da bir Kürt annenin bir Türk annesine;

“Yüreğindeki yangını anlıyorum, yaranı ve yangınını en iyi ben anlıyorum. Ama artık çocuklarımız ölmesin” demesi için 26 yıl bekledik. Eğer yıllar önce bunu yapabilseydik bugün bu noktaya gelmiş olmazdık.

Yeter artık! diyemedik, demedik.

Hani susmayacaktık sıra bize gelse de gelmese de?

Hani haksızlığa karşı susan dilsiz şeytanlardan uzak olmalıydık?

Hani bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılacaktı?

Hani bizim birbirimizden farkımız yoktu..?

Korktuk biliyor musunuz?

Hep korktuk; haklı taleplerimizi, tepkilerimizi dile getirmekten korktuk. Şiddet ve ölümlere karşı sesimizi yükseltmekten korktuk.

“Durun! Benim adıma kan akmasını istemiyorum” diyemedik.

İnsanın kalmadığı bir vatandan hayır mı gelecekti?

İnsanların onuru, canı, kanı bu kadar değersiz kılınırken hangi vatanı kurtaracaksınız?

Batıdakiler Ergenekon tipi şiddeti hayatları için vazgeçilmez kabul edenlerden korktular. Bizler de hem onlardan ve hem de PKK’dan korktuk. Basit bir basın açıklamasını hazırlarken 40 defa düzelttik;

“Yok, şurası şunu rahatsız eder, yok burası bunu rahatsız eder” diyerek basın açıklamasındaki kınama metni budana budana “ay lütfen yapmasanız daha iyi olmaz mı acaba” demeye getiriliyordu. Biz onların kanlı eylemlerinden dolayı rahatsızlığımızı dile getirirken onları rahatsız etmeyelim diye dikkat ettik. Ya onlar kan akıtırken bizim rahatsızlığımızı düşündüler mi?

Böyle hassasiyet, böyle çağrı mı olur? Bir taraftan insanlar öldürülüyor, dul ve yetimler kervanına binlerce yeni canlar katılıyor biz korkularınızdan dolayı doğru dürüst kınayamıyor, durun çağrısında bulunamıyoruz.

Korkularımızda haksız da değiliz. Bölgemizde konuşan vuruldu. Faili meçhul-malum cinayetlerin önemli bir kısmı da bu konu ile ilgili konuşanlardan oluştu.

“Aman ha! JİTEM’i karşıma almayayım,

Aman ha! PKK bana kafayı takmasın,

Aman ha! Şunu kızdırmam bana pahalıya mal olur” korkularından dolayı ne yapabildik?

İnanır mısınız cenazelere, taziyelere bile gidemedik.

Sonuç 60’i aşan ülkem insanı öldürüldü…

İşte ben korkmadan ipimi kendi ellerimle çekiyorum. Ölüme gidecek yolda onurlu, özgürce ve gamsız bir şekilde kendim yürüyeceğim. “Artık yeter, bu kadar kandan sonra bir bu kadar daha kan ve gözyaşını kaldıramam. Bendeki yürek buna dayanamaz ve bunu kaldıramaz”.

Sahi;

Siz hiç sevdiklerinizi gözlerinizin önünde erirken gördünüz mü?

En sevgilinizi kaşları çatıkken izlediniz mi hiç?

Siz hiç dünyaya değişmeyeceğiniz birinden kopuş sancıları da mı çekmediniz?

Öyleyim işte…

Çekemiyorum, ar geliyor…

Ne mi söylüyorum?

Ülkemde barış meltemlerinin yeniden esmesi için,

Anaların kınalı kuzularının ölmemesi için,

Yetimler ve dullar kervanına yenilerinin katılmaması için,

Askerimizin, polisimizin ve Kürt çocuklarımızın birilerinin hatırına ölmemesi-öldürülmemesi için;

Sahip olduğum bu canımı bu uğurda feda etmeye hazırım…

Çok yakında;

Akan kanı durdurmadıkları için,

Annelerimizi ağlatmaya devam ettikleri için,

Çocuklarımızı yetimliğe mahkûm ettikleri için ve

Barış meltemlerini hapsettiğimiz için,

Böyle yaşamanın çok da anlamının kalmadığına inandığımdan dolayı önce;

Pasif direniş, oturma eylemi, hem karakollara ve hem de dağa canlı kalkan olma, olmazsa;

Açlık grevine, eğer sonuç alınmaz ise akabinde de ölüm orucuna başlayacağım. Bu acıyı bu bedenime, bu yüreğime daha fazla taşıtmayacağım. Kimsenin umurunda olup olmamam beni bu kararımdan vazgeçirmeyecektir.

