İslam Dünyasında Uyanış
İslam'ın özüne, Kur'an buyruklarına rağmen, Müslümanlar nedense fazla düşünmez. Fazla düşünmeye de gerek duymaz. Önünde bir lider olsun, her şeyi halletsin ister. Birine inanalım, bağlanalım, bizde zahmet çekmeyelim der. Bu düşüncelerden dolayı, daima İslam dünyası, Siyasette, Eğitimde, Bilimde ve Fen de geri kalmıştır. Öncelikle bu tespiti yapmamız şarttır.
Oysa İslam'da temel ilkelerden biri de; Vasat bir ümmet olun ilkesidir. Vasat kelimesi, orta demektir. Yani ne ifrat Aşırı gitme, nede tefrit Geri kalma manasına gelir.
Bazıları der ki; Biz Müslümanlar, Dinimizden ne kadar uzaklaşırsak o kadar geri kalırız. Hıristiyanlar ise Dinlerinden ne kadar uzaklaşırlarsa o kadar ileriye giderler.
İşte İslam dünyasının lideri konumunda olan Osmanlı, girdiği savaşta yenilince, her tarafı, istilacılar tarafından sarıldı. Yapılan Kurtuluş savaşında, ülkede ne kadar genç varsa şehit oldu. Milyonlarca insan öldürüldü, sakat bırakıldı. Türkiye'nin nüfusu düştü.
Ülkede ne kadar aydın, okumuş insan varsa, kurtuluş savaşında şehit oldu. O zaman askere alınmayan yabancı azınlıklar, okumuş çocukları ile ülke ekonomisini, eğitimini ellerine geçirdiler. Medya, sanat, müzik alanında hakim oldular.
Aradan geçen bunca zaman süreci içinde, Anadolu, tekrar dirildi. Yangında kül olan ormanın, külleri arasından, yeniden yeşeren ağaçlar gibi, Anadolu gençleri tekrar dirildiler. Tekrar okullara gittiler. Öğretmen oldular, Mühendis oldular, ekonomi okuyup ülkenin makus talihini yenmede rol oynadılar.
Bu küllerin arasından doğan, milletin adamları, artık yanlış olan her şeye, dur, dediler. Ülkenin talihi değişti. Geleceği değişti. Birçok delikanlı mert adam yetişti. Ellerini taşın altına koydular. Her şeyi göze alıp, Milletin bekası için çalıştılar.
Ülkemizde meydana gelen bu değişiklikler, görünürde ne kadar demokrasi dışı gibi görünse de, aslında Osmanlı döneminde halkı adam yerine koymayan, Anadolu insanını ikinci sınıf insan gören zihniyetler, yavaş, yavaş geri çekilmek zorunda kaldılar.
Osmanlıdan sonra yalnız kalan Ortadoğu insanları da sürekli Türkiye'yi gözlediler.
Onlar diyordu ki; olsa, olsa Türkiye den çıkacak bir kurtarıcı bizi de kurtarır. Türk insanın gerek ekonomik anlamda ve gerekse kendini ifade anlamında elde ettikleri özgürlükler, tüm İslam ülkelerinin vatandaşları tarafından izlendi.
Ortadoğu ülkelerinde, Arap halkları, gerçekçi, çağdaş, demokrat lider, özgürlüğü ve refahı adil şekilde paylaştıran sistem ve o sistemi yönetecek kadrolar özlemini duydular. Kendi halklarını ezen, sömüren, güçsüz liderlerine olan, saygı ve sevgisi tükendi.
Yüzyıldan beri bölge üzerinde emperyalist sömürge kuran gerçek din yerine saptırılmış din uyuşturucusu ile biat algısını köleleştirme şeklinde uygulatan batılılar, Osmanlı imparatorluğunu parçalayıp yıktıktan sonra emellerine ulaştılar. Sınırları suni olarak çizdiler. Ülke yönetimlerini kendileri belirlediler. Yıllarca petrol ve doğal gazı kendileri işlettiler, kendileri sattılar. Arap halklarını yoksul bıraktılar. Yöneticiler, yakınları ve yandaşları sefahat içinde iken yoksul halkı, din afyonu ile biat algısı ile uyuşturdular, uyuttular.
Artık İslam dünyası; özgürce yaşamak istiyor. İnsan haklarına uygun, inandıkları gibi yaşamak istiyorlar. Daha refah içinde yaşamak istiyorlar.
Bu süreç, önümüzdeki günlerde hızlanarak devam edecek ve gelişecek.
Bu olaylar; İslam ülkelerinin birbiri ile ilişkilerini artıracak. İslam ülkeleri muhakkak ki daha refah ve daha özgür bir zamana yelken açıyorlar. Tabii ki tüm bu olaylar ve gelişmeler bölgede ABD, İngiltere, İsrail şer üçgeninin işine gelmeyecektir.
Batı ve işbirlikçilerince, Dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı, ılımlı İslam, Amerikan İslamı adı altında her türlü İslam dışı yeni İslam anlayışını vermeye çalışsa da fitil ateşlenmiştir. Artık İslam dünyasında geri dönülmeyen bir yola girilmişti.r İslam'ın özüne uygun yeniden dirilişi görülüyor. Bu öz de anti emperyalist olmak değişim ve dönüşüm şeklinde olacaktır.
Günün Sözü: Yaşadıklarından ve yaşananlardan ders almayan, aynı hatalara düşer.