İslamcı Tusunaminin Firavunluğu Devirmesi
İki haftadan beri beklenen Mısır’daki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları nihayet 24 Haziran 2012’de Seçim Kurulu başkanlığınca ilan edildi. 5000 yıllık Mısır tarihinde bir ilk yaşandı. Mısır’da Devlet başkanlığı seçimle, halkın kararı ile tayin edilmiş oldu. Bu yönüyle Mısır tarihinde görülmemiş bir olay sayılır. Seçim sonuçlarına göre seçime katılım organı: % 51.85 iken toplam 25 milyon 577 bin geçerli oy kullanılmış, iki adaydan Muhammed Mursi: % 51.3, Ahmet Şefik ise % 48.7 oranında oy almıştır.
Bu sonuca nasıl ulaşıldığını hatırlamakta faydalı olabilir. Arap Baharı Mısır’a ulaştığında, Tahrir meydanında ki gösterilere kanlı müdahaleler olduğunda Mısır Genelkurmay Başkanı Mareşal Tantavi, “Mısırlı Mısırlıyı öldürmez” diyerek göstericilere karşı tarafsızlığını ilan etmişti. Böylece ordu desteğini kaybeden Hüsnü Mübarek ise Şubat 2011’de görevini bırakmak zorunda kaldı. Mısır’da yönetimi Tantavi başkanlığında Yüksek Askeri Konsey (YAK) devraldı. Böylece Mısır’da tek adama dayanmayan bir askeri vesayet yönetimi kurulmuş oldu.
Meclis seçimlerin Müslüman Kardeşler % 40, Selefiler ise % 20 oy aldı. Ardından yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için müracaat eden adayların bir çoğu YAK tarafından veto edilerek engellendi. Nihayet Mursi ve Şefik seçimin ikinci turuna 16-17 Haziran’da katıldılar. Her iki adayında sonuçlara itiraz etmesini değerlendiren Seçim Kurulu ise nihai kararını ilan etmiş oldu.
Mısır’da yönetim Şubat 2011’den beri YAK’ın elindeydi. Bu süre içinde Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi iki önemli seçim yapıldı. Ancak YAK’ın uygun görmediği adaylar veto edildi seçimlere sokulmadılar. Mecliste islamcılar (% 60’lık gibi) mutlak sayılacak bir üstünlük elde edince Mısır yargısı marifetiyle Meclis feshedildi. Yasama yetkisi YAK’a devredildi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde YAK’ın istediği Hüsnü Mübarek döneminin son başbakanı Ahmet Şefik değilde İslamcıların/Müslüman Kardeşlerin adayı seçimleri kazandığında, seçim sonuçlarına itirazların incelendiği bir sırada YAK, Cumhurbaşkanının yetkilerini aldığı kararlar ile azalttı. Bu arada Mısır Anayasasını yazmakla görevli kurulda feshedildi. YAK, yeni anayasa hazırlamak için bir kurul atayacağını ilan etti. Böylece bu kurul yeni anayasayı hazırlayacak. Anayasanın hazırlanmasını takiben yeniden Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktır. Bu işler yapılırken şimdi seçilmiş olan Muhammed Musri ise yetkileri daraltılmış olarak bir kaç aylığına görev yapmış olacaktır.
O halde Mısır’da değişen nedir? Belki bu sorunun cevabı hem her şey hem de çok şeydir. Çünkü Mısır’da yönetim henüz YAK’ın vesayeti altındadır. Olup bitenlere YaK karar vermektedir. YAK’ın istemedikleri seçilince ya meclis feshediliyor ya da yetkileri azaltılıyor. Üstelik bütün bunları ise memur konumunda olan askeri bürokrasi yapmaktadır. İktidar gücünü elinde tutan YAK halkın iradesine rağmen zorla ele geçirdikleri statülerini korumaya çalışmaktadırlar. Mısır’da iktidarın henüz YAK’ın elinde olmasına bakıldığında seçimle değişen nedir sorusunun cevbı ister istemez iç bir şey olacaktır.
Hatırlanmalı ki Mısır’da krallar Fravun diye isimlendirilirdi. Fravunlar ise eski çağlarda kendilerini Rab-Kral olarak görürlerdi. Yetkileri mutlaktı. Son Fravun Hüsnü Mübarek’in bu isimle bu unvanla anılmadığı biliniyor ama kullandığı yetkileri halktan almadığı ve kullandığı yetkiler için halka hesap vermeden 30 yıl boyunca Mısır’ı bir aile şirketi gibi yönettiği dikkate alındığında Fravunluğun Hüsnü Mübarek’e kadar devam ettiğini teslim etmek gerekir.
Mısır’da 1840 Londa Konferansı ile kurulan hanedanlık idaresi 1952’ye kadar devam etmiştir.