Dedim ya; artık yeniden kan görmeye tahammülüm kalmadı. Yeniden insanlarımızın karanlık günlere mahkûm edilmesine dayanamıyorum.

Velhasıl 26 yıl boyunca ölüm kol gezdi çevremizde.

Hayır hayır,

Bu şartlarda kanın akmasını seyretmek bana göre değil.

Benim sıkletim ve vicdanım artık bu yükü kaldırabilecek güce sahip değil.

Ya sevgi ve barış meltemleri yeniden memleketimizde özgürce esecek ya da ben bu duruma hayır diyerek gerekirse kendi yaşamıma da kocaman bir hayır diyorum. Böyle bir ortamda zelil ve çaresiz yaşayabileceğimi sanmıyorum. Gerek de yok…

Bu can 50 yaşına kadar bir işe yaramadıysa bari 50’sinden sonra bir anlam ifade etsin.

73 milyon insanın huzuru ve esenliği için ölmeye değer hem de bin defa...

Açlık grevi ve gerektiğinde de ölüm orucu…

Evet, bu kan nasıl duracaksa dursun; biz “ille de kan dursun” diyoruz.

Şartlar umurumda değil; bu kan dursun. Kardeşlik şarkılarını çok özledik. Huzura hasretiz. Türkiye hepimize yeter. Bu güzel memleket bir bu kadar daha insana hay hay yeter.

O halde birbirimizden ne istiyoruz?

Çağrım PKK’ye;

Kürt olduğum için,

Bu bölgede yaşadığım için,

En çok ben korktuğum için çağrım PKK’ye;

Ağır da olsa yürüyen bir süreç var, inatla devam edecekmiş süreç. Hükümetin bu süreçte pek çok defansla karşılaştığını bilen biriyim. Ama bilhassa bu süreçte İsrail, Neo-Con’lar ve bizdeki savaş lobisi ile statükocuların ülkemiz insanının kanını istediklerini de çok iyi biliyoruz. Özellikle MOSSAD’ın neler planladığını çok iyi biliyoruz. Gereken uyarılar zamanında yapılmıştı da… Şimdi MOSSAD ve diğer kan içicilerin ölüm listelerini bilseniz “eyvah!” dersiniz. Bunları hesaba katmasanız bizler daha çok ölümler görürüz.

Elbette ki operasyonların da olduk-olmadık yerde hızlandırılması düşündürücüdür ve kabul edilemez. Sınır ötesi- berisi operasyonların şu kadar yıldır bir şeyleri çözmediğini ne zaman anlayacağız?

Ama buna rağmen 73 milyonun kardeşliği ve esenliği için PKK bir kez daha çatışmalara kayda değer bir süre ara vermeli ve sürecin sorunsuz devam etmesine fırsat vermelidir.

Süreçte kardeşliğin gereğini yapmayanlardan elbette ki hesap soracağız.

26 yıldır ölümlerin ne getirisi oldu? Türkiye Türk’üyle, Kürd’üyle ne kazandı?

Çözülen bir şey mi oldu?

“Biz daha çok öldürdük” diyerek övünmek ne kadar vicdanî?

60 bini aşkın can kaybettik, sonuç olarak kim kazandı ve neyi halledebildik?

60 bin insanın öldürülmesi kardeşliğimizi mi pekiştirdi yoksa bizi kahreden bir hale mi geldik?

26 yıllık çatışma kime hangi başarıyı getirdi ve bundan sonra kime ne başarı getirecek?

