İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği Başkanlığı’na neden aday olmuştum ve neden bıraktım?
****
2002 yılında kurulmuş olan derneğimizin kurucu başkanı sevgili Tülay Kaynarca, iki dönemdir AK Parti milletvekili… Öncelikle kendisinin
milletvekilliğine dernek başkanı olduğu için değil, gazeteci kökenli olarak tırnaklarıyla kazanarak geldiği bir yer olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Bir meslektaşım olarak bulunduğu yer için de karınca misali üzerime düşeni her zaman yaptım. (Tüm meslektaşlarım için de bunu yapacağımın bilinmesini isterim.)
İl yönetim kurulu, ilçe başkanlığı, kadın kolları yönetimi, MKYÜ olarak görev yaptı. 2007 seçimlerinde milletvekili adayı oldu kazanamadı. 2011 seçimlerinde milletvekili seçildiğinde ise İYGAD Başkanı değildi. Birilerinin inatla Kaynarca için, İYGAD Başkanı olduğu için milletvekili olduğu iddiasını yıllardır dillendirmeleri kocaman bir yalan ve emeğini, başarısını küçümsemek olduğunu özellikle anımsatmak isterim.
****
İYGAD Başkanlığı, bırakın milletvekili olmayı, meclis üyeliği seçtirecek makam bile değildir. Öyle olsaydı, başkanlık yapan arkadaşlarımın bırakın milletvekili, bırakın meclis üyeliği, bir partinin yönetim kurulu üyesi olurlardı. Başkanlık yapan Metin Karakoç’un meclis üyesi olması ise Esenyurt’un hemşehricilik dengeleri ile ilgiliydi. Ayrıca muhtarlık seçimlerine girdiğinde ciddi bir oy almıştı. Meclis üyeliğine aday gösterildiğinde aldığı oy ciddi bir refaranstı, kendisi için.
Ayrıca İYGAD Başkanlığı; milletvekili, belediye başkanı ve birşey olabilmek için yeterli oluyorsa da bu derneğin önemini gösterirdi. Ancak böyle birşeyin olmasının da mümkün olmadığını, yalanı pompalayan ve buna kendisini inandırmış olan arkadaşlara anımsatırım.
****
Ne Kaynarca’nın döneminde ne de bir başkasının döneminde İYGAD bugünkü geldiği anlamlı yerde değildi. Herkes derneği, mesleki kaygıları ile değil, birazda kendi bulunduğu yerin kaygıları ile önemsedi… Çünkü mesleğimizi önemseyenler dernekten önce yaptıkları mesleği önemserlerdi ve ona göre ortaya çıkardıkları ürüne (doğal olarak çıkardığı gazeteye ve yaptığı haberlere) değer katarlardı. Derneğimizin yönetimlerinde bulunan ve başkanlık yapan kimi arkadaşlarımızın ortaya çıkardıkları gazeteleri, bazılarının ise gazetecilikleri ortada durmaktadır.
****
2010 yılında 3 oyla kaybettiğim kongredeki kaygılarım ve hedeflerim neyse, başkan seçildiğim Nisan 2014 yılında da aynı duygularla başkanlığa aday olmuş, karşıma ise kimse aday olmayarak başkan seçilmiştim.
2010 yılında başkan olarak, bir yıl görev yapacağımı ve fazla yapmayacağımı söylemiştim. Öncesinde ve sonrasında meslektaşlarımız başkan seçildiğimde milletvekili olacağımı, belediye başkan adayı olacağımı iddia ederek ve görevi bırakmayacağım üzerinden akıl okuması yapmışlar ve bunun üzerinden yalan üretmişlerdi. Aynen bugüne kadar ürettikleri yalanlar gibi…
****
İki seçimi bir arada yaşamaktan kaynaklı olarak, verdiğim sözün süresi biraz uzadı. 30 kişilik yönetim kurulundaki arkadaşlarımda dahil, dernek üyesi hiç kimseden dernek başkanlığını bırakmam gerektiğine yönelik bir itiraz duymadım. Aksine kongrede aday olan iki meslektaşımda; Mehmet Mert ve Hasan Hınıslı göreve devam etmemi istediler, aynen diğer yönetim kurulunda bulunan arkadaşlarım gibi…
****
STK ve parti yönetimlerininde; demokratik, katılımcı ve yetkilerin paylaşılması, ikna edilmeden hiçbir kararın alınmaması; söylenen sözlerin tutulması, başkanlık makamlarının, birilerinin şirketlerinin başkanlığı gibi ve özel çıkarları için kullanmaması, kişisel çıkarlardan uzak yönetim tarzı sergilemeleri gerektiğine inananlardanım… Görev yaptığım sürede kamuoyuna ve meslektaşlarıma demokratik bir yönetimin nasıl olması gerektiğini uygulamalarımızla gösterdim. İnandığım değerlerin hayata geçmesini ve dernekte bir zihniyet olarak benimsenmesini çok önemsedim.
****
Yönetimde yedek ve asil ayrımı asla yapmadım…
Yönetim kurulunda alınan kararların tamamı ya oy çokluğu ile ya da oybirliği ile alındı.
