Jakoben Hukukçular Kudurdu
Bendeniz hukukla meşgul olmaya Metin Feyzioğlu'nun doğduğu yıl olan 1969'da başladım. Bu müddet zarfında özellikle kodifikasyon (tedvîn) alanında uzmanlaştım ve bütün Cumhuriyet Kanunlarını tek tek elden geçirerek tasnif ettim.
27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta savcılık ve yargıçlık haysiyetini darbeci postalları altında ezdiren şerefsiz hukukçular gördüm. Bu yarım asıra yakın dönemde yargının nasıl siyasallaştırıldığını ve demokratik millî irade üzerinde jüristokratik tahakkümün nasıl at oynattığını bizzat müşahede etme fırsatını buldum.
Milleti ve milletin değerlerini hor gören burnu Kaf Dağı'ndaki hukukçuların sefaletini ibretle seyrettim. Jakoben hukukçuların, hukukun ve adaletin ırzına geçerek nasıl kendi ideolojilerini millete dayattıklarını ve bu mukaddes vatanın gelişmesini engellediklerini gördüm.
Adalete ve hukuka hep bağlı kaldım; dürüst ve namuslu hukukçuları başımın üzerinde taşımaya hazırım. Lâkin her fırsat ve zeminde politika yapan, nabza göre şerbet veren, bu aziz millete ve onun iradesine saygı göstermeyen terbiyesiz ve edepsiz hukukçuları nefret ve lânetle anıyorum.
Son haftalarda jakoben hukukçular kudurdu... Milletin yarısının yıllardır lider olarak benimseyip oy verdiği Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na saygısızlık etmek ve hakarette bulunmak kimsenin haddi değildir. Terbiyeniz dahilinde eleştirilerinizi yaparsınız fakat aslâ demokratik hak ve hürriyetleri istismar ederek saygısızlık yapamazsınız.
***
Bazı kötü niyetli, sathî düşünceli politikacı ve yazar mâkulesinin iddia ettikleri gibi, Başbakan'ın Danıştay'daki tepkisi şahsî bir asabiyet değildir; Türk Milleti ve millî irade adınadır.
Başbakan Erdoğan, eğer bu haksız ithamlara karşı çıkmasaydı, milletin kendisine tevdî ettiği demokratik iradeyi temsil etmiş olmazdı. Hiç unutulmasın ki 'kuvvetler ayrılığı'ndaki superior güç, millî egemenliği temsil eden 'yasama' erkidir. Kara cübbeli siyaset heveslileri, atanmış olduklarını unutarak kendilerini milletin üzerinde görmesinler.
Unutmasınlar ki onların arkasındaki jakoben atama gücüne karşılık, siyasetçi diye hor gördükleri seçilmiş milletvekillerinin ardında milletin yüzbinlerce oyu vardır.
Bu hakikati bilmeden yapılan saygısız ve terbiyesiz eleştiriler kabul edilemez.
Diğer taraftan, bu jakoben hukukçu ve yabancılaşmış sözde aydın tâifesini, ırkçı, bölücü ve mezhep ayrımcılarını provoke ederken görüyoruz.
Metin Feyzioğlu, hiç sıkılmadan PKK terör örgütünün destekçiliğini yapıyor ve ırkçı, bölücü ve mezhepçilerin iftiralarını tekrarlıyor. Uludere'de yanlışlıkla hayatını kaybeden vatandaşlarımızı istismar ediyor ve Güneydoğu'da vatanlarını savunan kahraman Mehmetçikleri cinayet işlemekle suçluyor.
Ayrıca, Sivas'ta (PKK tarafından düzenlendiği tespit edilen olayda), marksist terör örgütlerinin kışkırttığı Kahramanmaraş ve Çorum olaylarında, hiç ilgisi olmadığı hâlde Başbakanı itham ederken, aslında devlete düşmanlığını kusuyor. İşte Başbakan'ın infiâli bu sebepledir.
Ya Van yalanına ve iftirasına ne demeli?... Van Depremi'nden sonra iki senede Van'ı yeniden inşa eden ve bundan dolayı bütün dünyanın ve Türkiye'nin -PKK terör örgütü ve türevleri haricinde- hayranlıkla bahsettiği bu başarıyı yalanlarıyla inkâr eden ve ırkçı- bölücüleri destekleyen bu kişinin hezeyanı, nankörlük ve ihanettir.
***
CHP (Cemaatçı Halk Partisi) genel başkanlığına oynamak ve CHP- MHP'nin çatı adayı olmak için bu saygısızlığı yapanları kınıyoruz. Her zaman ve her zeminde aziz milletimizi hakkıyla temsil eden Başbakan Erdoğan'ın jüristokrasiye karşı mücadelesini milletçe destekliyoruz.