İstanbul Kayıyoooor!.. (IV)
Çarpık kentleşmenin yol açtığı trafik sorununa çözüm önerisi.
İster inanın ister inanmayın ama İstanbul batıya doğru kayıyor.. İstanbul'un merkezinden kaçan kaçana.. Eski binaların ve arap saçına dönen trafikten bunalan vatandaş, biraz nefes alabilmek adına daha ferah alanlara doğru akın ediyor.
Farkında mısınız!.. Eskiden Çevre Yolu ve E 5 Kara Yolunda sabahları İstanbul merkezine doğru trafik yoğunlaşırdı... Şimdi sabah akşam hiç farketmiyor, gidiş de gelişde tıklım tıklım..
Mesela, İkitelli bölgesinde oturuyorsanız, Mahmutbey gişelerinden tutunda Vatan Caddesi başına kadar trafiğin kilitlendiğini göreceksiniz, hem de ana ve ara arter yollarıyla beraber..
Ne demek bu?
Şu demek; Arnavutköy’den başlayıp, Başakşehir’den Büyükçekmece’ye kadar olan bölgede devasa blokların yükseldiği yeni bir kent kurulmaktadır. Dolayısıyla İstanbul'un bu yeni yerleşim yerlerinde nüfus patlaması yaşanıyor, en çokta bu bölgeye doğru yığılma var. Bu da, yine plansız ve yetersiz yolların şehrin trafik dengesini şimdiden alt üst ettiği gibi, gelecekte de tamamen tıkayacağı muhakkak gözüküyor..
. . .
Bundan önceki seri makalelerimde İstanbul’un acilen “trafik sorunu”nun çözülmesi ile ilgili temel iki sorunundan bahsetmiştim;
1.Şehir merkezindeki çarpık yerleşimin düzeltilmesi,
2. Yeraltının Raylı Sistem Ağı ile örülmesi..
Her ikisi de biri biriyle ilintili sorunlar yumağı olup, birini çözerde diğerini bırakırsanız yine trafik sorununun çözülemeyeceğini anlatmıştım uzun uzun ...
Sanırım, trafiğin yer altına alınarak Raylı Sistem Ağı kurulmasına ilişkin I-II-III seri makalelerimi okuyanlar bir kanaat sahibi olmuşlardır..
Gelelim İstanbul'un tarfik sorununun çözümündeki en etkin ikinci çözüm önerimiz olan çarpık kentleşmeye, yani İstanbul’un yeni ve eski yerleşim planları üzerindeki ilişkiye.
Çarpık kentleşmenin düzeltilmesi için bana göre iki eylem planı hazırlanmalıdır;
İlki, yeni yerleşim yerleri kurarak şehri taşımaktır. İşte şimdilerde çok şükür ki bu ilk adım atılmış vaziyette ama bilerek ama bilmeyerek başlatıldı.
Televizyon ekranlarındaki reklâmlarda da gördüğünüz gibi, yeni yeni adını duyduğumuz Konut Firmalar uydu kenti kurmaya başladılar.
Şimdi mantar gibi patır patır dev bloklar kurulur, ekmek peynir gibi de evler satılır hale geldi...
Sıfır faizli konut kredisiyle, yeni mimari tasarımlarıyla cazip hale getirilen yeni dönem konut projeleri, vatandaşın ilgisini çekerek talep patlaması oluşturdu...
İstanbul’un dışı sayılabilecek olan Beylikdüzü’nden, Ataşehir ve Başakşehir’e doğru kent kayıyor..
Her bir proje, 3 bin konuttan başlayıp, 30-40 bin konutluk projelere kadar çıkmakta. Bu denli dev projelere öncülük edende ise TOKİ ve İBB nin Kiptaş gibi kendini kanıtlamış kurumlar.. Bu Kamu ortağı kurumlarının desteği ile devleşen Firmalar kamu oyuna güven sağlayarak konutta Avrupayı bile sollayacak müthiş sıçramalar yapmaktalar...
Bana göre planlı yapılaşma açısından gidişat sevindiricidir.
Teslimine başlanan bu tür evleri konforlu ve yaşanabilir ferahlıkta olduğunu görüyoruz.... Zamanla, sosyal ve kültürel projeli sitelerde yaşamak ayrıcalıklı olmaktan çıkacak sıradan hale gelecektir. Buraları tercih eden İstanbullular gürültü ve trafikten uzak, stressiz, kaliteli daha güvenli hayata kavuşacakları muhakkak..
