“Kahrolsun İsrail!” Diye Bağıran Gençlere
“Kahrolsun İsrail!” Diye Bağıran Gençlere Ağabey Hatırlatması…
Böyle bir davanın açılması vicdanı sızlatıcı. En azından gereksiz. Belli ki şık durmuyor. Umarım, beraat edersiniz. Fakat asıl beraat arayacağınız yer TC mahkemeleri değil
Belki beni taşlayacaksınız. Hain diyeceksiniz. Küseceksiniz. Söylediklerimi hemen şimdi anlamanızı beklemiyorum. “Sırası mıydı?” diye sorarsanız, bence tam sırası. Fırsat ayağımıza gelmişken, baş başa verelim, konuşalım.
24 Kasım 2011’de Kayseri Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi’nde Kayseri Kaski Spor ile, Maccabi Bnot takımları arasında oynanan Euro CUP kadınlar basketbol müsabakası sırasında “Kahrolsun İsrail” diye bağırdınız. Hakkınızda dava açıldı. Bugünlerde yargılanacaksınız.
Böyle bir davanın açılması vicdanı sızlatıcı. En azından gereksiz. Belli ki şık durmuyor. Umarım, iş tatlıya bağlanır, beraat edersiniz.
Fakat asıl beraat arayacağınız yer TC mahkemeleri değil çocuklar.
Şimdi iyi dinleyin.
- Kendinizi rahmetli Furkan Doğan’ın yanına koyuyorsunuz; buna hakkınız yok. Furkan slogan atmak için binmedi Mavi Marmara’ya. Slogan atmak değil ki dava; canını ortaya koymaktır. Can davası ise spor salonlarında olmaz. Geçelim.
- Maça gittiyseniz, maç seyredersiniz. İyi oynayanı takdir edersiniz ya da kendi takımınızı alkışlarsınız, hepsi bu. İsrail’den gelen basketbol takımının bayan oyuncuları ne sizi vurmaya geldi ne de Furkan’ı vuranları temsil ediyor. Yapılanlardan onlar sorumlu değil, sorumlu olsa bile iyi karşılanacaklarına dair bir sözleşmeye güvenerek geldiler. Müslümanların kinci ve intikamcı olmadığına kanaat ederek misafirimiz oldular. Devlet de biz halkı adına bu güvenceyi verdi; siz niye bizi mahcup ettiniz? Hadi bunu da “deli”kanlılığınıza verelim.
- En azından misafirinizdir o kızlar; misafire ev sahibi olmanın avantajına dayanarak lanet yağdırmak yakışır mı size? Hakkınız var mı buna? Silahlı askerlerin silahsız ve savunmasız sivilleri öldürmesi değil mi lanetlediğiniz? Kuvvetin hakkı ezmesi değil midir “kahrolsun” dediğiniz? Peki siz niye aynısını yapıyorsunuz?
- “Birinin yaptığı hata ile bir başkası suçlanmaz.” Kur’ân’ın temel ilkesidir bu. Ne kadar ağırımıza giderse gitsin, mümin olarak bu hakikatin ardı sıra yürüyeceğiz. Canımız yansa da. Dudaklarımızı ısırsak da… Eğer Furkan gibi olmak istiyorsanız, canınız yansa da susacaktınız orada. Kolay olanı yaptınız, slogan attınız, toptancılık yaptınız. Hadi bunu da geçelim.
- Siz Yahudileri lanetlerken, farkına varmadan, Yahudileşme tavrı sergiliyorsunuz. Basket oynayan oyuncuların kişiliğine ve görüşlerine bakmadan hepsini bir ırktan diye yaftalıyorsunuz, kahra layık görüyorsunuz. Irkçılık budur işte çocuklar. Yahudileşme tavrının ta kendisidir bu; iliğidir. Hiç olmazsa, bu beklemediğiniz dava, bu konuda uyanık ve duyarlı olmanıza vesile olur diye ümit ediyorum. Benimle beraber, şeytana inat secdeye giden sizlere de şeytanın bir numaralı günahı ırkçılığa karşı olmak düşer, değil mi?
- Siz Yahudilere değil Yahudileşmeye düşman olmalısınız çocuklar. Görüşlerini sormadığınız ve kişiliklerini bilmediğiniz insanları, toptan ve hepten “kahrolası” diye etiketlemek Yahudileşme tavrıdır. Kahrolsun dediğiniz tavra siz özne oluyorsunuz. Yazık değil mi?
- Unutmayın, kötülüğe kötülükle karşılık vermek kötülüğe iyilik etmektir. Düşmanınıza karşı misilleme yaparsanız, düşmanınızı öğretmeniniz yaparsınız. Yani ona “ne iyi ettin de kötülük yaptın, bak biz de aynısını yapıyoruz, senden öğrendiğimiz gibi” dersiniz. Kahrolsun dediğiniz İsrail size kötülük öğretiyor farkında mısınız?
- Sizi üzdü bu dava biliyorum, yanınızdayım. Ama lütfen bu işe sevgili Furkan’ımızı karıştırmayın. Bu davranış Furkan’la özdeşleşecek, Furkan’la markalanacak bir davranış değil. Furkan ve arkadaşları mazlumun yanında olmak için şehit oldu; siz ise cahillik edip zulmettiniz. Slogan atmayı dava sandınız; Yahudileşme tavrı sergilediniz. Gelin Furkan’dan hep birlikte özür dileyelim.
- Her vakit ettiğim duayı sizin için de ediyorum, siz de kendiniz için edin: “Allah’ım tarafgirlikten ve garazdan uzak tut beni…” İşlerinizi taraftarlığa indirgediğinizde bir şey kazanamazsınız, sırf tarafgirlikle doğrunun yanında olsanız bile doğru olmaz duruşunuz. Hakkın taraftarlığa ihtiyacı yoktur; garaz üzerinden adalet üretilmez. Lütfen Hz.Ali’nin [ra] savaş sırasında yüzüne tüküren düşmanı karşısındaki alicenaplığını hatırlayalım. Yoksa, “ilmin kapısı”nı açamaz, “ilmin şehri” Muhammed Mustafa’ya [asm] ümmet olamayız.