Bu tarihte ise Cemal Abdünnasır liderliğindek Hür Subayların öncülüğünde, Hanedanlık-Krallık yıkılarak Mısır’da Cumhuriyet ilan edildi. Hür Subaylar, Müslüman Kardeşler ile bir koalisyon gibiyidi. Ancak halk içinde doğru dürüst tabanı/desteği olmayan Nasır kendi iktidarı için Müslüman Kardeşleri bir tehdit olarak gördüğünden dolayı onları çok kanlı şekilde tasfiye etti. Müslüman Kardeşleri yasa dışı ilan etti. Yüzlercesini işkencelerde öldürttü veya idam ettirdi. Mısır Baas Partisinin lideri olan Nasır dönemi aynı zamanda Arap sosyalizminin de Mısır’da iktidar dönemi oldu. Muhaliflerini kanlı bir şekilde tasfiye eden Nasır 1967 Arap-İsrail savaşında utanç verici bir yenilgiye uğradı. Halefleri olan Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek’te İsrail’e karşı hiç bir başarı elde edemedikleri gibi Enver Sedat 1977’de İsrail ile Camp David Anlaşmasını yaptı.
80 milyonluk nüfusu ve askeri gücüyle Arap dünyasının tartışılmaz lideri olan Mısır’ın İsrail ile anlaşması en başta Filistin davası için büyük bir kayıp olmuştur. Mübarek’in devrilmesini sağlayan Tahrir Devrimi ile birlikte, Gazze’nin Mısır’a oradan dünyaya açılan tek kapısı Refah açıldığı gibi yeniden Camp David anlaşması bile yoğun şekilde tartışma konusu oldu. Devrimden sonra Mısır’ın Filistin’e /İsrail’e dönük bu tutumları bile gelecek adına umut vericidir. Btün hilelere, engellemelere, YAK’ın vesayetine rağmen, Mısır’da yönetimin halk kararı ile el değiştirmesi dönemi başlamıştır. YAK’ın vesayeti bir süre devam edebilir. Ancak Mübarek’i al aşağı eden halk devriminin YAK’ı da hizaya getirmesi kaçınılmazdır. Mısır’ın karanlığı, tahrirdeki devrim ateşiyle aralanmıştır. Mısır’daki bu durumun yeniden fravunluk dönemine dönmesi ise eşyanın tabiatına aykırıdır. Mısır’da devrim tamamlanmamıştır. Bu yüzden Mısır’da hiç bir şeyin olamdığı, herşeyin eskisi gibi olduğunu söylemek büyük bir yanlıştır.
Mısır’da meclisin feshedilmesi kararı, Müslüman Kardeşlerin Cumhurbaşkanı adayı Mursi’nin aday yapılmayacağı haberleri üzerine gazete köşelerine ve tv ekranlarına koşan bazı kimselerin, “biz dememiş miydik, din adına siyaset olmaz” diye heveslenmelerini ise anlamak mümkün değildir. Çünkü İslam’ın siyaste karışmayışı, ardından adalete, ticarete, eğitime, ekonomiye de karışamayışı demektir. Dinin müdahil olamdığı bir hayatın kendiliğinden başlamsı demektir. Böyle bir hayatı bazı insanlar kendileri için iedal sayabilir. Tuhaf olan bunu din adına savunmalarıdır.
Oysa her ülkenin kendine göre siyasi sosyal şartları vardır. Bir ülke için çok geçerli ve gerçekçi sayılacak bir modelin bütün ülkelerde aynı olumlu sonucu vermesini beklemek, bütün ülkelerin aynı siyasi ve sosyal şartların içinde olduğunu iddia etmek kadar akıl dışıdır. Soğuk savaş döneminde gelişen, tek parti adam yönetimlerin şerrinden korunmak için ortaya atılan görüşlerin mutlak doğrular gibi dünyanın her tarafında hemen her zaman geçerli olabileceğini düşünmek insan hayatını ve insan aklını hafife almaktır.
Mısır’da binlerce yıllık tarihi geleneğin ardından halkın iardesiyle Cumhurbaşkanı olan Musri’nin göstereceği siyasi başarı ve maharet, Mısır’daki sorunların aşılmasını veya katlanması sonucunu doğuracaktır. Ancak Mursi’nin başarı düzeyi ne olursa olsun Mısır’ın geleceği bu gününden daha aydınlık olacaktır.
Mısır’ın son Fravun’unu Hüsnü Mübarek demir kafes içinde yaptıklarının hesabını verirken seçimler sonunda yerini İslamcı Mursi’ye bırakması Mısır’ın son yüz yıllık tarihi bakımından da önemlidir. 1929’da kurulan Müslüman Kardeşler’in, halk için geçici bir görüş demesi olmadığı, büyük baskılara katliamlara rağmen Mısır’ın kalıcı ve köklü bir hareketi olduğu ortaya çıktı. Lider kadrosunun defalarca kanlı katliamlarla tasfiyesine rağmen hiç bir zaman teröre tenezzül etmeyen Müslüman Kardeşler sadece Mısır’da islamcı siyasi bir hareket olarak kalmadılar. Bütün İslam dünyası için bir ekol bir model oldular. Gördükleri zulümler, görüş değiştirmelerine veya hareketi bırakmalarına yol açmadı. Aksine sabırla sebatla yollarına devam ettiler. Şimdi Mısır’da elde ettikleri büyük zaferle İslam dünyasında sahip oldukları yerin de hakkını vermiş oldular. Bu seçimin etkileri sadece Mısır’la sınırlı kalmayacaktır. Etkisi öncelikle bütün Arap dünyasında görülecektir. 1952’de Nasır’ın kanlı katliamlarla engellediği Müslüman Kardeşler 60 yıl sonra yeniden daha güçlü bir şekilde kaldığı yerden, Mısır halkının özgür iradesiyle Mısır’ın geleceğini inşaya devam edecektir.