İşbirlikçi Zümre Üretme Teknikleri…
Sömürgecilerin etnik ve mezhepsel kimlikleri provoke ederek, yol aldıklarını artık biliyoruz.
İşbirlikçi yaratmada, sömürgecilerin bu yolla eşsiz araçlar ürettiğini de biliyoruz.
Bu strateji; genellikle, terörle savaş ve demokrasi götürmek görüngüsü altında yürütülüyor.
Değişim, dönüşümle cilalanıyor.
Düşünüldüğünde, emperyalizmin kullanabileceği, başka doğru dürüst, bir araç da yoktur.
Nedense, demokrasi eksiği ve etnik ve mezhepsel farklılıklar da, hep Müslüman ülkelerde kendini gösteriyor.
Eğer işbirlikçiler olmasaydı, sömürgecilerin elinde topyekûn savaş aracından başka bir şey olmayacaktı.
Yakın tarih göstermiştir ki, ister işbirlikçiler araç olarak kullanılsın, ister topyekûn savaş, araç olarak kullanarak gelsinler, nihayetinde, sömürgeciler istedikleri sonuçları alamamışlardır.
Alamamışlardır ama geride, gözyaşı ve harabeler bırakarak dönmüşlerdir.(Irak, Suriye, Afganistan, Libya, vs.)
Anlatmaya çalıştığım bu sistem; 1099 Haçlı seferlerinden beri, renk, biçim ve söylem değiştirerek devam etmektedir.
Düşünebiliyor musunuz, Haçlılar, ya da daha mütevazı söylersek Hıristiyanlar, ülkemizde, laikliğe karşı, dini özgürlükleri savuna gelmişlerdir.
Hıristiyan anlayışındakiler, gerçekten Müslümanları özgürleştirmek isteğinden midir?
Yoksa işbirlikçi yaratmanın bir aracı mıdır?
Batının bizim gibi ülkelerde, laikliğe karşı, dini özgürlükleri savunması; işbirlikçi zümreyi savunması anlamındadır.
İşbirlikçi zümre yaratmanın siyasi temeli bu anlayışta yatar.
Hem İslam ülkelerinde dini özgürlükleri savunacaksın, bunun yetmediği yerde, yani işbirlikçi oluşturamadığın yerde, İslam ülkelerinde savaşıyor olacaksınız.
Meclis’te dört milletvekili bayanın başını örtüp, Meclise girince, Batı ülkelerinin siyasi temsilcilerinden kutlamalar geldi.
Adamların kendisi Hıristiyan, İslam özgürlüğünü savunuyor.
Burada şu cümleyi söyleyip geçeceğim.
Adamlar Mustafa Kemal’i niye sevsinler? O tüm ülkesini bağımsızlaştırarak, özgürleştirmeye çalışıyordu.
Bağımsızlık olmadan, elde edilen özgürlükler; içerdeki işbirlikçilerin özgürlüğüdür.
Bu sebepten, bu tür özgürlük anlayışı; halkı bölen ve sınıflaştıran yapılanmalardır.
Kafasını bezle kapatmayı, kadının özgürlüğü diye tanımlayan, bir tek batılı aydın ve akademisyenin olacağını sanmıyorum.
İşbirlikçi olmayan samimi bir Müslümanın, bu değerlendirmeyi yapmasında sayısız fayda vardır.
Hainler hariç, işbirlikçilerin bir kısmı, kendisinin işbirlikçi olduğunu bile kavrayamaz.
Aslında bağımsızlığa en fazla zararı verenler de bunlardır.
Sonuna kadar hainle tarafından kullanılmaya mahkûm bir zümre…
Bağımsızlık mücadelesinin kendisi; bu işbirlikçi zümreyi, işbirlikçi konumundan ayırmak ve mili saflara çekmektir.
Zaten bunun adı da devrimdir.
Devrim, ya da sömürgecilerle savaş; işbirlikçiler ile savaştır.
Bülent Esinoğlu