content
28 Nis

İstanbul’un En Yeşil Adası – Fotogaleri

Heybeliada, İstanbul Prens Adalarının en yeşil adası. Eski adı Rumca bakır anlamına gelen Halki. En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi var.Havalar güzel, gezmek için en mükemmel mekan adalardır diyerek alıyoruz soluğu Kabataş iskelesinde. Haftasonu hızlı deniz otobüsüyle gidebildiğiniz adaya benim gibi kalabalık olmasın, haftaiçi olsun, benim olsun diyecek olursanız, neredeyse yüzerek daha hızlı yol alabileceğiniz eski usul şehir hatları vapuruyla gidiyorsunuz. Elbet dışarda oturmalı ve denizi köpürten vapur manevralarının eşliğinde eşsiz İstanbul manzarası artı martı ve dalga sesleriyle uzun bir yolculuk sizleri bekliyor. Servis edilen tavşan kanı çayı da kıtlama şekeriyle katık ederseniz değmeyin ruh denilen 21 gramlık yegane varlığımızın keyfine.

Ada vapuru yandan çarklı…

Gemi önce Kadıköy iskelesine yanaşıyor. Sonraki duraklar: Burgaz Ada, Kınalı Ada, Heybeli Ada ve son durak Büyük Ada. Genel tercih olarak adaları görmek isteyenler öncelikle Büyük Ada’yı ziyaret eder. (For example me) Ama gezi yazısı olarak önceliği Heybeli Ada’ya tanıdım. Çünkü en sevdiğim ada Heybeli. Çam ağaçlarının yoğunluğundan mütevellit oluşan mis gibi rayiha insanı kendinden alır. Öyle sıklaşır ki nefes alıp vermeniz dışardan gören rahatlıkla sizi krize girmiş bir astım hastası sanır.

Ada vapurunda martılarla yarenlik…

Martılara simit atma ritüelini gerçekleştirmek üzere güvertedeki yerime konuşlanıyorum. İstanbullu olup da bu duyguyu tatmamış olanlara şiddetle salık veririm. Simit de şart değil. Tuzlu krekeri daha çok seviyorlar. Nereye atarsanız atın, ani bir manevrayla yakalamaları müthiş. Vapurla aynı süratte kanat çırpan bu güzide kuşlar size o denli yakın ki, bol bol resimleyin ve seyreyleyin.

Heybeliada, İstanbul Prens Adalarının en yeşil adası. Eski adı Rumca bakır anlamına gelen Halki. En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi var. İskeleden inilince solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanıyor. Bunların arasından geçilerek arkada, Çam Limanı tarafında, şu an faliyeti olmayan Sanatoryum’a gidiliyor. Şimdi Deniz Kuvvetleri’nin elinde bulunan arazide tarihten kalan iki ilginç eser var; birincisi Türkler’in fethinden önce yapılmış son ve Adalar’daki tek Bizans Kilisesi, Kamariotissa (Son İmparatoriçe Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor.) İstanbul Fener’deki Aya Maria dışında, dört yapraklı yonca modeline göre yapılmış tek kilise bu. Askeri arazide olduğu için özel izin alınmadan görülemiyor. Bu kıyıda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı, Çam Limanı’nın batı ucunda Tarik-i Dünya Manastırı da var. İkinci ilginç kalıntı bir mezar taşından ibaret. Bu Kraliçe I. Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşı. Üzerinde imla yanlışları da olan Latince bir kitabe ve Barton’ın aile arması var. İngiltere’nin ve Elizabeth’in Osmanlı sultanına gönderdiği ikinci elçi olan Barton’ın bir süre Tophane’de bir evde kaldığı, ama çevre halkı gece cümbüş gürültüsünden rahatsız olup şikayet ettiği için buradan uzaklaştırıldığı biliniyor. Gerçekten cümbüşler çok mu gürültülüydü, yoksa o sıralar Türk halkı böyle şeylere hiç mi alışık değildi, yobazlık hat safhada mıydı, orası muamma! İskelenin sağında çarşı, meyhane ve kahveler yer alıyor. Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) burada. Bazı ilginç ahşap evlerin önünden örneğin İlyasko Yalısı’nın, Hulusi Bey Köşkü’nün önünden geçilerek (Hacopulos’lar yaptırmış), çamlık piknik yerlerine geliniyor. Bunun ilerisinde Değirmen burnu denilen bölge var, adı verilen değirmen kalıntıları da ayakta. Ada’nın en büyük plajı burada bulunuyor. Fazla yapılaşmamış olan öbür tepede, Bizans’a uzanan Ayia Trias Manastırı’yla birlikte Rum Ortodoks Ruhban Okulu var. Heybeliada, fetihten bir zaman sonra, Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuş (dünyevi eğitim merkezi Fener’de kaldı). Din adamı adayları Yunanistan’dan ve Rumlar’ın bulunduğu her yerden buraya okumaya gelirmiş. 1970’lerde Türk hükümetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi (daha doğrusu, Yunanistan) arasındaki bazı anlaşmazlıklardan ötürü bu eğitim durmuş. Ortodoks Rum dini kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov sinagogu da var.

At kokusuna kesin çözüm…

 

kullan
FOTOGALERİ

Adalar Belediyesi ne yapmış anlamadım ama adaların tek menfi yönü olan at gübresi kokusuna bir çözüm bulmuş.Yollarda at pisliğine de pek rastlamıyorsunuz. Valla ne kadar sevindim kelimeler kifayetsiz… Araç trafiğine kapalı, mis gibi deniz artı orman havası diyip saatlerce yolculuğu alt edip geldiğiniz dört tarafı sularla kaplı bu kara parçasında egzoz kokusu duymamak için gübre kokusu çekmek derdinden kurtulmuşuz da haberimiz yok. Dedim ya, ya belediye el attı bu işe, ya da atların yem markasında değişikliğe gidildi.

E, hadi artık bir karar verin…

Adalarda en büyük sıkıntı kararsızlık. Sahil boyu mu gezsem, yoksa tepeye doğru patika yolu takip edip manzarayı tepeden mi izlesem? Sanırım genel olarak benim gibi ikinci şıktan yana seçim yapıp, fayton, bisiklet yahut tabanvay seçeneklerinden birini kullanmayı tercih edeceksiniz. Nedense insanoğlu kuşbakışı bakmayı sever, tuvalin bir parçası olmaktansa sergide izleyici olmayı yeğler.

Bisiklet özgürlük demek…

Bendeki bu bisiklet aşkı her fırsatı kollayan müzmin bir hastalığa dönüşüverdi. Benim yaş grubumdakiler fayton pazarlığı yaparken ben, “Bu bisiklet kaç vites abi?” muhabbeti yapmaktayım yıllara meydan okur dikkafalılığımla.

Yalnız yokuş çıkarken anlıyorum acı gerçekleri. Pedal adeta taş kesiliyor, çevir çevirebilirsen. Olsun, sıkıntı yok. Bindiğimiz gibi inmesini de, bisikleti el yordamıyla sürüp, yürümesini de biliriz. Bazen siz bazen o sizi taşıyacak, böyle sürüp gidecek bu. Dostluk gibi, evlilik gibi, hayat gibi…

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank