İstanbul Gezileri ve Geçmişimizle Yüzleşmek
Yaşadığımız kenti öğrenmek, tarihini bilmek için bile bir araya gelemeyen siyasiler… Ne acı…
Öncelikle Kaymakam Öztürk'e teşekkür ediyorum, böyle bir geziyi düzenlediği için. Bu tür tarihsel gezilerin tüm belediye başkanlarına ve kaymakamlara örnek olmasını diliyorum. Hatta sivil toplum örgütleri, siyasi partiler üyelerine yönelik İstanbul gezileri düzenleseler de, dünya başkenti olan İstanbul'u öğrenseler. Geçmişi bilmek, bugünü anlamak; her ikisinin farkında olmak ise geleceği ıs-kalamamızı sağlayacak. Kendi tarihimiz-le, kendi kültürümüzle, kendi inancımızla, kendi gerçeğimizle yüzleşebilmek galiba bizi daha çok insan yapacak.
Büyük bir ailenin parçası olmak
Hafta sonu Kastamonu'ya yeğenimin düğünü için gittim. İki gün kentte kaldık. Cumartesi günü çok güzel bir düğünle yeğenim dünya evine girdi. Bugüne kadar olan akraba düğünlerinde ilk defa bu kadar yoğun olarak aile bir araya geldi. Kardeşler, kardeş çocukları, yeğenler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar…
Ne güzel insanın akrabalarının olması, ne güzel insanın büyük bir ailenin parçası olması.
Ve ne güzel halen güzel adetlerimizin olması…
Beykoz'u tanımaya çalışmak
Pazar günü ise eşimle beraber İstanbul gezilerine kaldığımız yerden devam ettik. Beykoz Anadolu Hisarına gitmek için yola çıktık. Saatlerce yol aldık. İstanbul'un trafiğinde Anadolu Hisarı'na ulaşmak cehennem azabı… 44 yıldır İstanbul'dayız ama Beykoz'u bilmiyoruz. İstanbul Boğazının girişine varıyoruz. Tipik Karadeniz…
"Deniz seviyesinden başlayarak 270 metreye kadar yükselen Beykoz'un engebeli arazisini Riva, Küçüksu ve Göksu dereleri parçalamıştır. İlçe ve yakın çevresinde Akdeniz iklimi ile Karadeniz ikliminin karışımı olan "Geçiş Tipi İklim" etkilidir. Yazlar, Akdeniz kadar sıcak olmamakla birlikte Karadeniz kadar yağışlı değildir. Beykoz ve çevresi başta kestane, meşe, gürgen, ıhlamur, kayın, kızılağaç ve fındık ağaçlarından oluşan doğal orman örtüsüyle kaplıdır."
Yoros Kalesi… Doğu Roma…
Önce tırmanıyoruz, sonra inişe geçiyoruz. Yoros Kalesi'nin bulunduğu küçük kasabaya geliyoruz. Ege'de küçük bir tatil kasabasındayız sanki. Sonra ikinci kez tırmanışa geçiyoruz. Yoros Kalesi'ne varıyoruz. İstanbul Boğazı'nın girişi ayaklarınızın altında. Sıcaklık ise bunaltıcı…
"Yoros kalesi İstanbul'da Anadolukavağı sırtlarındaki Doğu Roma döneminden kalma kaledir. İmparatorluk zayıf düştükten sonra Cenevizlilerin eline geçmiş ve uzun süre onların elinde kalmıştır; bu yüzden bir Ceneviz kalesi olduğu inancı doğmuştur. Kalenin kapladığı alan İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan çok daha büyüktür. İç kesimdeki kulelerin bazıları hâlâ iyi durumdadır ve duvarlarda Yunanca yazıtlar göze çarpar. Adının nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. "Kutsal yer" anlamına gelen Hieron'dan geldiği görüşü oldukça yaygın olmakla birlikte, antik çağ tanrılarından Zeus'un sıfatı olan "uygun rüzgarlar" anlamına gelen ourios'tan geldiği de iddia ediliyor. Ayrıca Yoros adının doğrudan doğruya "dağ" anlamındaki oros'tan geldiği de düşünülmektedir."
Yoros Kalesi açık, Anadolu Hisarı kapalı
Anadolu Hisarı'nı görüyoruz. Ancak gezmek mümkün değil. Anadoluhisarı; Osmanlılarca Boğaz'da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. İstanbul'u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından, Karadeniz'den Bizans'a gelecek yardımlara engel olmak için 1394'te yaptırılmıştır. Yedi dönümlük alanı kaplayan ve bulunduğu mevkiye adını vermiştir. Bu yapıya II. Mehmed (Fatih) Devrinde "Hisarpeçe", depo ve bazı ikametgah amaçlı yapılar eklenmiştir. 1928 yılında Kandilli Belediyesi tarafından bazı küçük onarımlar yapılmıştır. 1991-1993 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından bazı onarımlar yapılmıştır. Bugün Anadoluhisarı, Beykoz Belediyesi sınırları içinde yer almaktadır. Hisarda taşınır kültür varlığı bulunmamaktadır.
İstanbullular tarihinin farkında mı?
Kaleden indikten sonra, sıra sıra balıkçılara girip çıkıyoruz. İkisinde yerlerimizi beğenmiyoruz ve çıkıyoruz. Sonunda 3. balıkçı restaurant'ta yemek yemeğe karar veriyoruz. Balıklarımızı söylüyor, soğuk biralarımızı yudumlu-yoruz. Bir İstanbul gezisine daha tamamlıyoruz. Dönüş yolunu ise Fatih Sultan Köprüsü'nden yapıyoruz. Keşke diyoruz, gelirken de bu yolu kullansaydık. Saatlerce trafikte cehennem azabı yaşamazdık.
Son söz: İstanbul'u dünyanın dört bir tarafından gelen turistler geziyor. İstanbul'un sahipleri olan bizler ise deniz kenarında mangal keyfi yapıyoruz, tarihimizin farkında olmayarak. Aynı zamanda İstanbul'un içine ederek…