İsrail’i Kim Kurdu, Kim Yola Getirecek?
İsrail ve Mısır’ın üç yılı aşkın bir süredir sürdürdükleri Gazze ablukasına karşı yürütülen mücadelede yeni bir aşamaya gelindi.“Rotamız Filistin, yükümüz insanî yardım” sloganıyla hareket eden Türkiye, Yunanistan, İngiltere, İrlanda ve Cezayir’den yola çıkan “Filistin’e yol açık” gemileri, Akdeniz’de buluştu ve Gazze’ye doğru yol almaya devam ediyor.
İsrail’in, ‘gemilere müdahale edeceğiz’ açıklamalarına aldırış etmeyen yardım gönüllülerinin insanî yardımları, Gazze’ye ulaştıracaklarından şüphe duymuyorum.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun birkaç gün önce, “Bu insanlar gökyüzünden oraya düşmediler. Bu insanların da aynı haklara sahip olması gerekiyor. Artık yeter! İşgalin sona erdirilmesi ve Filistin devletinin kurulmasının vakti geldi. Artık yeter! Bölgemizin istikrar, refah ve barışa ihtiyacı var" şeklindeki sözlerinin zamanlaması da oldukça manidar. Türkiye’nin, gemilerin yola çıkmak üzere verdiği bu sert ama diplomatik üslup, İsrail’i tedirgin etmiş olmalı.
İsrail’in bölgede ayak diretemeyeceği tek ülke: Türkiye. Nasıl ki, İsrail’in bugünlere gelmesinde, eski Türkiye hükümetlerinin önemli katkıları olmuşsa, bugünden sonra da bölgeye barış gelmesi, Amerika ve küresel Siyonist güçlere rağmen Türkiye’nin elinden olacak.
İsrail bunun farkında. İsrail’in farkında olması demek, diğer aktörlerin de farkında olması demektir. Lakin pes etmek, teslim olmak kolay değil. Üstelik büyük bir ideali olan Siyonizm için hiç kolay değil...
Peki, Filistin bugünlere nasıl geldi?
Bu süreç genellikle çok iyi bilinmiyor. Bu konuda genellikle II. Abdulhamid Han’ın, Teodor Herzl’e gönderdiği mesajdan söz edilip, devamı getirilmez. Evet, Teodor Herzl, Filistin meselesinde önemli bir aktör ve tetikçi. Lakin bu tetikçinin patronu kim?
Teodor Herzl, önerdiği parayı nereden buldu ve ona bu fikri ona kim aşıladı? Ya da o kimin tetikçisiydi?
Bunun için 200 yıl öncesine gitmek gerekiyor. Filistin ve İsrail meselesinde Yahudilerin ‘Yahudilerin kralları' ya da 'kralların Yahudileri' unvanını verdikleri ünlü tefeci Mayer Amschel Rothschild son derece kilit bir rol oynar.
Rothschild hanedanlığı, Mayer Amschel Rothschild ve 5 oğlu tarafından 18. yüzyılda kurulur. Aile, 19. yüzyılda zenginlik ve nüfuzun zirvesine ulaşır. 20. yüzyılda da bu zenginlik ve nüfuzunu önemli ölçüde muhafaza eder. Bu aile, tarihin gördüğü en büyük, en yaygın ve en güçlü bankerlik ailesi ya da hanedanı…
Gettoda doğan, zamanla Avrupa devletlerini mali açıdan kontrol eder hâle gelen Rothschildler; parası, nüfuzu ve gücünün yanı sıra, aslını inkâr etmeyen, ne olursa olsun aslına sadık kalma özelliğiyle de tarihe geçmiş bir Yahudi ve Siyonist aile.
Rothschildler geçen zaman içinde asimile olmadıkları gibi, Yahudiliklerini de hiç bir zaman gizlememişler…
Elbette Teodor Herzl’in arkasında Rothschild'ların olmaması düşünülemez. Aileden Lord Rothschild; Osmanlı sonrasında Filistin topraklarının en verimli yerlerinin Yahudilerin eline geçmesini sağlayan projeler için, 2 milyon Sterlinlik bir fon tahsis eder. Bu rakam bugün için küçük sayılabilir fakat bu tahsisin yüzyıl öncesi olduğunu hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekiyor…
Bununla da kalmayarak, İngiliz hükümetine baskı uygulayıp, Balfour Deklerasyonu'nu yayınlatır. Aynı hanedanlığın, II. Dünya Savaşı’nda Hitleri finanse ederek, zehirli gaz sağladığı da belirtiliyor.
Tüm Masonik örgütlerinde bağlı olduğu Bilderberg, tek başına birkaç büyük devlet kadar güçlü olduğu iddia edilen Rothschildlerin projesidir. Hatta “one minute” çıkışıyla ayrı bir önem kazanan Davos, bu aile fertlerinden birinin öldüğü küçük bir kasaba. Hiçbir özelliği olmayan bu kasabanın şöhreti, hanedandan birinin anısına düzenlenen Küresel Ekonomik Form…
Dünya elmas ticaretinin yüzde 90'ı, altın ticaretinin yüzde 40'ı, kömür-bakır-uranyum-alüminyum ticaretinin de yüzde 15'i, petrolünse çok önemli bir kısmı bu aile tarafından yapılıyor.
