İslamcı Teröristler
Türk Milleti demiyorlar, milletimiz diyorlar, İslam milleti diyorlar.Cinslerini, cibilliyetlerini, soylarını bile ifade etmekten acizler ve
islam kelimesine sığınıyorlar. Zavallılar.
Onlar; Türk Milletine, Türk tarihine, Türk kültürüne, Türk kahramanlarına düşmandırlar. Onlar; sapık ilkel, bilimdışı Arap sapkınlarının zehirleri ile doludur. Çünkü ya Arap kökenlidirler, ya dönmedirler, ya işgal dönemi İngiliz Fransız, Yunan tecavüz ürünleridir.
Silahlı, silahsız, unvanlı, kravatlı, İslamcı teröristler her yerdedir.
İnanmayanları, karşı çıkanları yok etme. Bunun içinde “ya bendensin ya karşısın” anlayışına sahiptirler.
Türkiye uyanıyor. Türkiye ayakta artık.
İç ve dış zihin yıkıma operasyonları ters tepti.
İç ve dış şer güçler, odaklar, kin nefret içinde olanlar Türk Milleti üzerinde oyunlar oynadılar.
Türk yurdu Türkiye’de, Türklüğü tartışmaya açtılar.
Cumhuriyetin kurucularını itibarsızlaştırmaya çalıştılar.
Toplumsal kardeşliği parçaladılar. Biz ve öteki diye ayrıştırdılar.
Yandaşları kayırdılar, karşıtları dışladılar.
Milli ve manevi değerleri tersyüz ettiler.
Türkiye gerçeği açık ve net.
Diyorlar ki; ya benden yanasın ya karşısın. Ya siyahız ya beyaz!
Meclise bakın; her türlü suç işleyenlerin yer aldığı dokunulmazlar evi.
Bürokrasiye bakın nerde yeteneksiz birikimsiz ama yandaş emireri tip varsa onlar görevde.
Bir salıncaktayız sanki. Hiç durmayan ya ötede ya beride zincirlerinin bağlandığı direk eli aynı hizaya ulaşan, ortalarda yavaşlayamayan bir salıncakta. Ya kahramanımız var, ya hainimiz.
Ya aşık oluyor, ya nefret ediyoruz. Ya mal mülk, debdebe, tantana, lüks içindeyiz.
Aşk ve nefret, siyah ile beyaz, gece ile gündüz, yaz ile kış arasında
salınıp duruyoruz.
Nefretimizin hemen çizgisinde aşkımız duruyor.
Ya aşkımızı abartarak boca ediyoruz olur olmaz orta yere, ya kin kusuyoruz.
Ya düşman var bizim için ya da gözümüzü kapatıp kollarına atılacağımız dost.
Ya karanlıktayız sonsuza kadar, ya da gözlerimiz kamaşıyor aydınlıktan.
Ya donuyoruz ya yanıyoruz. Ara renkler, ara duygular, ara tonlar yok dünyamızda.
Ya kısayız ya uzun.
Kimimiz susmasını bilmiyor, kimimiz ağzını açmaz durumda.
Kimimiz havadan nem kapacak kadar hassaslaşmış.
Kimisinin ise kulak zarında katır yükü kadar nasır var.
Renklerden siyah ile beyazımız var. Ara renkleri kovmuşuz.
Muhteşem kahramanlar yaratıyoruz. Sonra foyası ortaya çıkınca onu nefret
odağı yapıyoruz.
Mevsimlerden baharı hiç tanımıyoruz. Ya yazın kavurucu sıcaklığında çöl iklimindeyiz, ya da her şeyimize karlar yağdırıp kışın dondurucu soğuğunda tüketiyoruz kendimizi.
Görüntümüz konusunda da böyleyiz. Ya dev aynasında burnumuzdan kıl aldırmayacak kadar tepelerde pervaz ediyoruz ya da kompleks, eksiklik, geri kalmışlık şarkısı söylüyor ya da öncekileri suçlamalarla geveliyoruz.
Denge denen kavramdan o kadar uzaktayız ki. Salıncak bizi hep tepelere çıkarıyor, yere yakın, ortaya yakın, mantığa yakın olmaya alışık değiliz.
Hatta rahatsız oluyoruz. Refleks olarak reddediyoruz.
Topluma, her gün renk değiştirip, Acaba bu şudur diye telkinde bulunuyoruz.
Dimağlarımızda; kahramanlık tanımımızla, hainlik kavramı bitişik nizam yükseliyor. Hatta bir gecede bile birinden diğerine geçebiliyoruz. Nedense bu şekil bir toplumuz.
Türkiye’nin; dengesi bir tuhaf, dünü anlaşılmaz, bugünü karmaşık, geleceği karanlık mı?
Elbette değil. Türk Milleti karanlıklardan aydınlığa çıkacaktır.
Diyoruz ki; *ya aydınlıktan yanasın ya karanlıktan yansın.
Türkiye; barışın, huzurun, adaletin, eşitliğin, hoşgörünün yeşerdiği sevgi bahçesi olmalıdır.
Günün Sözü: İnsanlar arasında ayrıcalıklılar varsa, barış, adalet, huzur ve güven yoktur.