Peki ya şehir merkezindeki eski binalar ne olacak derseniz, ne yapmak lazımdır dersiniz?
Yapılması muhtemel plan çok kolay;
İkinci plan olarakda; İstanbul’un merkezi sayılabilecek “sur içi”ndeki tarihi binalar restore edilirken, diğer tüm çevre ilçelerdeki % 99 u sağlıksız plansız olan binalar yıkılarak İstanbul tamamen temizlenmelidir...
Ankara bu dönüşümü başarı ile yürütüyor.. Tıpkı Ankara’da olduğu gibi, İstanbul’da da kaçak kuçak, plansız yapılan binalar tamamen yıkılarak, önce cadde ve park alanları genişçe yeniden planlanmalı, ardından buralara şehir yapısına uygun yeni yaşanabilir binaların dikilmelidir..
İstanbul’un batısına doğru modern kentleşme gerçekleştirilirken, merkezinde de aynı modernizasyon sağlanmalıdır.
İstanbul bu eski bina kamburundan kurtulmalıdır ki yollar genişleyebilsin ve trafikte rahat akarak insanlar ferahlasın..
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer kuruluşlar tarafından “şehrin dönüşüm” ile ilgili bir çok bağlantılı projeler yapıldı ama uygulamada zorluk çekildiğini görüyoruz..
Edindiğimiz bilgilere göre, İstanbul şehir merkezindeki evlerin yıkılamayışındaki asıl sebebin; “ev sahiplerinin evini yıktırmama direncinde olduğu” için dönüşümü gerçekleştirmek isteyen belediye ve ilgili firmalar vatandaşı ikna edemiyormuş….
Vatandaşımızın şikayet ettiği gerekçesi ise; “Benim bir apartmanda 3-5 dairem var, yeni yapılacak olan binadan da aynısını yani bir o kadar isterim” inadında..
Efendim neymiş; Geçmişte, kaçak kuçak, standardın dışında yaptığı ve ilk büyük depremde yıkılması muhtemel olan 10 liralık daireyi verip, yüksek maliyetlere mal olacak olan hazır 100 liralık dairelere konmak..
Bababaaaaaa!….
Nerede görülmüş öyle eski model arabanın yerine fark ödemeden yeni modeli ile takası mesela!..
Bizim vatandaşımıza kalırsa bu iş, hani beklediğimiz o ilk büyük depremin yıkacağı çürük binasında ölürde, ikna olmaz!..
Çünkü alışmışız bir kere kalitesiz yaşama..
Peki ne yapmak lazım şimdi bir arpa boyu yol alamadığımız trafik sorunu ve yaklaşan büyük deprem öncesinde?
Çözümü çok kolay aslında;
İlintili önceki makalelerimde de yazdığım gibi, yine çözümün yeri TBMM...
Sorunların çözümünde olmazsa olmazımız, vatandaşa acımak değil sahip çıkmaktır..
Yani Devlet baba olaya müdahil olması gerekir..
Bu işin bir an önce çözülmesi için “adam gibi kanun” çıkartarak kimsenin gözünün yaşına bakmadan şehirsel dönüşümü ivedilikle gerçekleştirmek gerekir.
Deprem öldürmeden hızlı bir şekilde eski evleri yıkıp yenisini yaparak şehrin modern dönüşümü sağlanmalıdır.
Siz bunları yapın yani bir sabah İstanbullu uyanıp şöyle şehre bir tepeden baksın ki;
Şehir yeniden planlanmış, trafik yer altına alınmış, insanlar mulu yürüyor sokaklarda.. Bu güzel görüntüye mest olup modern bir kentte yaşamanın huzuru ile "ohh be dünya varmış" deyip çığlık atsın..
Bakın ozaman İstanbul’un trafik sorunu oluyor mu!..
Bırakın trafiği İstanbul’un bir kusuru kalıyor mu!..
.
Siz bakmayın kuru kavgaya, bizim insanımız bilir ki şeriatın kestiği parmak acımaz.. Yeter ki insanları dürüstçe ikna edici, büyük, kalıcı projeleri üreterek sağlam kararlara imza atabilin.. (son)