İslâmiyet mi, Esrâriyet mi?
İnandığı dinin yaşayan mucizeleri olduğuna inanmak birilerine göre hak din üzerinde olduğunu ispat edecek tek gerçek veridir. Şayet olağan üstülükler yoksa o din batıl olabilir! O yüzden nerde bir esrarengiz duyum aldı üzerine balıklama atlayıp o duyumlar sayesinde kalbini mutmain etme gafletinden bir türlü kurtulamayan cahil insan, bu yanlış tutumundan vazgeçmediğinden, sırat-ı müskakıymden sık sık çıkıp çamura saplanmaktadır.
Esrarengiz olsunda bu tip insanlara ne olursa olsun; konuşur, dinler, yazar, çizer. Gerçek dini bilgilerden mahrum olduğu için, dini esrarengizlikler sanmakta, daha doğrusu her türlü gizemli muammayı din sanıp iman etmektedir.
Günümüz Müslümanlarının başlarındaki bütün sıkıntılara, savaşa, kana, gözyaşına rağmen, gündemlerinde ya İsa aleyhisseleamın dünyaya dönüp-dönmeyeceği, ya deccal, ya mehdi, ya ye’cüc-me’cüc maalesef ilk sırayı almakta!
Bunların yanı sıra şeyhlerinin kerametleriyle uğraşmayı din zanneden büyük bir güruhun varlığından söz etmemek de olmaz. Onlara göre din denince inanılacak şeyler: Her-kesin kendi şeyhinin kerametleri ve olağan olduğu halde olağanüstü görünen bütün davranışlarıdır. Mesela şeyh elmayı soymadan yese bu büyük bir olay olur. Hele hele “elmanın vitamini bu kabuktadır” derse, biyolojik bir keramet olur ve dolayısıyla elmayı kabuğuyla yemek müritlere sünnet olur, “şeyhin sünneti”!