İslam ve Rönesans
Aristokratlar, din adamları, burjuvazi halk yığınlarından kendilerini ayrıştırarak, insanlar eşittir doğuştan aynı haklara sahiptir, anlayışını tersyüz etmişlerdir. Yığınları kendilerine hizmet eden, köleci zihniyete dayalı yönetimler kurmuşlardır. Bu çağımızda da değişmemiştir. Dinle uyuşturulan kitleler artıyor.
Evrensel sözleşmeler insanların ayrıcalıklı kişi sınıf zümre olgusunu yok saymışsa da gücü elinde tutanlar kendi çıkarlarını koruyan yapıyı kurmaktan kaçınmamışlardır. Bunda da en önemli araç olarak din i kullanmışlardır. Din in biat etme, kanaat sahibi olma, sabretme gibi en önemli unsurlarını tersyüz eden zorbalar her dönemde istismar konuları bulmuşlardır.
Bu nedenle; isyan hareketleri, Avrupa'da 1848 deki devrimlerine benziyor.
Batı'nın desteklediği despotların kapı dışarı edilmesiyle, bölgedeki siyaset değişecektir.
Bununla birlikte Arap devrimlerinin gerçekleştiği ülkelerde yeni siyasi partiler kurulamıyor..
İlk göstergeler, seçim mücadelelerinin, liberalizmle Muhafazakarlık arasında geçecek..
Bu noktada, Acaba devrim ne kadar yayılabilir? ABD nin hegemonyası sadece bir nebze de olsa çökmüştür, ancak tamamen yok olmayacaktır. ABD-İngiltere ikilisi yeni değişim yapılanmasında yine aktif rol alacaklardır.
Despotlar sonrası rejimlerin taze, daha yıkıcı bir demokratik sisteme sahip olmaları gerekir. Sosyal ve politik ihtiyaçlara cevap veren yeni anayasalarla daha bağımsız olabilir mi? Hayır.
100 yıldır Batı; İslam ı kendine benzetmeye çalıştı, çabaladı. Başardı da. O nedenle İslam n özünden uzaklaşma folklorik bir temsil ve şekle dayalı anlayış gelişti.
İslami örgütlerdeki değişim ve demokratikleşme süreci devam ediyor. Kuşkusuz İslam anlayışının çağın gerçekleri ile yorumlama sorunu bir iki ülke, bir iki örgüt açısından yapılamaz. Her ülke, her örgüt tarihteki kırılma noktalarına dayalı olarak ayrışıyor.
Değişimin en önemli bulguları, diktatörlere karşı yapılan mitinglerin İslamcı değil, demokratik niteliğidir.
Örgütler devrim değil, demokratik katılım peşindeler. İktidardan pay istiyorlar.
İslami hareketler tek tip değildir; farklı eğilimler vardır. Bu bile değişimin kanıtıdır.
Siyasal İslamcılık, ekonomik ve siyasi program ortaya koyamadı. Ekonomik ve siyasi alan İslam düşüncesinde kaçınılmaz olarak sekülerleşti.
Bugün İslami örgütlerin hemen hepsi açıkça piyasa ekonomisi diyor. Faizsiz ekonomik sistemi artık gündemde değil.
Siyasal İslami örgütler artık alternatif bir ekonomik ve sosyal sistem savunmuyor. Moral değerlerde muhafazakâr, ekonomide liberal hale gelmişlerdir.
Bugün artık İslamcıların burjuvalaşmasından bahsediliyor. Kavram, karmaşık değişim sürecini analiz etmede kesinlikle bir anahtar değerindedir.
21. yüzyılda İslam gayri siyasileşiyor ama toplumsallaşıyor, sosyal hizmetler alanındaki başarısı bundandır.
İslam dünyasındaki değişimin temelinde küresel güçlerin gizli planları değil, toplumlarda eğitimin, şehirleşmenin, orta sınıflaşmanın ve iletişim araçları sayesinde dünyadaki refah ve özgürlükler konusunda farkındalığın gelişmesi vardır.
Böylece burjuva değerler yani bireysel özgürlük, kadın eşitliği, ekonomik rasyonellik, demokrasi gibi kavramlar, özlemi olarak kalmayıp İslami düşüncelere de girmektedir.
Elbette örnekler karmaşık süreçleri tümüyle sembolize etmez ama o örnek değişime yol açan faktörleri yansıtıyorsa konuyu anlatmada ideal model olarak kullanılabilir.
Gelişmeler İslam rönesansını doğuracak mıdır? İslam toplumları bir rönesans sürecine girdiler mi? Zor, sıkıntılı ama sonu iyi olacak bir süreç..
Günün Sözü: Anlayan ve anlamayan insanı doğru anla ki, pişman olmayasın.