İsterseniz Taş Devrine Geri Dönelim…
Malumumuz olduğu üzere Japonya’daki deprem sonucu bir nükleer santralde patlama oldu. Akabinde yangınla beraber nükleer sızındı baş gösterdi… Ve tehlike giderek büyüyor.
Bu olayla beraber dünya ile beraber ülkemizde de nükleer santraller yeniden tartışılmaya başlandı.
Bilindiği gibi Rusya Federasyonu ile yapılan anlaşma ile Akkuyu nükleer santraline önümüzdeki aylarda kazma vurulacak. Dolayısıyla Akkuyu santrali de tartışmanın odağını teşkil ediyor.
Bazı kesimler diyor ki küllen yapılmasın. Gerekçe nükleer santralin yapısından gelen tehlike, atıkların depolanması sorunu ve tezlerini desteklemeleri açısından santralin deprem kuşağında yani fay hattı üzerinde olmasını gösteriyorlar.
Nükleer santralin yapılmasını destekleyenler ise her yapılan tesisin kendi bünyesinde doğasından gelen tehlikeler taşıyabileceği ve gerekli tedbirler alındığında sorun teşkil etmeyeceğini iddia ediyorlar. Hatta başbakan “ne yani evinizde kullandığınız tüp gaz da tehlikeli değil mi, neden kullanıyorsunuz?” dedi. Yine nükleer santralin yapılmasıyla birlikte ülkemizin bu alanda bilgi birikimine sahip olacağını savunuyorlar.
Benim dikkatimi çeken bir şey var, bu “istemezük” diyenlerin büyük bir çoğunluğu öteden beri her şeye “istemezük” diyenler. Galiba sırf muhalefet olsun diye muhalefet yapıyorlar, ben başka bir neden göremiyorum, her ne kadar ileri sürdükleri gerekçeler bilimsel olsa dahi.
Şimdi elektrik enerjisi üretim kaynaklarına bir bakalım. Burada amacım bilimsel takılmak değil. Şüphesiz Google’ye girseniz bu konuda sürüyle bilgi bulabilirsiniz.
Elektrik barajlardan, fosil yakıt(yani kömür) termik santrallerinden, rüzgârgüllerinden, yine doğal gaz ve petrolle çalışan elektrik santrallerinden üretiliyor. Bir de akarsular üzerindeki hidroelektrik santrallerinden. Başlıcalar bunlar…
Ben şimdi soruyorum, bunlardan hangisi zararsız ve ülkemiz için yeterli elektrik sağlayabilecek tesisler?
Baraj dendi “istemezük” ekolojik dengeyi bozuyor dediniz, davalar üzerine davalar açıyorsunuz. Kömürle çalışan termik santrallerine karşısınız doğayı kirletiyor diyorsunuz. Petrolü ve doğal gazı hiç kapıya koymuyorsunuz. Nükleer santrale zaten karşısınız. Geriye sadece bir rüzgârgülleri ve bu arada unuttuğumuz güneş enerjisi kaldı.
Onlarda yeterli gelmiyor… Peki, ne yapalım, idare lambasına geri mi dönelim?..