Kadınları Kafesleyenler”, Meta Halinde Kullananlar,
“KADINLARI KAFESLEYENLER”, META HALİNDE KULLANANLAR,
ŞİMDİ DE CAMİLERE SOKMAYA ÇALIŞANLAR NEYİN PEŞİNDE?
“Kadınları kafesten çıkardık” diyenler, günümüz anlayışında, kaosunda kadını kadınları kafeslerken,
bunun da adına medeni ve çağdaş zihniyet derlerken, ana gibi büyük bir makama sahip kadını, önce anne yapıp, sonra bir meta halinde kullananlar, kadını çiklet sakızı, araba lastiği reklamlarında şehvet aracı olarak kullananlar, dinin içini oyanlar, asrın anlayışına göre yeni bir din yaratanlar (!) şimdide kadınları camilere doldurma gayreti içindedirler.
Kâinat, insanlar ve bütün mahlukat boşuna yaratılmamış, bir gaye için ezelde yapmış olduğu ahd ü misaka sâdık Resulullaha (sallallahu aleyhi ve sellem) biat ve itaat etmiş her Müslüman, ilmi ve iktidarı nispetinde Kur'ana, Sünnete hizmet etmekle yükümlüdür.
Şeriat, Kur'andan, Sünnetten çıkartılmış İslamî hükümlerin tamamına verilen isimdir. Şeriat din mânasına gelir.Her sadık ve uyanık Müslüman Şeriat'a iman etmeli, yaşamalı ve var gücüyle hizmet etmelidir. Asrımızda zaten en büyük hastalık ve açılan yara budur: Şeriata uymamak, İslam’a hizmet etmemek, Allah’a kul olmamak..
Namaz, oruç, zekât ile ilgili hükümler Şeriattır.İnsanı ebedî saadete götüren yol Şeriat yoludur.Şeriatın insan münasebetleri ile ilgili hükümleri dünyevî hükümleri de vardır. Bunlara muamelat, ukubat, feraiz, Ahkâm-ı Sultaniye denilir.
İslam'a, Kur'ana, Sünnete, Şeriata hizmet etmekle mükellef birtakım kişi ve kurumların Şeriata aykırı işler yapmalarına hoşgörü ile bakmak, dinin yıkılmak istenmesine göz yummak olur. İsyan olur, büyük mesuliyet ve vebal olur, Mizan’a taşınacak büyük günahlardan ve hesaplardan sayılır.
Dinin içini oyanlar, ucube bir din anlayışı ile beyinleri yıkayanlar, kendilerine âlim, profesör unvanı verip, yeni fetvalar uyduranlar, hükümler çıkardıkları sananlar, kesinlikle dış mihraklar tarafından beslenilmekte, şer güçlerce desteklenmektedir.
Büyük dağların yıkıldığı, ayzgberklerin eridiği, ekonomik ve siyasi çalkantı ve yıkımlar altında ezilenler, yeni bir dünya nizamı ile karşı karşıya gelince; bocalamaya, ne yapacaklarını şaşırmaya başladılar. Gelecekte en büyük inkılabat içinde olacağı kesinlik kazanan İslam’ı Cihana hakim kılmamak için ne yapılması gerekirse, yapılmak istenen bir zaman dilimi içinde bulunuyoruz. İşgaller, emperyalist sömürüler, çok çeşitli oyun ve
Tuzaklar, “Haçlı Seferleri” olarak devam ediyor, Kıyamet’e kadar da edecektir.
İslam’da sadece ruhsat verilen, farz ve sünnet olmayan kadınların cami ve mescitlere girmeleri meselesi bir şerait meselesidir. Kur’an ve sünnetle hükmedilir. Şahsi fikir ve görüşler, temel değerleri ve hükümleri bertaraf edemez. Değiştiremez, yumuşatamaz, ortadan kaldıramaz.
Erkek Müslümanlar farz namazlar için camiye ve cemaate çekilmeleri emredilip, müjdeler verilirken, camileri bilhassa genç hanımlarla doldurmanın sakıncaları ve fitneleri vardır.
Peygamberimiz, Selef-i Sâlihîn, 1400 yıllık İslam tarihinde gelip geçmiş Eimme-i Müctehidîn, Ulema, Fukaha, Sülehâ, Umera böyle yapmamıştır. Kadınların camilere gelmemeleri daha faziletlidir.
ABD, AB, İsrail cihatsız bir İslam türetmek istiyor. Cihad Kıyamet'e kadar baki İslamî bir müessesedir. Kur'anla, Sünnetle, İcmâ-i Ümmetle sâbittir. Şeriatsız, fıkıhsız BOP İslamlığı gerçek İslam değildir.
Kadınların tesettürü de Kıyamete kadar baki olacaktır.
İlim erbabı, âlim kişilerin, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığının ve bu sahada mürekkep yalamış, doktora yapmış, tez ve eserler hazırlamış, medrese veya okullardan mezun olmuş, isimlerinin baş taraflarına etiket takanlara ne oluyor da, sesleri çıkmıyor? “Hoşgörü- Diyalog-İttifak- vs.” çığırtkanları, hokkabazları, tüccarlar ne yapmak istiyor?
