Kadını Erkeğe Değil, Kadına Karşı Savunun!
Son yılların en moda hareketi, ‘kadın hakları savunuculuğu’! Bir kadın olarak, elbette ki şiddet gören kadınların savunulmasına karşı değilim. Ancak, gözlemlerime dayanarak ve pek çoklarının da düşüncelerime katılacağını bilerek, kadının en büyük düşmanının yine kadın olduğunu söylemek de hakikatleri dile getirme babında kaçınılmaz bir durum.
Garibime giden, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne’ adlı dizideki saçma ve bir o kadar da komik ‘tecavüz’ sahnesinin ardından sanki uykudan uyanıyormuşçasına gözlerini açanların arka arkaya yorumlarda bulunmaya başlamaları. Sabah-ı şerif hayrola efendim… Dizideki bu komedi benzeri anlatımı, ‘Çorbada benim de tuzum’ olsun diyerek eleştirenler, buradaki bu dandik sahneden yola çıkıp ahkâm kesenler… Neden çevrenizde olup bitenlere gözünüzü yumuyorsunuz da bu komik sahneyi ‘Gölgede Muhabbet’ programında daha da komik hale getiren parodiye ateş püskürecek derecede önemsiyorsunuz? Neymiş, ‘Gençler dört, Fatmagül sıfır’ demişler! Fatmagül nezdinde kadına tecavüzün mubah gösterilmesine karşı çıkma mantığıyla hareket edenlere soruyorum…
Küçücük yaşta defalarca pek çok gözü dünmüş adamın tecavüzüne uğrayan çocuğun, ‘zamanaşımı’ ve ‘kendi rızasıyla ilişki’den dolayı haksız bulunan davasına ne derece tepki gösterildi? Birkaç kez haberlerde karşımıza çıkıp unutulan bu konudaki mağdurların hakkını kim savundu? Dolayısıyla, adından başka kayda değer bir ayrıntısı bulunmayan ‘reklam’ balonu dizi yoluyla isim duyurmak, kadın hakları savunuculuğu değil!
En iyisi, bırakın kadını erkeğe karşı savunmayı. Kadını, kadına karşı savunun! Çünkü maddi menfaatlerin her türlü değerin önüne geçtiği yaşam kurallarında ‘işi bilen’ kadınlar, hemcinslerine daha çok zarar verir oldu. Buyurun, çevrenize bakın. Nice çocuk kadın, menfaat karşılığı dedesi yaşındakilerle gönül rızasıyla birlikte olmakta. Son örneğini, basına yansıyan haberde gördük! İki çocuklu 40 yaşına merdiven dayamış adam, kendisiyle bir yıldır birlikte olan 12 yaşındaki ‘küçük kadın’la arabasında uygunsuz halde yakalandı…
Yazık! Bu kızcağızın böyle bir duruma ne sebeple düştüğünün tartışmasına girecek değilim. Ama iş çevrelerinde ve de özellikle medyada, o kızdan yaşça biraz daha büyük olanlar tarafından pek çok örneği kapalı kapılar ardında yaşanmakta! Yeni mezun bayanlar, bir yere kapağı atabilmek için babalarından bile yaşlı müdürlerin yataklarını mesken tutmakta. Duygudan ve her türlü değerden soyutlanmış, karşılıklı fırsatçılıkla yaşanan bu rezillikte şansı olan kadın, kendisine bir masa kapıyor.
Kapamayan da ta ki kapana dek, ‘kadın’ sıfatını aşağılamayı sürdürüyor…
Alenen yaşanan, muhakkak hepimizin de şahit olduğu, bu alış-verişte cinselliğini kullanan kadınlar, bilgi ve emeğiyle var olmaya çalışanların hakkına tecavüz etmiyor mu? Ne oldu, neden sustunuz? Birkaç dedikoduyla geçiştirilen, ‘özel yaşam’ denilerek savunulan bu perdelenmiş rezaleti deşmek ‘Fatmagül’ün hakkını savunmaktan daha mı zor yoksa? Siz de haklısınız… İlgi alanınız, erkeğin kadına tecavüzü! Ama unutmayın ki, sayılı yaşanan bu olaya karşın ‘kadının kadına tecavüzü’ her an her yerde boy göstermekte… Ve ne yazık ki, bu sefalete bilfiil zarar görenlerin dışında kimse tepki vermemekte! Amannn… Bizimki de iş mi şimdi? Bırakalım bunları… Nasılsa amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek.
Haydi, kadın hakları koruyucuları medya kuruluşları önünde ‘Fatmagül’ü savunmaya devam! Tabii, içerideki hemcinsleriniz birbirinin kuyusunu kazıp hakkına tecavüzü sürdürürken…
Yalnız bu arada MEDİZ’in (Kadınların Medya İzleme Grubu) de hakkını yememek lazım! ‘Türk medyasının fazlasıyla erkek olduğunu’ söyleyip sonrasındaki yazısıyla kendi kendine ters düşen, ‘özrü kabahatinden büyük’ açıklamasıyla daha da hayal kırıklığı yaratan Cüneyt Özdemir’in bu tavrına karşı yolladıkları basın bülteninde, ‘küfürbaz ve akılları, fikirleri sekste olan erkeklerin fırlamalıklarından’ dem vurularak artık medyanın köşe başlarında kadınları da görmek istediklerini beyan etmişler.
Kısaca aktardığım bültenin içeriğine tamamen katıldığımı belirtmek isterim. Anti parantez, medyada kadına ısrarla neden bu şekilde yaklaşıldığının anlaşılması için yukarıdaki satırlarımla vurgulamaya çalıştığım ‘kadının kadını aşağılaması’nın vahametini hatırlatarak… Ey saygıdeğer bayanlar! Erkeklerin bu yaklaşımında, kadını sadece seksi bir meta olarak görmesinde hemcinslerimizin suçu erkeklerden daha çok değil mi? Öyleyse var mısınız, kadının hakkını erkekten önce kadına karşı savunmaya?..
Anibal Güleroğlu