Kabinedeki Fetö’cü Bakanlar Kim?
Eşi zor görülür bir süreçten geçiyoruz. 40 yıllık dava arkadaşım dediğiniz kişi, sırdaşınız kripto FETÖ'cü çıkıyor. Çocukluktan beri birliktesiniz, aynı okullarda okumuşsunuz, aynı badireleri atlatmışsınız, kritik kurumları emanet etmişsiniz. 15 Temmuz sonrasında bir bilgi geliyor, inceliyorsunuz, o da kripto FETÖ'cü. “Güvenilir” diyorlar, on gün önce Genelkurmay Adli Müşaviri'ne getiriyorsunuz, savcı kripto FETÖ'cü olduğu deliline ulaşıyor. En güvendiğiniz hoca(larınız) size “sağlam” diye adam göndermiş, gönderdikleri ne ki, meğer hocanız da FETÖ'cüymüş. Genel Başkan yardımcınız, ilk başkanınızın kardeşi, bakanınızın akrabası, vekilinizin yakını FETÖ'cüymüş. Belki kendileri de.
Allah (c.c.) Reis'in yar ve yardımcısı olsun. İtiraf edeyim bu yüke, bu kadar hain ve ihanete asla dayanamazdım. Demek ki, Allah dağına göre kış veriyor. Reis, kendimizden önce sana dua edeceğiz, ama Siz'de kendinize dikkat edin ne olur!
Yeni Söz olarak 31 Aralık 2015'de “PKK'lılar WhatsApp benzeri yazılımlarla haberleşiyor” manşetiyle çıkmıştık. İngiltere'nin yaptığı gibi; WhatsApp, Telegram ve Viber gibi yazılımları izlemesi ve uçtan uca şifreleme yapmasını engellemesini istemiştik. Zira Güneydoğu'daki son şehir içi hendek savaşında PKK'yı etkin kılan şeylerden biri, örgüt mensuplarının kendi aralarında telsiz olmaksızın haberleşebilmeleriydi.
İlk olarak, 26 Aralık 2014 Tarihinde Android ve IOS için marketten indirilmeye başlanan “Bylock” isimli uygulama Kriptografik bir protokolle 128 Bit şifreleniyor. 128 Bit şifreleme ile şifrelenmiş bir metnin çözülmesi ise günümüz şartlarında Süper Bilgisayarlar vasıtasıyla yaklaşık 1 milyon dolarlık yatırım ile 50 yılın üzerindedir.
Bu uygulama, WhatsApp ve diğer popüler mesajlaşma ve sesli arama programlarının dışında; resim, doküman, video göndermeye olanak tanıyor. Uygulama, kurulduğu telefonun rehberini kullanmıyor. Muhtemelen kurulan telefonlardan biri deşifre olursa, içindeki telefon rehberinin deşifre olmaması için böyle bir yöntem denediler. Ayrıca uygulama, algoritmik olarak “kullanıcı adı” ile haberleşmeye dayanıyor. Uygulama ile mesajlaşmanın dışında uçtan uca sesli görüşme de yapılabiliyor.
Yakında ise sizi bizi değil, hem Reis'i, hem de cumhuru şok edecek çapta bir bilgi daha bulunuyor bu telefonda. Teyide muhtaç iddiaya göre, kabineden AK Parti grubuna, müsteşarlardan daire başkanlarına kadar henüz tespit edilmemiş kripto teröristlerin envanteri çıkarılmış.
FETÖ'cüler aralarında yazışıyor:
Bu yazışmalar gerçekten doğru mu? Örgüt içi motivasyon sağlamaya yahut da fitneye mi dönük bilmiyoruz.
Eskilerden Arınç, Aksu, Çelik, Erdin, Kılıç, Şahin, Aydın ve Gönül'ün adları çeşitli vesilelerle geçmişti. Bu yazışmadaki bilgiler doğru ise, kim bu mevcut 2 bakan ve 33 milletvekili? Daha önce de yazdım, cv, referansları, işe aldığı ancak FETÖ'cü çıkanlar gibi pek çok nokta üzerinden bir inceleme çok şey anlatır sanırız. Bunun doğru veya yanlışlığı varsa Meclis'ten def edilmeleri, AK Parti'nin boynunun borcu.
ARINÇ, REİS'İ ‘YÜCE DİVAN'LA MI TEHDİT ETTİ?
15 Temmuz'dan 23 gün önce 22 Haziran'da deneyimli gazeteci Fazıl Duygun, Bülent Arınç'la ilgili dehşet verici bir iddiayı yazmıştı.
