İslam ve İnsan
İslam, tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren insanı merkeze almıştır. Dolayısıyla İslam’ın karşılaştığı problemler de insan odaklı meseleler olmuştur. Çünkü bu anlayış biçimini inşa etmek isteyenler, eşit ve onurlu bir yaşamı oluşturma ve yaşatma felsefesiyle yola çıkmışlardı.
Elbette bu anlayış biçimi, şimdilerde olduğu gibi o dönemde de birçoklarının hoşuna gitmedi ve homurdanmalarına yol açtı. Bu anlayışı yok etmek için çeşitli yollar aradılar. Bu arayış içinde olanlar, bazen kendilerini saklama ihtiyacı hissederken bazen de saklanmaya bile ihtiyaç duymamışlardır.
Tüm bu homurdanmalara rağmen, imanı içselleştiren İslam kahramanları, samimi ve içten gelen reflekslerle İslam’ın “onurlu insan medeniyetini” inşaya koyuldular. Bu inşa esnasında Efendimizin direktiflerini emir telakki ederek dürüst, ilkeli ve istikamet üzere bir medeniyetin temellerini güçlü bir şekilde ortaya koydular. Daha da önemlisi efendimizin direktiflerini yaşayarak hayata geçirdiler.
İnsan hata yapabilir, Müslüman olan da günah işleyebilir. Ancak hatadan dönüp yapılan tahribattan pişmanlık duymak yapılan hataların telafisini mümkün kılmaktadır. Tövbenin şartlarını yerine getirip bir daha yapılan günahlara dönmemek tövbenin en önemli şartlarındandır. Tövbe her gün yapılıp tekrar bozulan bir fiil asla değildir. Dolayısıyla her gün tövbe edip bir daha işlemeye devam ettiğimiz günahlar olduğu gibi yerinde kalmaktadır.
Dünya malı ve menfaat insanı olmadık yollara sürükleyebilir. Tarih, dünyanın güzelliklerine kapılıp kendini, rabbini, kardeşini unutan nice sa’lebelere tanıklık etmiştir. Hz. Peygamber’in duası ile zenginleşen Sa’lebe, zekâtını ödememek için İslam ve Müslümanlara savaş açmaktan geri kalmamıştır.
İslam, insana değer verir. İnsani değerleri kollar ve gözetir. İnsan’a düşen, semavi emirlerin gereğini yaparak sadece Allah’a karşı boyun eğmektir. Başkasına boyun eğmek suretiyle insani değerleri ayaklar altına alarak Allah’a karşı gelmekte bir mahsur görmeyenlerin sonunun hüsran olacağını Allah’ın kelamı bize haber etmektedir.
Güçlü olmak, haklı olmak anlamına gelmemelidir. Haklının güçlü olması gerektiğini savunan ve topluma bunu yerleştirmeye çalışan İslam anlayışını yeniden hayata geçirmeye gayret göstermeliyiz. Mekkeliler çok güçlü idiler. Ancak çok zayıf ve korumasız zannettikleri Hz. Peygamber ve arkadaşları tarafından yenildiler. İlah zannettikleri heykeller onlara hiçbir yardımda bulunmadılar. Elbette bulunamazdılar. Zira helvadan yaptıkları putları aç kaldıklarında yediler, taştan yapıp güvendikleri ilahları da put olarak kalmaya devam ettiler.
Öte yandan İbni Selül gibi elde edeceği makamı, Hz. Peygamberden dolayı kaybedebileceğini düşünen insanlar, “ikili oynamayı” tercih etmişlerdir. Dini kullanarak yine makam, mansıb peşine düşmüşlerdir. Dini kullanarak insanları aldatanlar iyi bilmelidirler ki Allah iman edenlerle beraber bunların tuzaklarını yıkacağını vaat etmiştir. Belki bu dünya hayatında insanlara dindar gözükerek bir takım dünyalıkları elde edeceklerdir. Ancak Allah katında nasipleri olmayacaktır. İslam’a geçtiklerini iddia eden bir grup, irşad için Hz. Peygamber’den en gözde sahabelerini alıp şehit ettiler.
Tüm bu olup bitenlere rağmen İslam ve samimi müminler, İslam’ı kullanarak menfaat sağlamaya çalışanları alaşağı etmişlerdir. Çünkü Allah, İslam ve Müslümanlara tuzak kuranlara akıllarına gelmeyecek tuzakları önceden hazırlamıştır. Münafıkların ve din düşmanlarının her zaman unuttukları bir şey vardır. Her şeye gücü yeten Allah, İman edenlerin en büyük koruyucusu olduğunu net olarak ifade etmektedir. Buna rağmen doğruyu yol edinen müminler, her zaman dikkatli davranmak zorundadırlar. Zira ders alınması gereken tarihi bir vakıa vardır. Medine’de Dırar Mescidini açanlar, İslam’ın ve Müslümanların kuyularını kazdıklarını zannediyorlardı. Ancak Allah, Müslümanları bu konuda uyararak kendi kazdıkları kuyuya kendilerini düşürmüştür.
Tebük’e katılmayan samimi sahabeler tövbe ederken, pişmanlık duyarken bunun bir bedeli olarak karşılaştıkları sıkıntılara göğüs gererek mutlu sona kavuşabilmişlerdir. İslam’ı yaşıyormuş gibi davranıp Müslümanları aldatanlar, şunu iyi bilsin ki Allah sizi hakkı ile gören ve işitendir.