content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Şub

‘İzmir Köy Gibi’ Peki Suç Kimin?

Ulaştırma Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım önceki gün İzmir’de, coşkulu kalabalığa hitap ediyor. Önce soruyor, sonra anlatıyor; “Son 20 yılda İzmir’de ne değişti? Yaptıkları tek şey rahmetli Ecevit’in vasiyetini yerine getirmek oldu.

Neydi o vasiyeti? Köy kent kurmak. CHP’li belediyeler İzmir’i köy-kente çevirdiler.” İzmir’in kolay değişmediği konusunda Sayın Yıldırım haksız mı? Hayır haklı. Mavişehir, Bayraklı, Narlıdere birkaç ilçeyi çıkarın, kalan semtler üç aşağı beş yukarı aynı. Modern mimari ile yapılmış blokları saymayın, cadde ve sokakların çoğu eski darlıkta, sıkışıklıkta. Yanlış değil fakat bu anlayış yalnızca İzmir’in, İzmirli’nin suçu mu ?

ARADA KALMIŞLIK HALİ

Yoksa ‘ranta dayalı, toprağı betona mahkum eden son yarım yüzyılın gözü dönmüş hırsı mı? Bu arada yanlış anlaşılmasın nacizane benim için gerçek bir köy-kent olmak hiç de fena fikir değil. Keşke o beyaz, temiz, yeşilliklerin içinde koybolmuş köylerimiz gibi kalsaydık. Mahkum edildiğimiz 2 metrelik yükseklikte apartman daireleri yerine, meyva bahçeli evlerimizde kuş sesleri içinde uyansaydık.

Şehrin içinde mesala, tarihi yapıların yıkılmadığı hatta 100 yıl önceki haliyle korunduğu kentsel dokularımız olsaydı. O köy-kent projeleri Avrupa’da, ABD’de o kadar çok ki. İtalya, Hollanda ve hatta Fransa’da şehrin 30 km dışında, bakımlı tarlaların içinde ekolojik köylerde çağdaş yaşayan milyonlar var.

Ama sanırım Sayın Bakan’ın asıl kastettiği ne köy, ne kasaba ne şehir olabilmek. İnkar edecek değiliz, belediyecilik anlamında büyük eksiklikler dolu İzmir. Dün de vardı bugün de var. Ancak tek başına belediyeleri suçlu ilan etmek, eksik kalır.

ARADA KALMIŞLIK HALİ

Çağdaşlığı betonlaşmakla bir tutan, yapılaşmayı şehircilik gören, yakın geçmişe kadar kamu yatırımlarını İstanbul ve Ankara’ya gömen anlayış İzmir’i de içten içe oydu demek, belki daha doğru. Bugün gerçekten de Türkiye’nin en büyük “köyü” yakıştırmasına uygun bir yerde olabiliriz.
Suçlu aranacaksa, biziz, bizleriz.
Eski güzelim tarihi evlerini müteahhite vererek on katlı apartman yaptıran aile büyüklerim başta olmak üzere çoğumuz hatalıyız.

Çağdaşlığı salt betonlaşmada aradıkça kentin içinde sıkışır hale geliyoruz. Ve maalesef bu ‘gelir hırsı’, hayat zorlaştıkça artıyor. Kimselerin ‘geniş bahçem olsun, yaşadığım yer yeşil kalsın, çağdaş şehircilik bulvarlar, meydanlar, parklar, müzelerdir’ diyecek hali kalmıyor.

İzmir yüz, iki yüz, üç yüz evi olan zenginlerle dolu. Keşke gerçek bir köy-kent olabilseydik. İnanınız günümüzden daha iyidir. En kötüsü kendi kendimize yarattığımız bu, arada kalmışlık hali ve hala kenti betona bulamayı çözüm diye görebilmek...

Bir de Sümerbank arazisi var

Bakan Yıldırım’dan söz etmişken, kendisinin her geçen gün İzmir’le bütünleşmesi hayli önemli. İcracı niteliği, yetki gücü ile buluşunca çözüm üretiyor. Sayın Bakan’dan bir ricamız daha var; Sümerbank arazisi. Anlattığımız eksikliklere ilaç gibi gelecek noktada. Maliye Bakanlığı bu yüksek ederli araziyi AVM yapılmak üzere satmadan, ilgili kurumlara devrettirirseniz, bu kent size minnettar kalır. Harika bir mega müze olur, muhteşem sanat merkezi belki. Doğrudan alanınızda olmasa da, başkentte İzmir’i anlayan tek Bakan olarak etkiniz mutlaka olacaktır.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank