Kaldığımız Yerden…
Ülkemizde ve tüm Dünya’da cereyan eden olaylar, içimizi karartıyor ve ruhumuzu sıkıyor. Bu sebeple , Mübarek Ramazan Ayı’nı fırsat bilerek , biraz inzivaya çekilmek , ruhumu dinlendirmek istedim. Ama , ne mümkün ! İsrail ve ABD taşeronu teröristlerin , bu inançsız güruhun, her gün işlediği cinayetlerin ; genç yaşta şehit düşen evlatlarımızın ve sadece laf üreten, beceriksiz iktidarın; huzur vermesi mümkün müdür? Bu arada ; İslama ve İnsanlığa hiç yakışmayan davranışlar ; halkın parası ile düzenlenen “gösteriş iftarları” da , işin tuzu biberi oldu. Daha da çok sinir bozdu. Bir Devlet , bu kadar aciz duruma düşürülebilir mi? Anladık , bağımsız değiliz. Her adımda , ABD izni şart koşuluyor.
Yurt dışı harekat kararı bir türlü alınamıyor. Ancak yurt içindeki temizlemek için de mi izin almak gerekmektedir? Hakkari – Yüksekova – Şırnak bölgesinde , Devlet yoktur.Buralara eşkıya hakimdir.Halk sindirilmiştir.Gündüz vakti cinayetler işlenmekte polislerimiz, askerlerimiz şehit edilmekte ; insanlar kaçırılmaktadır. Karakollar , kışlalar basılmaktadır. Okuduklarımıza göre , yakında Hakkari Hükümet binası işgal edilecek , özerklik ilan edilecektir.(Bunun için halka silah dağıtılmaktadır.) Bu” kurtarılmış devletten arındırılmış bölgede” asgari güvenlik bile sağlanamamaktadır. Yurt içindeki kamplar temizlenememektedir. Devlet ; ne halkı ne de kendi polis ve askerini koruyamamaktadır.
Yurt içinde çoğu da askeri birimlere komşu , yığınla kamp vardır. Sadece Hakkari kırsalında 16 Terör kampından ve 700 civarında –etkin- teröristten bahsedilmektedir. BDP li belediyeler , tam anlamı ile terör örgütünün emrindedir tüm kaynaklarını buraya aktarmakta , örgüt ve aileleri için bir “Sosyal Güvenlik Kurumu” gibi çalışmaktadırlar . (Gelen İsrail , ABD ve AB fonları da ayrıdır.) Ne denetleyen , ne hesap soran vardır. İktidar , ta bir acizlik içindedir. KCK ; bir taraftan , şehirlerde halkı teslim alırken , haraca bağlarken , diğer taraftan da dağa eleman hazırlamaktadır.Karışan / görüşen de yoktur. Bölgede etkili bir istihbarat yoktur. Askeri istihbarat / Polis istihbaratı ve MİT arasında , ciddi bir koordinasyon yoktur.(Kamu Güvenliği Müsteşarlığının sadece adı vardır, icraatı yoktur.)Bu arada ne yazık ki ,istihbaratları, terör örgütü ile paylaşan hainlerde mevcuttur.
Sınırlarımız elek gibidir.Gelen geçmektedir.( Kaçakçısı, teröristi, insan tacirleri , uyuşturucu tacirleri, Hatta örgüt kendi adına gümrük kapıları oluşturmuş, özellikle uyuşturucu kaçakçılığından ciddi paralar elde etmektedir.( Devlet uyuyor mu ? o kadar polis ve asker , ne yapmaktadır? Uyuşturucu ticareti yapanlar ( başta CIA / MOSSAD / Alman İstihbaratı BND ve PKK olmak üzere )belgelidir. Niçin engel olunmamaktadır.? Göz yumulmaktadır.( Bu da mı ABD talimatıdır?) Sınır karakollarının çoğu zavallı durumdadır.Acaba , yeni /dayanıklı karakol inşeatları ne zaman bitecektir ? Terörün koordinatörü , hamisi ve yöneticisi ; İsrail / (İsrail ‘in maşası) ABD ve AB dir. ABD Adana konsolosu , tam bir pervasızlıkla ve küstahlıkla , bölgede cirit atmakta , teröristlere akıl hocalığı yapmaktadır.
Buna dersini verecek bir vatan sever yok mudur?(Dış işleri niçin suskundur? Niçin tepki koymaz?bu pislik üretenleri kovmaz? Terörle mücadele de ; bir karargah beyin / master plan / koordinasyon/belirlenmiş yol haritası yoktur. Tam kör dövüşü 30 yıldır sürmekte , evlatlarımız şehit olmakta , kaynaklar israf edilmektedir. ( Niçin Kamu Güvenliği Müsteşarlığı aktif hale getirilemez? İlle de Sn . Beşir Atalay olacak ısrarından vazgeçilemez mi ?) Lafla Peynir gemisi yürümemektedir. AKP , sıfır terörü , 9 yılda , bu azgın hale getirmiş ; verdiği tavizlerle / yaptığı hatalarla / ABD talimatları ile ve “Kürt Açılımı vb” saçmalıklarla yüzüne gözüne bulaştırmıştır. Sayın Başbakanın çevresinde , onu ikaz edecek , doğruları anlatacak , yürekli kişilerin olmaması da , ayrı bir talihsizliktir. Ve iş sevgili halkımıza düşmektedir. Lütfen milyonlarca mektup / faks /mail vs. ile sorumluları ikaz ediniz. Suskun kalmayınız . Tehlikenin boyutlarını idrak ediniz. Not: Yazımı hazırlarken , Sn Yusuf GEZGİN ‘in www.yusufgezgin.com adresindeki 18 Ağustos tarihli yazısından çok faydalandım.
