Kafes
Şu insanoğlu ne garip bir canlı. Yaşadığı dünyaya akıl nimeti ile hükmedebiliyor. Kendinden daha güçlü olan şeylere karşı mücadele edebiliyor. Belki yırtıcı bir kedi ile mücadele edecek kabiliyeti yok iken en yırtıcı
hayvanlardan bile korunabiliyor. Bütün bu işleri akıllarını kullanarak yapıyor.
Aslına bakarsanız birilerinin akıl etmiş olduğu buluşların sayesinde diğerleri de istifade ediyor. Yoksa daha lise sıralarında öğretmenlere biz bu dersleri niye okuyoruz ne faydası var bize sorusunu sorarlar mıydı?
Hem bilgisayar kullanıp, hem cep telefonu taşıyıp, hem doktora gittikten sonra eczaneden ilacı alıp içindeki prospektüsüne kullanıp; sonra da bu fizik, kimya biyoloji konuları hayatta ne işe yarıyor sorusunu ÖSS derecesi yapmış kişilerin dahi sorduğu vakidir.
Ama ne olursa olsun bu soruları bile akıl sayesinde sorduklarını fark etmeseler dahi ileri zamanlarda öğrenecekleri kesindir.
Her işin kolayına kaçan insanoğlu kendi muhitini güzelleştirmek, hayatını kolaylaştırmak için bazı çareler üretmiştir. Yani biri çare bulup diğerlerini de öğretmiştir.
Kullanılan eşyaları saymazsak ki onlar teknik şeylerdir. Her ne kadar öğrenci iken ne işe yarar sorusunun neticesi olsalar dahi zamanla kıymetleri ortaya çıkmaktadır. Biz gelelim teknik olmayan bazı şeylere…
Öncelikle eskilerin ‘bediî zevk’ dedikleri insan ruhunu dinlendiren, insanı rahatlatan, göze ve kulağa veya ruha hitap eden bazı şeyler yapmamış değiliz. Edebiyat, şiir – edebiyata dâhildir aslında- musîki, resim ve buna benzer bazı sanat dallarıyla uğraşmışlar ve bunları da diğerlerinin istifadesine sunmuşlardır.
Evlerin içini ve dışını süslemek de bu sınıftandır. Yalnız ben balıkların havuza, kuşların kafese ve çiçeklerin saksıya hapsedilişlerini biraz kabullenemedim. Bu bir insanı kendi memleketinden alıp mecburi bir sürgüne tabi tutmak gibi bir şey. Bülbül ile kafes sözünde olduğu gibi. Acaba kafesteki kuşa sorma imkânı olsa, en has odalarda yediği önünde yemediği ardında sıcak bir ortamda mı yaşamak ister; yağmur, soğuk, avcı ve yabani hayvanların olduğu hür ortamlarda mı? Maalesef bu soruyu soramıyoruz. Ama kendi zevkimize göre onları bir odaya hapsederiz. Kaç kişiniz tarlada veya bahçede bir çiçeğe batınız gibi ucube bir soru sorama istemem. Nazlı nazlı akan bir ırmakta yüzen balığı da görmüşlüğünüz vardır elbet. Ya seher vaktinde öten kuşların sesini dinlerken hissettikleriniz…
Netice itibariyle canlıları kafese sokmayalım.
Her canlı kendi dünyasında daha huzurludur.
Sizce onları kafese sokmaya hakkımız var mı?