İtaat!
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.(4’59)
Değerli okurlarım, “saygı”, “hürmet”, hatta “makama karşı içtenlikli davranış”, bu milletin genlerinde, kültürünün derinliklerinde “kadim” bir gelenektir.
Ama “biat” asla!..
O,bambaşka bir şeydir.
Oda bir saygı yada itaat etme türüdür, ne var bunda diyemezsiniz..
Herkesin bir büyüğü, büyükleri vardır.
Aile reisi, ya da reis beyi bunlara da itaat edilir, bunda garipsenecek ne vardır ki. İtaat düzeni sağlar, itaat iktidarı sağlar, itaat çoğu zamanda makamı sağlar. İtaat sayesinde başkan, başbakan, hatta genel başkan dahası da eş başkan bile olabilirsin.Bu mütedahil dairler içinde akar gider..
Bakan olursun, dekan, rektör, hatta YÖK başkanı bile olabilirsin.
Ya birde ters düşersen, Allah göstermesin! Bütün makamların köküne kibrit suyu!
“İtaat” ve “Biat” ne kadar akraba birbirine yakın kavramlar.
Bir büyüğüne bağlı kalma! Onun sözünden çıkmama! Hatta jest, mimik ve işaret dilinden farklı anlamlar, güzellikler ve hikmetler çıkartma!..
Ve sonrada 90 derece çark etme! “Ne işim var orada deyip....” sorma, sorgulama…
“Enerrecul, nahnurrecul” esprisince, “sen adamasan bizde adamız” deme, diyebilme cesaretini gösterirsen; önce yasaya karşı olursun, sonra bir büyüğün:“yasaya taraf ol “ der. Kıramazsın, “ evet “ dersin.
Zamanın ruhunu çağa uygun şekilde anlamak, “dönmek”, “döndürülmek”, “itaat etmek” ya da “saygı göstermek.”ten geçmektedir…
Ne var bunda?
Her şey normal!
Hayat bütün güzelliğiyle devam ediyor…
ATATÜRK KÖŞESİ
Yurtta sulh cihanda sulh…
DÜŞÜN-TAŞIN
Allah Kuluna Kafi Değil mi?