Jitem Karargâhından Çıkan Kemikler -II- Beyaz Toroslar
JİTEM ile ilgili anlatılan hiçbir hikâye “şehir efsanesi” değil. Kırsalda JİTEM’le ilgili dile getirilen hiçbir şey uydurma değil. JİTEM her yolu mubah görerek Makyavelizm’e rahmet okutacak bir anlayışla eylemlerini gerçekleştiriyordu.
Bölgedeki zenginler arasında husumet olsun diye bir tuzakla varlıklı aileden birilerini öldürüp cinayeti diğer zenginin yakınlarına yüklerlerdi. Sonra onların ayrı ayrı korumalarını da üstlenip milyarlarca liralık servete sahip oluyorlardı.
Bölgede ve özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesi ile Hakkâri, Şırnak illerinde JİTEM’i, eylemlerini, yaptıklarını bilmeyen yok gibiydi. Öyle ki hangi cinayetin JİTEM’e ait olup olmadığını rahatlıkla bilebilirdik. Ve JİTEM’in zulmü yerle gök arasını doldurduğu için onu kötülemek için hilaf-ı hakikat beyanda bulunmaya gerek yok.
Mesela sabaha karşı alınıp götürülen Vedat’ların vücutlarına her türlü işkence uygulandıktan sonra yolun kenarına bırakıldığını duyarsanız şaşırmayın. Mesela Ali’lerin okul çıkışı beyaz torosa bindirildiğini ve cesedinin iki gün sonra kulakları, burnu, dili kesilmiş halde bulunduğunu duyarsanız asla yalan sanmayın.
PKK ile ilgili davadan mahkemeye çıkarılıp serbest kalanların adliye kapısından çıkarken beyaz toroslara bindirildiğini, hâkimlerin savcıların veremedikleri cezaları JİTEM’in işkencelerle öldürerek verdiğini de az duymadık.
Dürüstlüğüyle tanınan herkesin takdir ettiği bir arkadaşımdan duydum;
“Yıl: 1993 sonbaharı, annem 2 gündür bizim balkona karşı kaldırımda aynı kişi olduğuna inandığı bir şahsı gösterdi. Annem söz konusu şahsın bazen kaybolduğunu, dönerken kıyafet değişikliği yaptığını söyledi. Bunu duyunca ben de takibe alma gereği duydum. Balkonumuzun altında bulunan ve alışveriş yaptığımız bakkala gidip şahsı görebilecek şekilde oturup dükkân sahibiyle sohbet ettik. Şahsın hareketlenmesi üzerine kalkıp uzaktan takip ettim. Faik Ali İlkokuluna varmadan şahsın, antenleriyle JİTEM aracı olduğu bilinen beyaz Toros otomobile bindiğini gördüğümde kötü şeylerin olacağını tahmin etmiştim.
Eve gelmek üzere döndüğümde o beyaz torosun da geri döndüğünü fark ettim. Bunun üzerine korkum zirve yapmıştı. Beyaz toros daha önce malum şahsın durduğu yerden 28 adım (daha sonra gidip adımladığım için söylüyorum) geçtikten sonra durdu ve malum kişi araçtan indi. Karşı sokakta iki adet silah sesi geldikten sonra sokaktakiler sağa sola koşuşturdu. Malum şahsın elinde silahıyla beraber o beyaz torosa binip uzaklaştığını görünce eyvahlar olsun dediğimi hatırlıyorum…”
Hiç unutmam dedi bir avukat arkadaş;
Duruşma sonrası serbest kalan bir gencin annesi oğlunun beyaz torosa bindirilip götürüldüğünü ve tam o esnada dışarı çıkan savcıya “kurban olayım savcı bey, ‘oğlumu beyaz torosa bindirip götürdüler’ demesine rağmen savcı hiçbir şey yapmadan yoluna devam etti”ğini ağlayarak anlatıyordu.
Silvanlı M. K. Silvan’ın girişinde JİTEM’ciler tarafından öldürülür, M.K’nin akrabaları katilleri kıstırınca katiller jandarmaya sığınırlar. Emniyet şahısları jandarmadan sorar. Jandarmanın görevli astsubayı zanlıların kendilerinde olduklarını söylese de Diyarbakır’dan gelen emirle serbest kalarak kurtulurlar. Bu olayı Silvan’da pek çok kişi müşahede etmiştir.
Mesela Hacı’nın eve girmek üzereyken torosa bindirildiğini öğrenen tanıdıkları;
“Allah’ım ne olur bir an önce ruhunu al” diye dua ederlerdi. Bunu duyup şüpheyle yaklaşır “acaba” derseniz rahmetli Hacı’nın kemiklerini sızlatırsınız.
Ha, “Hacı’nın cesedini bir an önce bulalım” duasını merak ediyorsanız anlatayım:
JİTEM bir kişiyi alıp götürmüşse aklınıza gelmeyecek yöntemlerle işkence ederdi. En çok uyguladıkları da baş, göz ve gövdeye yaktıkları naylonları akıtmak/dökerek öldürmekti. İşkenceyi çeken şahıs yeryüzünde hiçbir canlının kaldıramayacağı bu işkencenin uzamaması için bin değil, bir milyar kere ölmek istiyordu.
Nerden mi biliyorum?
O işkenceyi yaşamadık değil, minnacık da olsa.
****
Bütün bunlar yetmezmiş gibi JİTEM rant paylaşım hesaplarını, para karşılığı tuttuğu cinayet ihalesini ve iç çekişmelerini de öldürdükleri Kürtler üzerinden görüyorlardı.
JİTEM derken güvenlik güçleri içinden birileri “rutin dışına” çıkmış algısı oluşuyorsa bu ciddi bir yanılgı ve yanlıştır. Bu algı baştan hatalı olunca JİTEM hakkında doğru bir kanaat oluşturma imkânsızlaşır.
JİTEM devlet içinde devlet gibi bir yapılanmaydı.
Bilahare kendilerinin itiraflarından öğrendiğimize göre başına buyruk, her birim kendi inisiyatifiyle eylem yapacak kadar rahattı. Elbette ki çoğu cinayet ve eylemlerini planlayarak yapıyorlardı ancak spontane gelişen pek çok eylemi de gerçekleştirebiliyorlardı.
Diyarbakır’da hemen hemen herkesin JİTEM’le ilgili ömürlerinin sonuna kadar unutamayacakları anıları vardır. Onlardan birkaç tanesini yıllar önce dinlemiştim.
Bir kere şunu öncelikle vurgulamamız gerekir;
“JİTEM, PKK ile şu veya bu şekilde ilişkili olduğunu sandığı herkesi öldürmekte serbestti.” Bu sebeple;
Nasıl olur?
Devlet yok muydu?
Hâkimler savcılar ne yapıyordu? gibi soruların cevabı “YOK”tur.
devam edecek...
Twitter: @AhmetAY_