İsrail: ‘İran Düşmanımız Değil’
Tiyatro sahnesinde söylenene göre, İran İsrail’e düşman, İsrail de İran’a…
Kötü iyiye karıştı, dost-düşman birbirine girdi. Artık insanlığı hakikat değil, dayatılan algılar yönetiyor.
Ama önceki gün itibariyle her şey değişti. Şöyle ki…
Bir ay önce İsrail ordusu, üst düzey komutanlarına bir rapor dağıtmış. ‘Gizli’ ibareli bu belge birkaç gün önce gazetecilerin eline geçti.
Raporun adı: “İsrail ordusunun stratejisi”
Raporda imzası olan kişi: Siyonist İsrail’in mevcut Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot.
“İran ve Hizbullah İsrail’in düşmanı değildir” yazılı raporda. İşte bunu ilk kez itiraf ettiler.
Bu güne kadar itirafına yanaşılmayan hakikatin böyle olduğunu, rapor sızdırılmasa da biliyorduk.
Dahası, Allah (c.c.) zalime öyle şeyler yazdırttı ki; bu raporda, Yahudilerin işgal ettiği toprakların gerçek sahibinin Filistinliler olduğunu dahi itiraf ediyorlar.
Soru şu: İran, İsrail’in düşmanı değilse, nesidir?
Cevabı: Yeni Söz gazetesinin 7 Nisan 2015’de yayın hayatına başladığı günkü manşette gizli.
“İran, İsrail’den silah alıyor” şeklindeydi ve bendenizin imzasını taşıyordu o haber.
Aslında haberi kimin yaptığının önemi yok. Onu ehemmiyetli kılan şey, İsrail genelkurmay başkanı imzalı rapor.
Bir ülke, düşman gördüğü bir ülkeye silah satar mı?
İran devleti bu haberi yalanlamadı. Ya İsrail? O da yalanlamadı. Nasıl yalanlayacak? Çünkü elde mahkeme kararları ve gümrük belgeleri var.
Kıllarını bile kıpırdatmadılar. Zira İran ekonomisini önemli ölçüde yöneten de Siyonistler. İran’ın tarımı da, İsraillilerin elinde... Özetle ‘düşmanlıktan ziyade kardeşlik’ var aralarında...
Silah haberinden sonra, İran sitelerinde tarafıma yapılmayan küfür ve hakaret kalmadı. Aynanın karşına geçip, bana kendilerini tarif eder şekilde ‘İsrail uşağı, MOSSAD ajanı’ dediler.
Müslüman oldukları iddiasındaki bu zavallılar, yedi sülâleme küfrettiler.
Bu da çok normal… Allah’ın Rasülü’nün pâk zevcesi Hz Âişe (r.a.) annemize, Hz Ebubekir (r.a.) ve Hz Ömer (r.a.) efendilerimize küfür ve hakaret edenler bize küfretmiş, ne değeri olabilir ki?
Yok elbette! Ama muhatabın cibilliyetini anlamak açısından önemli.
Bizim derdimiz, İranlı Müslümanlarla değil. Müminlerin annelerine, Sahabeyi Kiram efendilerimize küfretmesinler, mezhepçilik fitnesi çıkarmasınlar, Şii olmuşlar, olmamışlar umurumuzda değiller.
O bizden nefret etse dahi, ‘Müslüman’ım’ diyen biri kardeşimizdir. Ama kardeşliğin gereğini karşılıklı yapmak ve Siyonist ile kardeşlik tesis etmemek şartıyla…
Şimdi birileri çıkıp ‘Türkiye’de, İsrail ile şunu yapıyor, bunu yapıyor’ demeye kalkmasın.
Onlar durup, 29 Ocak 2009’da Erdoğan’ın, Davos’ta İsrail’e koyduğu postayı hatırlasınlar. Abdulhamid Han’dan sonra, Siyonizm’e devletler bazında kafa tutan bir Erdoğan, bir de Filistin’in mazlum halkı…
* * *
Bu vesileyle kaydedeyim ki, FETÖ lideri ‘Gülen’’i hayatımın hiçbir anında sevmedim. Aynı şekilde, Müslümanlara karşı mezhepçilik yapan İran rejimini de…
Kitleler peşlerinden koşarken, hep uzak durdum ikisinden de. Etkilemek isteyenlere kulak asmadım.
Her zaman yüreğimdeki sesi/sızıyı dinledim ve şükür beni haksız çıkarmadı o ses. Dikkat edin, ikisinin derdi de gâvurla değil, Müslümanlarla. Şimdi ikisinin de, Siyonizm’le dostluğunu herkes gördü. Siyonist general de itiraf etti zaten.
Şimdi İsrail, İran ve FETÖ’cüler, PKK’nın ardında Türkiye’ye karşı birleştiler. ‘Dostluk’ diye buna derler herhalde.
Geçmiş yazılarımı takip etme fırsatı bulanlar hatırlayacaktır ki, ‘İransız İsrail, İsrailsiz İran ayakta kalamaz’ demiştim.
Yine tekrarlıyorum. İran yoksa İsrail kendi halkını/rejimini diri tutamaz. Aynısı, İran için de geçerli. Sanal bir düşmanla yaşatıyorlar rejimlerini.
“İran devrimi bu maksatla yapıldı” diyenlerin kulakları çınlasın…