Ne yani siz istiyorsunuz diye memleketi kan denizine mi dönüştürelim? Yakıp yıkalım mı her tarafı?

Çatışma ve şiddet ortamı hiç kimsenin kazancı olmayan bir deli gömleği değil mi?

26 yıllık şiddet bizi ne hale getirdi? Bundan sonra daha beter olmayacak mıyız? Hiç kimsenin bundan kazançlı çıkmayacağını anlamak çok mu zor?

Bu şiddet ortamından sadece Türk’üyle-Kürdü’yle Türkiye kaybeder. Biz kaybederiz. Kimin kazanacağını da çok iyi biliyorsunuz.

Yine çok iyi biliyoruz ki birileri hep şiddet olsun ister;

Ki onların konumları pekişsin.

PKK Kandil’e çekiliyorum desin ve hükümet de “barış ve kardeşlik açılımına hız versin istiyoruz”. Zira özgürlüklerden korkan ülkeler tarihten silinmeye mahkûmdurlar. İnsan hak ve hürriyetlerini önemsemeyen ülkeler ya silinecek ya da silik kalacaklar.

Ama biz istiyoruz ki ülkemizin dört bir yanında sevgi meltemlerini estirelim. Dağlarımızda özgürce gelincikler açsın, hazallar serbestçe dolaşabilsin.

Ey şanlı kardeşlik sen çok yaşa! Diyebilelim beraberce,

Düğünü kınası yarıda kalmış gelinlerimize, eğitimleri kesintiye uğramış kardeşlerimize, bıyıkları yeni terleyen delikanlılarımıza sahip çıkılsın.

Biz Ğezal’ların-Gülşen’lerle, Esma’ların-Meltem’lerle, Serhatların-Hakanlarla, Azad’ların-Cevat’larla özgürce, eşit ve onurlu yaşamalarını istiyoruz.

Neyi bekliyoruz? Neden bekliyoruz?

Çok şey mi istiyorum Allah aşkına?

Bu kanı durdurmak gerek.

Bu kanı acilen durdurmaları gerek.

Durdurmazlarsa onlara hükmümüz geçmez ama bedenimize hükmümüz geçer.

Kendimizden vazgeçeriz. Yaşamdan, dünyadan, hayatın bundan sonrasından vazgeçeriz. Vazgeçmesini biliriz.

“İnsanlığa, dostluğa can feda” diyorsak ispatlamalıyız.

Evet, önce açlık grevi gerektiğinde de sonra ölüm orucu…

Bu eyleme kimsenin katılmasını istemiyorum. Zira zor bir sınav olacak.

Doğrusu kimsenin umurunda olur muyum olmaz mıyım onu da tam olarak bilmiyorum

Bizim insanlığa sözümüz var. Onurlu yarınlara, erdemli mücadeleye ahd ettik. Unutulur mu? Ben… Asla…

Tamam, galiba ben artık yokum, yok olacağım. Dünya size mübarek olsun. Ama mübarek olsun, zehir olmasın.

Sonrası mı?

Bir karara varamayanlar düşünsün,

Bana ne?

Onu da geride kalanlar düşünsün.

Ve

Barış, kardeşlik, huzur, esenlik isteyenler korkmasınlar daha etkili olsunlar.

Kalanlara selam olsun.

Not:

17 Haziran 2010 tarihinde Gönül Köprüsü Derneği-Sivil Dayanışma Platformu’nun ortaklaşa düzenledikleri “Darbelere, Vesayetlere Hayır ve Sivil Anayasa” konulu panelde yaptığım konuşmanın yazıya dökülmüş halidir.

Panele SDP, Gönül Köprüsü Derneği, TGTV, Genç Siviller, Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu, ASDER başkan ve temsilcileri katıldılar.

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

13 Kere Cevaplanmış to “Kalemimi Kırdım: Ölümse Gülüm(se) Gel”

  1. 1
    mahsun Says:

    Benim umrumda. Vicdanı olan, sözününn eri olan herkezin umrunda. Umrunda olmalı, olmak zorunda. Yoksa sözün, var olmanın ne anlamı var. Sonuna kadar varım. Bu benim sözüm. Hemde iki kez varım. Ne söylediğimin, söylediğimin ne anlama geldiğini biliyorum. Rabbimin merhametini umuyorum başka hiçbir şey beklemiyorum.Selam olsun.