Neyin peşindeler?...
Ömrü hayatını İslam’a ve doğruları yazmaya adamış M.Şevket Eygi dostumuzun, ağabeyimizin, Türkiye’de son günlerde gündeme gelen İslam’a leke bazı olaylar üzerine, köşesinde bir analizi yayınlandı. Ali kalkancı, Fadime Şahin, Müslim Gündüz, Hüseyin Üzmez, Ahmet Ünlü gibi şahısların kalkan olarak kullanıldığı kara lekeler, Ergenekon terör örgütü tarafından kurularak insanların katledildiği Hizbullahçılar unutulmadı, kimlerin senaryo hazırladıkları, tuzak kurdukları, nerden beslendikleri, neden yaptıkları meydana çıktı.
Bir manifesto özelliğinde maddeler aynen şöyle, ben de katılıyorum.
1.Hâdise sıradan, kendi kendine oluvermiş, basit, normal bir zabıta ve adliye vak'ası değildir.
2. Ülkemizde siyasî partiler kadar güçlü dinî lobiler, tarikatlar, cemaatler baskı grupları vardır.
3. ABD, İsrail, Siyonizm, Global Liberal güçler ülkemizde yeni bir İslam türetmek istiyor. Bu maksatla çeşitli senaryolar, stratejiler uygulanıyor.
4. Bizde şu anda bir tek Nakşibendi grubu yoktur. Birçok Nakşî grubu vardır. Bunlar Ehl-i Sünnet ve Şeriat taraftarıdır.
5. Ehl-i Sünnet dışı "zararsız" yeni bir İslam türetmek isteyenler Nakşilerin muhalefetini kırmak istiyor.
6. Büyük bir Nakşî kolunun başına geçmeye aday iki Sünnî din alimi camide şehit edilmiştir. Cinayetlerin iç yüzü aydınlanmamıştır.
7. Türkiye eski Dünyanın kilit taşıdır. Ülkemizde Şeriata dayalı gerçek bir İslamî rejim kurulması ABD'nin Ortadoğudaki gücünü bitirir, İsrail'in geleceği büyük tehlikeye girer.
8. ABD'nin, İsrail'in, Evangelistlerin, Haçlıların, Global Kapitalizmin ve Liberalizmin arzuladığı Şeriatsız, fıkıhsız, cihadsız ılımlı/light İslamın önünü kapayan bütün engeller kaldırılmalıdır.
9. Bu maksatla Şeriatçı Ehl-i Sünnet Müslümanlarına gözdağı verilmelidir.
10. Bazı konularda inisiyatif siyasî iktidarın elinde değildir.
11. Opus Dei'ye benzer bir güç oluşmakta ve temel kurumlarda kadrolaşıp onları ele geçirmektedir.
12. Makyavel'in "Amaca ulaşmak için her vasıta ve çare mübahtır" prensibi uygulanmaktadır.
13. M. Kemal Paşa İslam medreselerini ve tasavvuf tekkelerini kapatmıştı ama Nakşîlerin ve tasavvufun derin muhalefetini kıramamıştı.
14. Son bin küsur yıl içinde Anadolu'nun Müslümanlaşmasında Nakşî tarikatı ve diğer tarikatlar büyük rol oynamıştır.
15. Bugünkü durumu biraz olsun anlayıp kavrayabilmek için ülkemizdeki Nurcuların da tek bir yapı içinde olmadığını bilmemiz gerekir. Nurcular irili ufaklı en az bir düzine kola ayrılmıştır.
16. Bediüzzaman'ın temel prensiplerinden biri dini, imanı, Kur'an gerçeklerini, İslamî hizmetleri siyasete alet etmemek, onları siyasetin üzerinde ve dışında tutmaktı. Din ile siyaseti birbirine karıştıran bir hareket ve cemaat gerçek Nurcu olamaz.
17. Ülkemizde oynanan filmler bitmiş değildir. Bazıları yeni başlamıştır. Sonuncu filmin de henüz çok başlangıcındayız, binaenaleyh kesin bir hüküm veremeyiz. Bekleyelim, bakalım neler olacak? Yeni filmlere de hazır olmalıyız.
Ağalar, Paşalar, beyler, bayanlar, eli kalem tutanlar, yazarlar, şairler, hatipler, âlimler, vekiller, kefiller, söz sahibi olanlar, âmir/memur olanlar, yetkililer ve bütün inananlar; önce kadını, anayı kurtaralım, cami arkasından gelir. Namaz kılmak isteyen herkes yeryüzü mescidinde, temiz toprak üzerinde ibadetini yapabilir. Bugün kadınlık ve ana mefhumları ne haldedir, İslam’ın neresindeyiz? Nasıl bir Müslüman ve nasıl bir milletiz/ümmetiz?