Doksanlı yıllarda 1 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olan Hutu ile Tutsi kabileleri arasındaki iç savaşı, bu grubun elmas ticaretini yürüten Debeers firmasının çıkardığı ve finanse ettiği iddia ediliyor.
Düne kadar Meksika Körfezi’ne on binlerce ton ham petrol akıtan, British Petrol (BP) Yunanistan’ın da iflasına enden olan dünya finans devi Goldman Sachs, ABD Merkez Bankası (FED), Citigroup, HSCB, ING, Visa, Master Card, Vodafone, Shell, Avon, Procter&Gample, BurgerKing, Kraft, Chuiquita, Sky hanedanlığın ortak veya sahibi olduğu binden fazla şirketlerden sadece birkaçı…
Aynı zamanda, Bilderberg icra kurulunda yer alan George Soros’un servetinin de bu gruba ait olduğu iddia ediliyor.
Ülkelere borç veren hanedanın, Filistin Gemisi ile ne alakası mı var? Muhtemeldir ki, bu geminin yakıtını Rothschildlerin rafinerisi üretiyordur. Geminin insanî yardım malzemelerinden ilaç, tıbbı malzeme, gıda, inşaat malzemesi vs vs pek çoğu bu ailenin fabrikalarında üretiliyor olmalı. Hatta, gemi ile iletişim kurulan cihazlar, yazılımlar ve rotasını belirleyen aletler, uydu teknolojisi de büyük ölçüde bu ailenin ürünü olmalı.
Göçebelerden oluşan İsrail adlı gece kondu devletini, mimarını ve finansörünü korkutan gemi, hiç kuşkusuz önemli bir proje. Fikir sahiplerini tebrik etmek şart. Keşke daha önce olsaydı diye hayıflanmaya gerek yok. Karasal konvoyun Ürdün sınırından alınmadığında, Suriye üzerinden gemilerle Mısır’ın Ariş limanına nakli ile ortaya çıkan fikir; kötü mal sahibi, ev sahibi yapar deyişini doğurmuş gözüküyor.
İsrail’in her direnci, yeni gediklerin oluşmasına neden oluyor. Her şerden bir hayır doğuyor. Bu gemi ile ambargo muhtemelen tuzla buz olacak…
İlk günlerde, ‘İsrail gemileri taciz edebilir’ diye düşünüyordum. Ama İsrail’in son günlerdeki ciddi bir devletin yapmayacağı diplomatik hatalar, bu fikrimden dönmeme neden oldu. İsrail gibi bir devletten de ciddi eylemler zaten beklenmez. Gazze katliamıyla ülkeler üzerindeki korku kredisini bitiren, Mossad’ın Hamas lideri El Mebbuh cinayetine karışanlar için başka ülkeler adına düzenlediği sahte pasaportlar ve amatör cinayetiyle iyice çizilen karizmasına eklenen iç siyasetindeki dengesizlik, bir zulüm döneminin sona ermekte olduğuna işaret ediyor.
İhtimal vermemekle birlikte, İHH önderliğindeki sivil yardım gemilerine akılsızca yapacağı bir müdahale, Bilderbergçileri bile savunmasız bırakır.
İngiltere ile tüm ipleri koparabilir. Türkiye’ye kurduğu büyükelçi ve İzzet Şahin komplosundan sonra, Türkiye ile yeniden karşı karşıya gelmenin faturasını mutlaka hesap edecektir.
Diğer yandan Hizbullah faktörü, İsrail için korkulu bir rüya. Gemideki silahsız elliden fazla ülkenin vatandaşı, otuz beşi milletvekili, yedi yüzden fazla kimsenin gözaltına alınması uluslararası krizlere neden olacaktır.
İsrail’in ne kadar zor durumda olduğunu göstermesi açısından manidar bir gelişme de; ‘Mısır üzerinden götürün’ önerisi.
Netice itibari ile İsrail için iki ucu pis bir durum var. Serbest bıraksa, ambargo fiilen sona erecek ve bir daha dikiş tutmayacak… Gemileri batırmak demek, yeni bir dünya savaşı demek olduğunu herkes bilir. Yolcular ve insanî yardımlara el koymayı da ne ülkelere ne de yönetimlerini zikrede geldiğimiz ailenin belirlediği uluslararası kuruluşlara izah edemez.
Dünyanın içinde bulunduğu son hâle göre çıkabilecek her türlü kriz, hem Rothschild hem de ortağı Rockefeller ailelerinin de çıkarlarına aykırı. Buna onlarda izin vermeyeceklerdir.
İsrail, bu kez çok çaresiz! Artık tüm yollar çıkmaz sokak!