  2. 2
    Hacer ATEŞ Says:

    Ahmet Bey ben genç bir yazarım ve ülkenin geleceği için şuan içinizde en endişeli kişi benim. Çünkü geleceğim daha uzun ve düşünmem gerekir.

  3. 3
    Ahmet AY Says:

    Sevgili Hacer, İnşaallah ismiyle müsemma bir kardeşimiz olarak uzun ve huzurlu yaşamalarınızı sağlamak için bu karara vardık. Elbette ki sizler buna dua ile katkı sunacaksınız. Yoksa sizlerden ötesi bir şey istenemez. selam ile.

  4. 4
    AHMET ARTUK Says:

    değerli hocam. sizi yakından tanıyan biri olarak biliyorum ki sözünün erisin, yaparsın sonuna kadar götürürsun. buna inancım tamdır. ama karşılık bulacağına inanmıyorum. açlığın ne olduğunu bilmediklerinden, ellerinden gelse senide ölen 60 bin insanın yanına gömerler. sonuna kadar seni destekliyorum. yanında olmayı çok isterdim. sırt sırta destek olmak için.

  5. 5
    Hacer ATEŞ Says:

    Saygılarımla Ahmet Bey...

  6. 6
    elmas Says:

    bende varıııııııııııııııııııııııııııımmmmmmmmmmmmm

  7. 7
    Ahmet AY Says:

    Bu yazının özeti olan 25 Haziran tarihinde Diyarbakır'daki 38 sivil toplum kuruluşuyla beraber yaptığımız açıklama Türkiye ve dünyada büyük yankılar uyandırdı. Umud ediyor ve inanıyorum ki bu sese oumlu cevap gelecek yoksa gereken yapılacaktır.
    Ahmet kardeşim ve sevgili Elmas bacım onurlu olmanın gereği yapılmalıdır. SEn de olacaksın ama izin veren kim?
    Sevgiyle.

  8. 8
    sema kavak Says:

    Sana selam olsun. Bu ülkede bir de Yasin'ler öldü. "Bir bayrak bile örtmediler." dedi, dudakları titreyerek anneciğim. Oturup izlemek olur mu? Hayır... Bende varım , Allah'ın izniyle.

  9. 9
    Ahmet AY Says:

    Bizi biz yapan değerlerimizdir. Sizin yerinize de gülümseyecek en sevgili; "bak bahar geldi, artık 'sevgi(li) meltemine ağlayacak; sen neredeydin? Hani aziz dostun, nerde sözün?' diyerek.
    Sen, ben, o biz olduk bende. Yok yok, sevgili size emanet kalacak, onu ben yerine seveceksiniz benim de yerime. Hayat bir göz açıp kapatma kadar değl mi?
    Selam size ve en sevgiliye...

  10. 10
    Metin ŞENER Says:

    Huzur Barış dosluk Kardeşlik için bende varım demenin zamın Diyarbakırda başlayan bu ateş Diyarbakırda sönecek inş.

  11. 11
    nihat aycil Says:

    Etrafıma baktığımda bir hiç uğruna ölecek insanlar görmek istemiyorum...
    Allah'ın izniyle sonuna kadar seninleyim...
    Bunun ne demek olduğunu bilerek söylüyorum.

  12. 12
    sevda Says:

    Nihat kardeş , masum ab , sema ve daha niclri ölmüne kadar yanndyız bilyosunuz ve vaz gçmeyeceeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeez

  13. 13
    vedud murat Says:

    EVET bu Ülkede YASİN lerde Öldürüldü Ama Üzerinde Bir bayrak Bİle yoktu diyen halama selam olsun asıl ve asil şehidimiz YASİN lere selam olsun bu kutlu davada sayın ahmet ay yanınızda olduğumuzu ve yolumuz olan yasin lerin yoluna devam niteliğinde olduğunu belirtmek isterim selam ve dua ile kul vedud murat



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank