“Kadına Şiddet” Ve…
Kaos asrında, hüsrânda bulunan insanların önüne sık sık getirilen ve istismar edilen konulardan biri de “Kadına Şiddet” meselesidir.
Her kafadan bir sesin yükseldiği, ağzı olanın konuştuğu, özellikle ideal ve ideoloji aleti, simidi yapılarak yaygara koparılan önemli bir mesele...
Tacize uğrayan kadınlar sütten çıkmış ak kaşık, suçları hiç yok, saldır gitsin. İstismar et, yaygara kopar, parsaları topla, ideolojinin meddahlığını yap gibi...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre:
• Ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39,3.
• Yaşamının herhangi bir döneminde cinsel şiddete maruz kalan kadınların oranı %15,3.
• Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma yüzdesi 41,9.
• Kentte fiziksel şiddet oranı %38 iken, kırsalda %43.
• Yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48,5.
• Şiddet yaşayan kadınların sağlık sorunları yaşama, intihar etmeyi düşünme ya da deneme olasılıkların az iki kat artmaktadır.
• Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet eşlerinden gördükleri şiddettir.
• Kadınların %7'si çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını belirtmişlerdir.
Bu rakamlar Devletin kendi ağzından...Kantara koyduğunuz zaman, önemli bir mesele... Ancak, amma; madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman, zavallı Temelin yanında domuzunda suçları yok mu?..
Kadın, dişi, anaların haline baktığınız zaman, üzülmemek mümkün değil. Sakız, lastik, çorap, bilmem nelerin reklamında kadını bir meta olarak kullanırsan, medyada yosmaları meşhur (!) olarak lanse edersen, genelevler açar, randevu evlerine, meyhanelere, laylomlara, şehvet pazarlarına meydan verirsen, ticari olarak teşvik ve tahrik edersen, kadın, dişi, ana bu hallere düşer.
Cahiliye döneminden daha fütursuzca kullanılan kadın, tüccar zihniyetli baronlar tarafından kullanılmakta, bazı dernek ve kuruluşlar tarafından da tuzak/oyun haline getirilmektedir.
25 Kasım tarihini “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü” ilan eden zihniyetin de samimi olmadığına inananlardanım.
Günlük olayları, medyayı, gündeme düşen enteresan hadiseleri ibret ve hikmet nazarıyla gözden geçirin, kadının ne hale getirildiğini göreceksiniz.
6284 sayılı Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun ne derece işlemekte, suç oranları her geçen gün ne kadar artmakta, kararı siz verin...
Şöyle bir nikâh dairelerine, merasimlere gidin, ailenin nasıl kurulduğunu görecekseniz. Yaradanın emrettiği şekilde giyinen/kuşanan ve yaşayan bir kadının yanında, aksini yapanların huzurundan ve şiddeti maruz kalmasından endişe etmek gerekir.Şikâyet etmeye hakları var mıdır /Yok mudur?...
Anaya anne, eş diyen medeni zihniyet yanında; refika, zevce, hanım, hatun demeyen zihniyetin altından ne çıkar, yine siz karar verin...
Kadının, dişinin en mahrem ve başkalarına haram kılınan yerlerini, medeniyet ve çağdaşlık altında teşhir ederseniz, akibet ne olur, yine siz karar verin..
Devletin resmi kanalında, sözüm ona muhafazakâr kanal ve dizilerde kadın, ana ne haldedir, cevabı yeterlidir.
DİRİLİŞ dizisinde bile Hayme Ananın göğsünü açan cehalet, hata, kusur, noksanlık nasıl izah edilebilir?
İmanından, âmelinden, ihlasından şüphemiz olmayan Mesut Uçakan gibi yakinen tanıdığımız yönetmenlerin bile bu hataya düştüklerini görmek, acı ve düşündürücüdür.
Cahiliye döneminde kadın bir meta olarak alınıp/satılmış, sözüm ona asrın kaosunda da aynı, hatta daha fazlası yapılmaktadır.
Kadın, dişi, ana, hatun, refika, zevce nikâhlı kocasının, beyinin, erinin yanında açılabilir/saçılabilir, çok değerlidir. Mahrem ve haram olan her mahal, hal, durum kendisine şiddet getirir, zarar verir.
“Medeni Kanun”, “Kadın Hakları”, “Özgürlük”, falan/filan bildiğimiz masal ve yutturmacadan başka bir şey değildir, kimseyi kandırmasınlar...
Çok sattığını iddia eden gazetelerin verdiği ilavelerde, özel çıkarılan dergi/mecmualarda kadını zina penceresi haline getiren zihniyetin kadınlara tacizden bahsetmesi kadar bir tezat ve garabet düşünülemez.
İstiklal Savaşında cepheye mermi taşırken saçları açılan ananın, bir yandan örtüsünü ararken takındığı tavır, Maraşlı Sütçü İmamın çeşmeden su dolduran komşu anasının peçesini açan gâvurlara kurşun yağdırması, yıllara mührünü basan nice kadın kahramanlarımız, şehitlerimiz Tarihteki analar bizim baş tacı analarımızdır, onlara tâcȋz söz konusu bile olamaz.
Yazımı, anlayanlar için yine bir şiirimle bitireyim:
BİR ANA ARIYORUM!
BİR ANA ARIYORUM! Mâhremine kapalı,
İmanı büyük cevher, yalnız Hakka tapalı,
Elif gibi doğrudur, hilelerden sapalı,
Cihadın anasıdır, Emr-i Maruf yapalı,
ANA BAŞIMIN TACI, HER DERDİN İLÂCIDIR.
BİR ANA ARIYORUM! Mehmed’imin anası,
Ab-ı Hayat İksîri, içen doymaz kanası,
Nöbette iki ciğer, evlâdına yanası,
Ayna gibi parlıyor, ellerinde kınası,
ANASIZ ÇOCUK YETİM, ANA BAŞLAR TACIDIR.
BİR ANA ARIYORUM! Peygamber’i doğuran,
Uykusuz gecelerde, ümitleri yoğuran,
Hasret-i sevdâlarda, hayalleri kavuran,
Mazlumların yanında, aç/susuzu doyuran,
AĞLARSA ANAM AĞLAR, GERİSİ YALAN AĞLAR.
BİR ANA ARIYORUM! Anadolu ismidir,
Mübarek değerlerde, Şan-ı Şeref cismidir,
Öpeyim ellerini, hayal olan resmidir,
Cehennem’e sütrede, akan yaşın çeşmidir,
ANA YUVADA DİREK, OLMAZSA YANAR YÜREK.
BİR ANA ARIYORUM! ak pürçekli nineler,
KEMÂLİ şiirinde, bağrı yanık sîneler,
Ne kadar yazsan azdır, hecelerde yineler,
Ömür olsa bin sene, sırtımıza bineler.
ANAMI ARIYORUM, HASRETTE YANIYORUM!