Önceki gün kendisi ile görüştüm. Arınç iki aydır söylediği iddia edilenleri tekzip etmemiş, dava da açmamış. Dahası söz konusu yazı ve başka delillerden hareketle, Av Ali Emre Topal 8 Ağustos'ta Arınç hakkında Manisa Cumhuriyet savcılığına tutuklama talepli suç duyurusunda bulunmuş. Savcılık incelemesi devam ediyormuş.
Peki, ne yazmıştı Fazıl Duygun?
“16 ve 17 Mayıs 2015'de Manisa'da özel dostları ile bir araya gelen Bülent Arınç “Biliyorsunuz arkadaşlar, önümüzde seçimler var, biz de buna göre hazırlanıyoruz. Seçimlerde, koalisyon olacak, CHP ile koalisyon görünüyor, biz buna hazırlanıyoruz. Neden bu kadar kesin konuştuğumu soracak olursanız, milletvekili listelerine, Tayyip Beyin adamları yerine 70-80 kadar kendi adamımızı soktuk, 40 küsur da öyle var, etti mi 128 milletvekili. Bu kadar adamı nasıl listeye soktuğumuza gelince: Listelerin YSK'ya verileceği son gün Erdoğan Tahran'a gitti, biz de bu fırsatı değerlendirdik.
Koalisyon hükümetinde Türkiye rahatlayacak, Ak Parti Erdoğan'ın elinden kurtarılacak, sadece bununla da kalamayacak, CHP ve diğer muhalefetle anlaşıp, önce 4 bakanı, sonra da Erdoğan'ı Yüce Divan'a göndereceğiz. Ardından Sayın Abdullah Gül'ü tekrar Cumhurbaşkanı seçtireceğiz. Biliyorsunuz, CHP'nin Sayın Gül ile arası hep iyi olmuştur zaten. Tayyip Bey batıyla kavgalı, dikleniyor. Adam dünyayla kavga ediyor, bizi sıkıntıya sokuyor. Oysa bizim ekibimiz Avrupa, ABD ve dış dünyayla iyi geçinen bir ekip. Erdoğan tek adamlığa oynuyor, bu da herkesi sıkıntıya sokuyor. Bunun önüne geçmek lâzım artık.
Başbakanla (Davutoğlu ile) her konuda mutabıkız. Seçim sonrası programımız hazır. Ha Erdoğan koalisyona direnirse, bu 128 adamımızı istifa ettirir, bir başka parti kurar, yine koalisyona gireriz.”
Duygun'un da yazısında belirttiği gibi, 7 Haziran seçimlerinde milletvekili aday listeleri, 7 Nisan 2015'de YSK'ya teslim edilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da o gün İran'a gitmişti, bu da doğru.
Zira Yeni Söz olarak biz tam o gün bendenize ait “İran, İsrail'den silah alıyor” başlıklı manşet ile yayın hayatına ‘merhaba' demiştik. Ve Yeni Söz o gün, İran'a giden Erdoğan'ın uçağında idi.
7 Haziran seçimlerinde AK Parti listesinde yer alan tam 238 isim, 1 Kasım için aday gösterilmemişti. Dahası listede yer bulamayanlar 53 milletvekiliydi. 7 Haziran'da listeye giremeyen Arınç, 1 Kasım'da da yer al(a)mamıştı.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilki 21 Haziran 2015, ikincisi ise 10 Şubat 2016'da Ankara'ya gitmiş. Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Suat Kılıç ve Nihat Ergün arasında saatler süren görüşmeler yapılmıştı.
Arınç'ın dediğini doğrular mahiyette 7 Haziran sonrası, AK parti tek başına hükümet kuracak sayıyı yakalayamamıştı. MHP lideri koalisyona kapılarını kapatırken, CHP ile AK parti arasında 35 saat süren istikşafi görüşmeler yapılmıştı. O dönem AK parti yönetimi CHP ile koalisyona çok yaklaşmıştı ki, tabandan isyan yükseldi. Devreye Erdoğan girdi.
Yeni Söz bu kez de 20 Ağustos 2015'de “Başbakan Baykal” manşetiyle çıkmıştı. Spotta ise şunlar yazılıydı: “Cumhurbaşkanı ve AK Parti'ye kurulan tuzak yine ‘Beştepe'ye takıldı. Seçime Deniz Baykal'ın Başbakanlık ettiği ‘seçim hükümeti' ile gidilmesi gündemde”
İşte bu manşet, CHP ve AK Parti yönetimleri ile Erdoğan muhaliflerini tedirgin etmişti. Haber çıktığı gün erken saatlerde parti yönetimleri olağanüstü toplanmak zorunda kalmıştı. AK parti içinde ise inanılmaz tartışmalar yaşanıyordu.
