Kadına Karşı Şiddet Konusunda ki Tespit ve Önerilerim
Ülkemizin ana gündem maddelerinden birisi kadına yönelik şiddet konusu.
Yıllarca bu konuları çalışan,yazan çizen,gerek basın gerekse STK aracılığıyla Aile Huzuru ve şiddete karşı mücadele eden bir kardeşiniz olarak Aileyi Destekleme Derneği Başkanı sıfatımla şu tespit ve önerilerimi kamu oyuyla paylamak isterim.
Şiddet bize göre ; çocuğun anne karnına düşmesiyle başlayan ve kısır döngüyle bir ömür boyu devam eden bir acılı bir süreçtir.Kamu-Yerel Yönetim ve STK lar başta kadına şiddetin önlenmesi olmak üzere tüm kesimlere yönelen her türlü şiddete karşı şu tedbirleri almalıyız:
1-Şiddetin önlenmesi çalışmaları her açıdan birbirine denk ve uyumlu evliliklerin gerçekleştirilmesi ile başlamalıdır. Kaliteli bir evlilik sevgi ve muhabbet dolu bir aile hayatını netice verecektir.Sevgi ve muhabbet dolu,şiddetten uzak bir ailede yetişen kişiler asla şiddete başvurmazlar.
Evlilik yollarının kolaylaştırılması, evlenecek adayların evlilik öncesi,anne baba eğitimi gibi eğitimlerle desteklenmesi gerekir.
2.Bize göre şiddetin en büyüğü ve temeli özellikle 0-3 yaşta anneden babadan ya da her ikisinden çocuğun kısmi veya tam zamanlı mahrum bırakılmasıdır. Kuran-ı Kerim 3 yerde bebeklerin en az 2 yıl süreyle emzirilmesini emreder.Emzirmekle annenin çocuğa sadece süt değil,şefkat,muhabbet,merhamet,özgüven verdiği anne adaylarına öğretilmelidir.
Anneye babaya doymadan büyüyen çocuklar şiddete meyilli olurlar.0-7 de anne baba yoksunluğu ya da yanlış anne baba tutumları çocukta ‘Oral Fiksasyon’ dediğimiz oral dönemde takıntı sendromuna neden olur ki başta şiddet olmak üzere olumsuz davranışların temelini oluşturur.
3.Annelerin ‘uçan ve kutsal terlik’ anlayışından vazgeçerek çocuklarını sabırla, anlayışla,tahammülle,muhabbetle büyütmesi konusunda eğitilmeleri önemlidir.
Zira şiddet aile içerisinde erken dönemde öğrenilen ya da öğrenilmeyen bir olgudur.
Babalarında eğitim ve problem çözmede şiddetten uzak durması gerektiği eğitimlerle sağlanmalıdır.
4.Eğitim sisteminde ‘eti senin kemiği benim’ gibi şiddeti kutsayan ifade ve anlayışlar terk edilmelidir.
5.Medya ve Sosyal Medyada şiddetle etkin şekilde mücadele edilmeli çocukların ve toplumun şiddetten korunması tüm özgürlüklerin üzerinde değerlendirilmelidir.Şiddete yönlendiren tüm yayınlar en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
6.Daha Etkin Bir Sosyal Devlet İçin bu alanda koordinasyonla çalışması istenen ve çalıştırılmaya çalışılan STK’da dahil tüm kurumlar bir çatı altında toplanmalıdır.’Herkesin işi hiç kimsenin işi’ sözünün uygulamadaki etkisi göz önüne alınmalıdır. (Daha geniş bilgi için bkz:
7.Bu gün sosyal politikalarda kullanılan ve batıdan devşirilen tüm kelime ve kavramları kendi dinimiz, kültürümüz, ananemiz geleneğimiz süzgeciyle gözden geçirerek bize ait politikalar oluşturma konusunda azami gayret göstermeliyiz.
8.08 Mart 2012 tarihli 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddeti Önleme kanununu uygulayıcıların çoğunlukta olduğu ilgili tüm kesimlerin katılımıyla acilen yeniden değerlendirilmesi ve revizyona tabii tutulması gerekmektedir.
9.Devlet Sosyal Hizmet alanını hızla Yerel Yönetim ve STK lara kaynaklarıyla,imkanlarıyla beraber terk etmeli kendisi denetleme ve tecrübe aktarımı pozisyonunda kalmalıdır.
10.İnsanları şiddete sürükleyen kavganın fitili ‘ben haklıyım’ anlayışından kaynaklandığından hareketle; Toplumda faziletli olmanın haklı olmaktan daha önemli olduğu , yine mutlu olmanın haklı olmaktan daha değerli olduğu bilinci yerleştirilmelidir.
11.Çocuklarımıza iyi bir eş ve anne-baba olmanın tüm kariyer hedeflerinden daha değerli ve öncelikli olduğu şuuru aşılanmalıdır.
12.Toplumun bir arada kardeşlik içerisinde yaşatan temel sistemin maddi yasalar ve yaptırımlardan çok manevi değerler olduğu gerçeğiyle, toplumda manevi değerlere bağlılık konusunda bir seferberlik ilan edilmelidir.