Kadınlar Günüymüş Bu Gün
Kadınlara armağan edilen bir gün içimizdeki binlerce güne tercüman olabilir mi? bilmiyorum. Aynaya baktığımızda morarmamış bir yüz, kanamamış bir yürek, Kırılmamış bir güven, korkulmamış bir akşam, boğazımızda düğümlenmeyen bir lokma ekmek yansıyorsa o gün kadının günüdür zaten.
Boşluğun içinde çırpınarak hırpalanan insanoğlu neden bilemez kendi kadrini. Her sabahın vaktinde dağıtılan rızıklara el uzatmazken neden kısırlaşmış ruhuyla içi kof günleri armağan ediyor bir birine.
Bütün insanlığı sıraya dizip; kadın erkeye eş, kadın ana, kadın zarafet, kadın güç, kadın emek, kadın yuva, kadın şiirdir demek isterim. Bir düşünün kadınsız bir dünya nasıl olur diye!
Bu gün otobüs yolculuğumda bir kadın gördüm. Yanında on beş yaşlarında oğlu vardı. Kadın ağlıyordu, oğlu ağlıyordu, Kadının gözyaşlarını bir oğul siliyordu. Ve o an etrafıma baktım herkes üzgün gözlerle kadına bakıyordu. Fark ettim ki kadın ağlayınca dünya ağlıyor. Çaresizlik değil elbet akan gözyaşı. Yüreğin acıyan yanı değil mi süzülen her bir damla. Onunda yanaklarından süzülüyordu yüreğinin acısı.
Bu gün kadınlar günüydü değil mi?
Güzeldi, gencecikti, anasının babasının göz bebeğiydi ve bir gün kalbini bir delikanlıya verdi. Allı pullu gelin oldu. Kocasına eş oldu, kaynanasına gelin… Sonrada iki evladına ana oldu. Yaşı yirmi beş olduğunda o bakmaya doyamadığı kocası eve gelmez oldu. Günlerce bekledi sabırla. Ne anasına diye bildi sırrını, ne de sırdaşına. Günler ay oldu adam haber gönderdi; “Ben başkasına âşık oldum.” diye. Orta yerde kalakaldı genç kadın ne işi vardı ne mesleği. Boynu bükük, çaresizdi yüreği. Boşanmak istediğinde adam haber göndererek; “Öyle bir şey yaparsan sevdiklerini birer kurşuna kurban ederim.” Dedi. Genç kadın sustu. Ya anasına, kardeşlerine, evlatlarına bir şey yaparsa… O erkekti yapardı.
Hani Beyatlı; Ölüm değildir hayatın en feci işi/ Müşkül odur ki ölmeden evvel ölür kişi.” Demiş ya. İşte ölmeden evvel öldü o kadın şimdi yaşı otuz gözükse de aslında binlerce yükün, kırgınlığın, zulmün, ihanetin, ezilmişliğin, çilenin yaşı kadardır yaşı.
Kadınlar günü dedik hangi kadının hakkını, saygınlığını teslim etti ki bu gününü de teslim edelim. Geçiniz efendim hikâye bunlar. Şu dünyada hala öldürüyorsak, hala dövülüyorsak en acı olanı hala cinsel obje olarak görülüyorsak kadının günü diye bir şey yoktur.
Arkadaşlarımla kadınlar hakkında sohbet ederken yaşadıklarımızdan, gördüklerimizden örnekler verdik. Boşanmış olanlar kendilerinin nasıl rahatsız edildiğini üzüntüyle anlattı. Toplu taşım araçlarında nelere maruz kaldıklarımızı esefle paylaştık. Zaten özel araçla sokağa çıkmak neredeyse imkânsız…
Nedir bu insanlardaki açlık. Ya da zavallılık… Akıllarının, yüreklerinin, ahlaklarının kıymetinin bilmeyip de pipilerinin ardına koşanlar biraz insan olsanız diyorum. Pipiskuslar sizleri seyrettikçe hayvanlara gıpta ediyorum. Keza onlar fıtratlarını yaşıyorlar.
Sahi senede bir gün kadınlar günüymüş, Bu günü bize vermişler. Diğer üç yüz altmış dört günün sahibi neden bu kadar nekes olmuş bilemedim. Ayrıca o üç yüz altmış dört günü onlara kim, hangi sebeplerden dolayı vermiş. Ne kadar da adil bir paylaşım olmuş.
Hala insan yerine konulmuyorsak bu güne ne gerek var ki?