Kaigomai
“İnsan doğduğunda,
bir dertle doğar,
savaş şiddetlendiğinde,
kan ölçülemez
yanıyorum, yanıyorum, ateşe daha fazla yağ dök
boğuluyorum, boğuluyorum, beni derin denize at
gözlerinin üstüne yemin ettim
ki onlar benim için bir İncil gibiydi
bana vermiş olduğun bıçak yarasını
sana bir gülücük yapayım
yanıyorum, yanıyorum, ateşe daha fazla yağ dök
boğuluyorum, boğuluyorum, beni derin denize at
fakat sen cehennemde derinde,
zinciri kır,
ve eğer beni yanına çekersen
kutsanmış olursun
yanıyorum, yanıyorum, ateşe daha fazla yağ dök
boğuluyorum, boğuluyorum, beni derin denize at”
Bazen bir film bir hayat olur!
Biz oradan öğrenir, oradan izleriz başkalarının hayatlarını.
Ve bir açıdan illüzyon olarak tanımlanan sinema, neredeyse gerçeğin yerine geçer.
Öyle ki, perdeden bize yansıyan kimi kareler, kazınır zihnimize de, o karelerle tanımlar yaparız.
Lozan mübadillerinin hayatını merak ettiniz mi?
Ne mübadili; gerçekte yurtlarından zorla sökülüp atılan insanlar onlar.
Balkanlardan 500 bin Müslüman Türkiye’ye gelirken; Türkiye’den de 1 milyon 500 bin Rum, Yunanistan’a gönderildi.
Onların yüklerinde yurt sevdası, yoksulluk ve acı vardı.
O çok övünülen milliyetçilik çağlarının karanlıklarında katledilen ve sürülen milyonlar!
Kafkas göçmenleri, Kırım göçmenleri, Balkan göçmenleri Anadolu’ya dolarken, bu topraklardan da Rumlar, Ermeniler, Süryaniler sürüldü. Yalnız sürülmekle kalmadılar, katledilir de.
Tarihin en utanılacak, en aşağılık, en pis sayfalarıdır bunlar.
Halklara yaşatılan travmalar atlatılamadı daha.
Çünkü yüzleşilemedi daha o kanlı sayfalarla.
Bu insanlık dramını anlatan binlerce kitap, yazı, film, resim, fotoğraf var.
İşte “Rembetiko” filmi de bunlardan biri.
Tıpkı Teo Angelopoulos’un “Ağlayan Çayır”ı gibi.
Tıpkı Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” gibi.
1980’li yıllarda ülkemizde de gösterilen Costas Ferris’in Rembetiko filminin en güzel müzik parçalarından biridir, Kaigoami.
Diller arası çevirinin en zor olan kısmını şiir ve müzik parçaları oluşturur. Çevrilen her şiir ya da müzik sözü, mutlaka anlam ve ses uyumu kaybına uğrar. Yukarıdaki müzik parçasının orijinali Yunancadır. Türkçeye çevrilirken bir anlam ve ses kaybı olmasına rağmen yine de, sözlerdeki tezatları, ironileri ve dizelerdeki anlam yoğunluğunu görüyoruz.
Müziğin daha girişinde insanın dertle doğduğunu ve savaş denilen lanetin içinde kanın ölçülemeyeceği çok güzel anlatılır. “Yanıyorum, yanıyorum, ateşe daha fazla yağ dök/
boğuluyorum, boğuluyorum, beni derin denize at” dizelerindeki ironide, acının yoğun anlatımı görüyoruz.
Rembetiko, göçmenlerin evrensel dilidir.
Kaigomai parçası, iktidarlar tarafından ateşe atılan göçmenlerin isyanının dile gelişidir.
Ancak bu dile gelişte bir umutsuzluk, bir kabullenme ve bir lanet okuma vardır.
Çünkü göçmenlerin kolu kanadı kırıktır.
Bu parçayı ara sıra dinliyor ve hayatın bıçak yarasını bir gülücük yapmaya çalışıyorum.
Bana bu yazıyı, yönetmenliğini Çağan Irmak’ın yaptığı “Dedemin İnsanları” filmi yazdırdı. Irmak, Girit göçmeni dedesinin hayatından esinlenmiş.
Bazen bir film, bir hayat olur.
O hayatlar bilinmeden bu coğrafyalar yaralarını saramazlar!