İstanbul’da İlk Elektirikli Araçlara Şarj İstasyonu
Dışarıda yağmur, arabamın camlarını dövüyor. Silecekler, yağmurun hızına yetişebilmek için hızlanıyor. Trafik ise saç baş yolduracak cinsten.
Ayaklarım yoruluyor trafiğin çıldırtacak yoğunluğundan dolayı.
Bir ayağım frende ve debrayaşta, diğer ayağım gazda.
Bir taraftan telefon konuşmalarımı yapıyorum. Sorun çözmeye çalışıyorum. Birini çözüyorsun diğeri ortaya çıkıyor.
Çözdüğünü zannettiğin sorunun bir benzeri bir kaç gün sonra yine karşında.
Hey hayat, ben senin...
Sonra yeniden hayatı seviyorsun.
Sonra yeniden aynı sorunlar. Ve yeniden ben senin, neresinden başlasan ki...
Benden öncekilerde aynı sorunu farklı zamanda farklı mekanlarda birbirine benzer şekilde yaşamışlardı.
Yine yaşamaya devam edilecek.
Kimileri daha güzel günleri için, kimileri öteki tarafta cennete kavuşmak için, kimileri anın tadını çıkarmak için, kimileride farkında olmadan, yaşamanın anlamını bilmeden birgün çekilip gidecekler, aynen kendilerinden önce giden milyarlarca hayat gibi.
Hey hayat niçin varsın? Diyeceğiz, aynen bizde önce milyarca kez sorulduğu gib.
Ve bizden sonra milyarlarca kez sorulacağı gibi.
Aynı yanıtlar bulunacak.
En güzel ve basit yanıtlar inananlar için.
Sorgulamaya gerek yok. Sorgulandığında karmaşa. Sorgulanmadığında ise basit ve kolay...
Düşünmek ve sormak.
Sonra yanıtlar aramak hayata dair herşey için.
Eskiden binlerce yıl önce, güneş dünyanın etrafında dönüyordu. Sonra anlaşıldı ki, dünya kendi etrafında ve güneşin etrafında dönüyordü.
Ardından evreni sadece güneş sistemi zannediyorduk. Sonra anladık ki, evrende güneş sistemi gibi milyarlarca sistem var.
Belçikalı fizikçi papaz Georges Lemaître tarafından ortaya atılan teori, kutsal kitaplardaki inanışları sarstı. Daha karmaşık bir hale getirdi.
Ve bugün sürekli büyüyen bir kainat. İç içe geçmiş belkide birbirbirinden bağımsız milyarca bağımsız evren.
Milyarca evrenin yer aldığı ve sürekli büyüdüğü bir kainat. Ve kainatın en karşamaşık canlısı insan.
Karmaşık insanı yaratan ve sürekli büyüyen evrenin yaratıcısı tanrı.
Ve tanrının yer yüzüne gönderdiği değişik zamanlardaki kutsal kitapları.
Herşeyi açıklayan ve oldukça basit dille anlaşılabilir bir şekilde.
İnsan yinede soruyor. Karmaşık bir insan ve evren.
Onun yaratıcısı ise daha karmaşık olması ve kolay anlatılamaması gerekiyor.
Dışarıda yağmur damlaları ve yağmurun hızına yetişmeye çalışan silecekler.
Havalar ise gittikçe soğumakta. Evlerde ve işyerlerinde kaloriferler ve ısıtıcılar devreye sokuldu.
Hayat ise gayet basit.Geçinmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için bir gelire ihtiyaç var. Olmayanların ise durumu içler acısı.
Barınacak bir ev, sonrasında içine konulacak eşyalar, karnının doyurmak için yemeğe ihtiyaç var.
Ardından başka ihtiyaçlar.
Doğarken ağlayarak geldiğimiz bir hayat ve giderken ağlanarak gönderilen bir başka yolculuğa çıkmak.
Hergün evrende yıldızlar ölüyor. Yeni yıldızlar ortaya çıkıyor. Aynen hayat gibi.
Dışarıda yağmur damlaları arabanın camına vuruyor ve silecekler o hızla çalışıyor. Aynen hayat gibi.
Ben ise gazeteye yetişmeye çalışıyorum. Köşe yazılacak, sayfalar kontrol edilecek. Ve eve gidelecek. Sabah yeniden aynı koşturmacalar.
Sahi hayat neden var? Ve neden dünyaya geliyoruz? Ve sonrası...
Sürekli büyüyen bir kainat. Birbirine benzeyen milyarlarca başka evrenler.
Sahi neden bunca düzen.
Bir patlamayla başlamış herşey. Ve bir patlamayla bitecek herşey.
Herşeyin bir başlangıcı varsa mutlaka bir sonuda olmalı. Ancak bilim ne diyor? Kainat sonsuz ve sürekli büyüyor.
Dışarıda yağmur yağıyor ve soğuklar artıyor. Ben ise hayatla ilgili sorular soruyorum. Sorsamda öleceğim, sormasamda... Ne fark edecek?
Not. Arabalarımızda gelecekte fosil atıklarından oluşan akaryakıtları kullanmayacağız. Ve dünya bugünkünden daha güzel olacak.
Elektrikli araçlar için İstanbul’da ilk şarj istasyonu kurulmuş. Ve hayat, bugün yanıt bulamadığımız sorulara yanıtlar bulunmuş olarak devam edecek. Ama yeni sorularla beraber...