Yönetim kurulu toplantılarının tamamını dernek merkezinde değil, İstanbul’un farklı mekanlarında yaptık. Günümüzde dernek merkezlerinin sembolik olduğuna inananlardanım. Aynen teknolojinin ulaştığı düzey itibariyle gazetelerin hazırlanmasının bir merkezden yapılmadan da yapılacağı gibi… Farklı mekanlarda, farklı kesimlerle buluşmak derneğimizin kendisini tanıtması ve güçlü bir algı yaratmasında ciddi bir katkı yaptı.
****
Türkiye’de bir basın mevzuatı var ancak bu yerel gazeteler için yeterli değil. Bunun için bir yerel basın mevzuatı hazırlayarak; Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dönemin TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, AK Parti ve MHP, HDP yetkilileri ile görüşmeler yaparak, önerdiğimiz basın mevzuatını paylaştık. Yasa önerimizle ilgili çok ciddi karşılık bulduk.
İlk yapılacak Basın Yasası içersinde, yerel basınla ilgili mevzuatın çıkarılacağını bugünden söylebilirim. Yeni yönetim kurulunun da bu konunun takipçisi olması gerektiğini ve yerel Basın mevzuatı çıkarıldığında ise bugün şikayetçi olduğumuz birçok konunun da ortadan kalkacağına, yerel basının daha kaliteli ve işlevli olacağına inanıyorum.
İspark, İETT, yeşil gazete satış noktaları, lokaller girişimlerinde ise ciddi yol alındı. Ve önemlisi 12 yıllık tüzüğümüzü günümüze uyarlayarak gazeteciliği bırakmış olan eski meslektaşlarımızın üyeliklerini düşürdük. Yeni üyeler yaptık.
****
Cumartesi günü yapılan olağanüstü kongre kararını, tüm yönetim kurulu arkadaşlarımın “devam et” kararına rağmen ben aldım. Başından itibaren de, yeni başkanın yönetim kurulu içersinden çıkmasının; ortaya konulan projelerin takip edilmesi ve hayata geçirilmesi, hedeflenen yere ulaşılması açısından önemli olduğuna dikkat çektim.
Yönetim kurulu üyeleri, kendi içersinden Dernek Mali Sekreteri Mehmet Mert’le devam etmesi gerektiğine yönelik karar alarak, genel kurulda kararlarının arkasında durdu. Kendilerini de kutluyorum.
****
Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşamız Hasan Hınıslı’ya, 8 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz son yönetim kurulu toplantısında adaylıktan çekilmesini, yönetim kurulu içersinde bulunmasını, aksi halde 42 kişilik liste yapamayacağını, yapsa bile 30 oydan fazla alamayacağını hatta zorunlu olmayan 5 kişilik etik kurulunu da yazamayacağını üzerine basa basa söyledim.
****
Buna rağmen aday oldu. Ve 30 oy alarak kaybetti. Hınıslı listesini divana sunduğunda, isminin kendisinin bilgisi olmadan yazıldığını söyleyenler itiraz ettiler. Liste yeniden yapıldı. Ve Divan Başkanı Mustafa Dolu, Hınıslı’nın yeni listesine bilgili olmadan yazıldığı için çekilmek isteyenlerin, yeni itirazlarını ve dilekçelerini kabul etmedi. Dolu, itirazları kabul etseydi, Hınıslı ve arkadaşları inanın liste bile çıkaramadan, kongre salonundan ayrılmak zorunda kalacaklardı.
Ve iyi ki, Dolu itirazları kabul etmemiş… Hınıslı ve arkadaşları liste veremeselerdi, belki de “kongreyi kazanacakken, listelerinin kabul edilmediği için Mert’in kazandığına yönelik” yanlış bir algı üzerinden propaganda yapacaklardı.
Hınıslı, 42 kişilik listesinde en fazla 19 oy, yönetim listesinde olmayan meslektaşlarımızın da 11′inin oyunu alarak kongreyi kaybetti. 30 oyun içersinde gazetelerinden istifa ettiklerini kabul etmeyen, gazeteci olmadığı için üyelikten düşürülmüş, konuşmasında ise gazetecilik yapmadığını, yazarlık yaptığını söyleyen bir arkadaşımız genel kurul tarafından üyeliğe kabul edildi. 3 kişi de olmasaydı, Hınıslı 27 oy alacak, tahminlerim de yanılmış olacaktım. Üç arkadaşımızın üye olmak için ısrarlarını da şimdi daha anlamlı bulduğumu ifade etmek isterim.
****
Cumartesi günü yönetime seçilen arkadaşlarımın eski yönetimden daha iyi çalışacaklarına, eski yönetimin projelerinin takipçisi olacaklarını, Mehmet Mert arkadaşımızın daha istekli ve girişkenliği ile, dernek başkanlığını daha iyi yapacağına inanarak, yeni yönetime seçilen tüm arkadaşlarıma başarılar diliyorum.
Son söz: İYGAD üyesi tüm arkadaşlarıma çağrı çıkarıyorum. Genel Kurul’da söylediğim gibi, İstanbul’da bulunan ve etkisiz, kişisel çıkarlar için kurulan derneklerden istifa etmelerine yönelik çağrı çıkarıyorum. Aile derneklerinin aile etraflarıyla beraber yalnız bırakılmalarını, bu kişilerin de işlevsiz ve kişisel çıkarlar için kurulan derneklerinden vazgeçerek, daha gerçekçi ve anlamlı bir vakfa dönüşmeleri gerektiğini de bir öneri olarak buradan sunuyorum.