İslam Aleminin Gerileyiş Sebepleri
İslam aleminin içine düştüğü içler acısı durumun nedeni, en kısa cevapla, dinin temel kaynaklarına bakış açısındaki çarpıklıktır. Arapça gönderilmiş olması sebebiyle yabancı uyruklu Müslümanlarca Kur’ân’ın anlaşılma problemi önemli bir yer işgal ediyor bu noktada. Kur’ân’ın anlaşılma problemi aşıldığında çözülemeyecek sorun yok demektir.
Geçmişte cihanda ses getirmiş İslam topluluklarının muharrik gücü, İslam’ın temel kaynaklarına gösterdikleri duyarlılıkta yatmaktadır. Bugün Türkiye toplumu ve onu büyük çoğunlukla yönlendiren Diyanet, lafzen güzel okumaya odaklanmış durumda. Kur’ân okumaktan anlaşılan, onun Arapça aslına uygun, orijinal tarzda okunmasıdır. Mana boyutu hiçbir şekilde sorun edilmemiştir. Bir şarkı şeklinde terennümü aşamasını konu edinen Diyanet, uygulama itibariyle en değerli din görevlisi olarak, Kur’ân’ı yüzünden Türkçe makam ve eda ile Arapça aslıyla okuyanı görmektedir. Din görevlisinin ilmi birikimi, temel kaynaklara vukufiyeti ve Kur’ân’a yorumlayıp yaşaması, kişiye özel bir durum şeklinde addedilmektedir. Kendisiyle çelişkiye düşecek tarzda, mülakat sınavlarında güzel sesli kıraati asıl kıstas kabul ederken, kendi imkanlarıyla İlahiyatlarda açık öğretim usulüyle yapılan eğitimde öğrenci Kur’ân-ı Kerim dersi görmeden İlahiyatçı unvanını alabilmektedir.
Kur’an’ın ne dediği amaç edinilmiş olsaydı, yeryüzünde İslam bu denli garip ve mazlum durumda olmazdı. Türkiye de bu zorlu sürece bilinçli ya da değil, halka dini ulaştırma aracı birikimli din görevlisini mülakat sınavları vasıtasıyla eleyerek katkıda bulunmaktadır. Güzel sesle Kur’ân okuma olgusunun asıl amacından saptırılarak taşındığı boyutları gösteren bu misal, problemlerin asıl nedenini göstermektedir. Sağlıklı bir din eğitimi sürecinden geçirilmeyen toplumun din ile arasında bağlantıyı sağlayan din görevlilerinin elimine edilmesi, kanayan yaraya adeta tuz biber olmuştur. Bilgiye ulaşma kaynaklarının olabildiğince arttığı çağımızda eğitim süreci önemli bir sorun olma özelliğini daha canlı bir biçimde korumaktadır. Yüzeysel bir dil çalışması yoluyla Kur’ân’ın anlaşılması, suya yazı yazmaya benzer. Sahibinin ondan anladığı lafızlara kuru mana vermekten ibarettir. Muhtelif ilimlerin birleştirildiği potada, meselelere geniş bir bakış açısıyla yaklaşma özel bir duruma hasredildi. Bu bağlamda problem daha arttı.
Bunun ötesinde asıl sorun, ilim kaynaklarını derinlemesine kavramaya bir nebze katkıda bulunan bilgi sahibi olma imkanının kalpten kundaklanmış beyinlere yaptığı etkinin sınırlılığıdır. Bugün bildiğine inanmak ve doğruluğunu aklen ve kalben tasdik etme olgusu ciddi bir problem olarak durmaktadır. Çünkü Ana-babadan miras alınan bir din anlayışının varislerine bırakacağı terekenin miktarı, ancak yıkık dökük bir iki tas yada çürük birkaç çanak çömlek olacaktır. Dinin insan hayatındaki dönüştürücü misyonunun sahiciliğinin farkına varamayarak şeklen bir bağlantı kuranların vardığı sonuç ancak felaket olabilir. O yüzden Hz. Peygamber: 'Alimin uykusu abidin ibadetinden hayırlıdır' demiştir. Bir saatlik tefekkür bin yıllık cahilane ibadete tercih edilmiştir. Adetlerin ibadetlere dönüştüğü bir dini gelenekte kişisel bir takım ihtirasların dinin asıl hükümleri kabul edilmesinin önünde hiç bir engel yoktur.
Yazıda anlatılanlar aysbergin görünen yüzü. İslam aleminin yeryüzünde düştüğü içler acısı durumun gerçekten sebepsiz olmadığını hatırlatan çokça örneklerle karşılaşmamak elde değil. Bu açıdan dinin asıl kaynağı Kur'ân ve Sünnet, insanların yollarını şaşırmamaları ve sürekli izlerini takip etmeleri için İslam ümmetine bırakılmıştır. Asıl sahip çıkma ve bağlanma, bu değerli miraslara şeklen bağlı kalmak, korumak ve kollamak değildir. Asıl Kur'ân'la kurulan ünsiyet onu hakkıyla anlamaktan ve yaşamaktan geçer. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan personelin yüzden doksan dokuzu Kur'ân'a zahiri mana vermekten dahi acizdir. Bu noktadan bizim toplumdan ayrı bir beklenti içerisine girmemiz abesle iştigal olur.
Allah’ın yeryüzüne müdahalesinin aracı kendi kelamı olan Kur’ân-ı Kerim’dir. Kainatı yaratan Allah, işleyen tabii süreci, anlama kapasitesi mekan ve zamanla sınırlı insanlara oranla hesap dahi edilemez. O’nunla iştigal edildiğinde gerçek iman kavranır, yeryüzü imar edilebilir. Bugün bu yüzden, insanlığın asıl kimliğine dönüşünün önüne geçmek için olmadık oyunlar oynanmaktadır. Müzik, futbol, seks, eğlence, televizyon gibi araçlarla gençlik uyuşturularak kendini bulmasına fırtsat verilmemektedir.