Neyse ki, Erdoğan gibi siyaset dehası bir adam vardı ve FETÖ'nün kurduğu tuzağı bu hamle ile altüst etmişti.
BÜLENT ARINÇ'IN GÜLEN'E BİR İRTİBATI VAR MI?
Damadı başta olmak üzere ailesinden bazı isimler Gülen'le ilişkilendirilse de, hemen hepimiz Arınç'ı Milli Görüşçü biliyordu. 2012'de ise Hürriyet'e, Nurcu oluşu ve Öcalan'la ilgili bilgiler demeç veriyor. Hüseyin Velioğlu'nu da tanıyor muydu bilmiyoruz, ama Öcalan'ın Nurcu olmasını engellemiş olduğu için pişmanlığından dert yanıyor. Gülen ve Öcalan'ı tanıdığına göre Velioğlu'nu da tanıyorsa, işin rengi bambaşka bir boyut alır şüphesiz.
Hürriyet'in haberini okuduğumda aklıma şu hadise geldi. Yıl 1996 ve Refah-Yol hükümeti görüşmeleri sürüyor. MÜSAİD yönetimiyle Konya Lâdik'e gittik. Akşam yemeğinden sonra sohbet ediyoruz. Masamızda Av Sefa Coşkun ve Osman Nuri M. bey ve ismini hatırlamadığım birkaç kişi daha var. O gün Osman Beyin, Gülenci olduğunu öğrendik. Sefa ve biz ise Milli Görüşçü. Osman bey Erbakan hocaya, biz de Cizvit Papazı Gülen'e yükleniyoruz. Bir türlü birbirimizi ikna edemedik. Aradan bir süre geçti, hükümet kuruldu. Bir vesileyle Osman beyin döviz bürosuna gitmiştim. Genişçe bir mekân, iç ofisine kahve içmeye davet etti. Osman Nuri Bey ve o zamanda 75'li yaşlarda ismini hatırlamadığım bir yaşlı vardı. Konu yine Gülen-Erbakan ve hükümetti. O yaşlı, “Refah'ın içinde tek bir adam var, onu da bakan yapmadılar” dedi. O kişinin kim olduğunu sorduğumda ‘Bülent Arınç' demişti.
AK Parti'ye kadar Nurcular, Milli Görüş'ü ve Rahmetli Erbakan hocayı sevmez, oy da vermezlerdi. Kürt baba ve Rum anneden olma, (kavmi asla eleştiri konusu değildir, bunu da Wikipedia'da yeni gördüm) Risâle-i Nur müntesibi Arınç nasıl oldu da Erbakan'ın partisine katıldı? Onu oraya iten sâik ya da sâikler neydi? Bu hususta suizanda bulunacak elimizde bir delil yok. Arınç, MSP döneminde Milli Görüş'e katılmış, sonra il başkanlığı, milletvekilliği yapmış bir Risâle-i Nur talebesi. Aynı Arınç'ın, Deniz Fener'i davasında söyledikleri, suikast masalıyla ‘Kozmik Oda'ya operasyon yapılması ve bunun için “beni de kullanmış olabilirler” demesi, tövbe kapısının 15 Temmuz 2016: 21:59 itibari ile kapanmasından sonra “benim için 15 Temmuz akşamından beri Gülen Cemaati, FETÖ terör örgütüdür” demesi, 15 Temmuz'a kadar FETÖ gerçeğini görememişmiş yapması ve FETÖ ile ilgili amel defterini “bana ahmak diyebilirsiniz” cümlesiyle kapatmak istemesi, “Cumhurbaşkanına mektup yolladım, helalleşmeyi arzu ediyorum” diyerek Reis'e yine yaklaşmak istemesi gibi neticeler üzerinden bakınca, insanda tereddüt hâsıl olmaz da ne olur?
BBC'ye “Tayyip Erdoğan'ın genel başkan olması, başbakan olması, eşitler arasında onu birinci gördüğümüz için olmuştur" demesi ve kendi döneminde TRT'nin Gülenci çiftliğine çevrilip hiç Milli Görüşçü alınmaması, size ne ifade eder bilmiyoruz. Lakin bize çok şey anlatıyor.
Mecburen zaman ilacına ihtiyacımız var. Bekleyip göreceğiz akla karayı. Belki yakında, belki de Mahkem-i Kübra'da.
Vesselam!
Son olarak Av Ali Emre Topal, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na Bülent, Arınç, Suat Kılıç, Sadullah Ergen, İdris Naim Şahin ve Hüseyin Çelik hakkında da FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.