Kağıtları Hazırlayın İmtihan Var
Gazetelerin ekonomi sayfalarında, ekonomi dergilerinde sık sık sözünü işittiğimiz, bazılarımızın anladığı, bazılarımızın biliyormuş gibi yaptığı, bazılarımızın da mertçe “bu beni aşar abi, kolay gelsin” dediği kavramlardan on tane seçtim.
Bugün bu kavramlardan imtihan var.
Ancak bu alışa geldiğimiz imtihan türlerinden farklı olacak. Öyle Fransa’nın başkenti neresidir sorusuna “üç seçenek verir misin” hocam gibi bir imtihan da değil. Bu vicdani bir imtihan olacak.
Koyu renk yazılmış kavramlara bir göz atıp, sonra gözler kapatılıp altlarında yazanlar okunmayacak. Bu kavramların anlamı nedir? Aklınızdan geçen cevabı açıklamalar ile karşılaştırıp doğruya, yanlışa vicdanınız ile karar vereceksiniz.
Beş doğru not, geçer not. Mükafatı Tüyap’ın hazırladığı fuarlara ömür boyu geçerli Serbest Giriş Kartı. Yukarıda pek de yakışıklı olmayan resmin altındaki elektronik posta adresine bilgilerinizi gönderdiğinizde, bir ay içinde kartınız adresinize gelecek. Ama vicdani retçi gibi net olmak gerekiyor. Cevaplarda beş doğrudan vicdanen emin olunmalı. Sorumluluk size ait, ben hepinize güveniyorum.
İlk kavramdan başlayalım.
SUBPRIME KREDİ: Bu ilginç bir kredi türü. Ödeme kabiliyeti olmadığını baştan bildiğin insanlara verilen çok yüksek faizli ve çok riskli ev alma kredisi. İlginç değil mi? Adamın ödeme gücü yok. Zorla yüksek faizli para verip ev aldırıyorsun. Ödemeyince de şaşırıyorsun. Bu bizde kiminin tutulu deyip tutmayan, kiminin ipotekli, kiminin morgıç dediği ev alma kredilerinin en riskli olanı. Amerika’da öncelikle batan krediler bunlar. Alan yönünden riski ödediği para ile sınırlı. Parayı ödeyemezse ev bankanın; “al abi malını” deyip anahtarı posta ile gönderiyor.
CARRY TRADE : Bu Japon ev hanımlarının ek geliri anlamına geliyor. Siz çalışıyorsunuz, sizin vergiler faiz olarak bize borç verenlere ödeniyor ya, o ödemeden Japon ev kadınlarına düşen pay olarak tarif ediliyor. Doğrusu; “düşük faizi olan bir para biriminden borçlanarak, bu parayı, bizim gibi ekonomisi sağlam olduğu için yüksek faiz veren ülkelerde değerlendirme becerisi”. Daha çok sıfıra yakın faizli Japon Yen’inden Dolar alıp, Dolar’ı Türk parasına çevirip Türkiye’den yüksek faiz elde edilerek ve düşük Dolar kurundan da yararlanılarak yapılıyor.
İNOVASYON: Bunu herkes bilmeli. Bazıları bir tam yıl “İnovasyon” dedi durdu. Bu ara pek ses çıkmıyor. Yenilik demek, yenilikçi projeler geliştirebilmek demek. Benim karşılaştığım en etkili inovatif proje bin dokuz yüz altmışlı yıllarda İstanbul’da Yüksek Kaldırımda Berber Deli Şevket’in “uzun erkek saçlarına tarzanvari permanant yapma” projesi idi. Gazetelere ilanlar bile vermişti. Düşünün bakalım sizinki ne? Unutmadan söyleyeyim bu permanant saçları kıvırmak demek.
OFFSHORE BANKA: Offshorezedeler denen, yüzde iki daha fazla faiz alabilmek için biriktirdiği bütün parayı bu tür bankalara yatırıp sonra dövünen kesimin özel, kural dışı bankaları. Öyle bir banka ki ne kendi ülkesinin düzenlemelerine, ne de bulunduğu ülkelerin düzenlemelerine tabi. Böyle bir şey.
AÇIĞA İŞLEM YAPMAK: Bunu borsada yapıyorlar. Tek kelime ile Madrabazlık.
HEDGE FONLAR : Paranın bir kısmını ayırıp, yüksek getirisi olsun diye yüksek faizle birilerine veriyorsunuz. Bu iş ya mutlu sonla, hem para sahibine, hem fon yöneticilerine yüksek gelir, yüksek prim sağlıyor, ya da gürültülü bir şekilde batıyor. Oldukça riskli olan bu fonlar “HEDGE” olarak anılmış ama derler ki; Hedge’nin anlamı “Riskten Sakınmadır”.
BORCU ÇEVİRMEK: Bu kredi kartı kullanmanın devletçesi gibi oluyor. Kredi kartı borcun var, ödeyecek halin yok. Başka bankadan borç alıp öbür borcu ödüyorsun, böyle sürüp gidiyor. Bu işi Murtaza Bey yapar ise işler perişan. Devlet yapar ise “iyi yönetiliyoruz borcu iyi çeviriyor Hükümet deniyor”. Hoş değil mi?
RİSK İŞTAHI: Obezliğin paracası gibi bir şey. Nasıl bir iştah ise risk aldıkça daha çok almak istiyor. Bu dönem dönem yükseliyor. Bakıyorsunuz birden iştahı kesiliveriyor. Hemen devreye Amerika veya Avrupa Birliği Merkez Bankaları girip iştah açılsın diye, iştah şurubu niyetine milyarlarca Dolar’ı, Euro’yu piyasaya sürüyor. İştah toparlayınca yola devam. Zararı şu; iştah açık oldukça siz daha çok çalışıp, niyetiniz var ise daha çok vergi ödüyorsunuz, Alî Devletimiz de paraları faiz olarak fakir devletlere, fonlara sevap olsun diye veriyor.
ANATOSİZM: Bu kazık bir soru. Sanırım herkesin bir puanı gitti. Ama cevabı basit. Faizin faizi demekmiş. Ben de yeni öğrendim. Bizim bildiğimiz adı ile bileşik faiz. Yani “haramın da bu kadarı olmaz” dedirten faizin faizi. Faiz paranın zaman değeri oluyor. Faiz yetmemiş ki yıllarca faizin de faizini ödedik hep birlikte. Ama yeni ticaret yasası bir yürürlüğe girer ise hep beraber kurtulacağız bu faizin faizinden.
Son soru kolay, yeni tabir ile bonus olsun.
DEVALÜASYON: Eskiden sık sık karşılaştığımız bir kavram. Zaman zaman dedikodusu çıksa da, dalgalı kura geçtikten sonra unuttuk. Bir olsa ihracatçılarımız çok sevinecek. Ama pek olur gibi gözükmüyor. Paranın dış değerinin düşürülmesi demek. Yaparsak ihracat artar, ithalat azalır diye düşünenlerimiz olur ama sanırım akıllı bir iş olmaz.
Kalın Sağlıcakla. (Kaynak: Bülent Ünal/TÜYAP)
ATATÜRK DİYOR Kİ
Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur..
DÜŞÜN-TAŞIN
Hatalarım var çünkü insanım…
AFORİZMALARIN
Benim kitabımda haksızlık karşısında susmak yoktur…