İş Yaşamında Tatmin
Leon Festinger’e göre (1957) bireyler düşünceleri/tutumları ile davranışlarının tutarlı ve dengeli olmasını ister. Örneğin bir birey yalan söylemeye sevmezse (negatif tutum) ancak buna karşılık yalan söylerse tutarsız ve dengesiz bir durum vardır. Bu dengesiz ve tutarsız durum bireyde çelişki yaratır ve zihninde rahatsızlık meydana getirir. Bu dengesizliği gidermek için bireyin önünde iki seçenek vardır. Birincisi, tutumu davranış yönünde değiştirmektir. Bu örnekte birey yalan söylemeye karşı tutumunu pozitif hale getirebilir ve yalan söylemek o kadar kötü bir şey değil diye düşünebilir. İkincisi birey davranışını tutum yönünde değiştirebilir. Bu örnekte birey yalan söylediğine pişman olabilir, yalan söylediği kişiye gidip özür dileyebilir ve ileride yalan söylememeye gayret gösterebilir.
Festinger’in bakış açısını iş yaşamında da incelemek mümkündür. Örneğin birey işini sevmezse ve buna bağlı olarak işini bırakırsa dengeli ve tutarlı bir durum vardır. Ancak işini sevmeyen birey işine devam ederse tutarsız ve dengesiz bir durum vardır. Bu durum bireyi rahatsız eder ve denge durumuna getirmeye çalışır. Dengeye getirmek için bireyin önünde iki seçenek vardır. Birincisi birey davranışını tutum yönünde değiştirerek işi bırakabilir. İkincisi, birey tutumunu davranış yönünde değiştirerek yaptığı işin pozitif yönlerini düşünebilir ve işini sevmeye başlayabilir. Denge durumu ise bireyi zihinsel yönden rahatlatır.
Festinger’in bakış açısını temel alan Adams (1965) denge durumunu iş yaşamında incelemiş ve Eşitlik Teorisini ortaya atmıştır. Adams’a göre iş aynı zamanda bir alışveriş tir. Birey bir işi yapmak için tecrübesini, emeğini, eğitimini ve zamanını ortaya koyar. Bireyin işi ve mesleğini yapmak için ortaya koyduğu şeylere Girdi denir. Bu girdilerin karşılığı olarak mesleğinde ve yaptığı işte kendisine maaş, pirim ve sosyal olanaklar verilir. Bireyin yaptığı işin karşılığı olarak aldığı şeylere Çıktı denir.
Teorinin daha rahat anlaşılması için Girdi için G harfini, çıktı için Ç harfini kullandım. Eğer G ile Ç eşit ( G = Ç) ise denge durumu vardır. Bir başka deyişle birey mesleğinin ve yaptığı işin karşılığını aldığını hissediyordur. Bu durum bireyi mutlu eder. Bazen bireyler bir mesleğe sahip olabilmek için çok emek sarf eder. Örneğin üniversitede akademisyen olmak için birey üniversite sonrası ortalama 6 - 7 sene süren yüksek lisans ve doktora yapar (G). Bu süreçte epey zorluklar yaşar. Bir yerde akademisyen olduğu zaman kendisine belli ücret verilir, çalışma ortamı sağlanır, sosyal haklar sunulur (Ç). Eğer birey emeğinin karşılığı olarak maaşını az bulur, çalışma ortamı ve sosyal haklarının yetersiz olduğunu düşünürse dengesiz bir durum olur (G > Ç). Bu dengesiz durum bireyi mutsuz eder.
Bu dengesiz durumu gidermek için birey daha iyi ücret veren ve olanakları daha iyi olan bir üniversiteye geçmeyi deneyebilir. Yani Ç’ yi artırabilir. İkinci yol olarak yaptığı işte daha az emek harcayabilir ve işine özen göstermeyebilir. Yani G’ yi azaltabilir. Her iki durumda da birey G = Ç denge durumunu yakalamaya çalışır. Bu teoride matematiksel olarak G, Ç ye bölünür (G / Ç). Bu oran 1 ise denge durumu vardır. Eğer 1’den fazla ise (G > Ç) birey emeğinin karşılığını alamıyor demektir. Eğer 1’den az ise birey emeklerinin karşılığından fazlasını alıyordur (Ç > G).
Bu teoride bireyin iş arkadaşlarının yaptıkları işlerinin karşılığı olarak ne aldıkları da büyük önem arz eder. Örneğin, bir devlet üniversitesinde performansa bakılmaksızın bütün profesörler aynı maaşı alırlar. Emeklerinin karşılığını aldığını düşünen bir profesör düşünelim (G = Ç veya G / Ç = 1). Bu profesör çalıştığı ortamdaki diğer profesörleri gözlemleyebilir. Eğer arkadaşlarının hak ettiklerinden daha fazla maaş aldığını gözlemlerse (Ç > G) dengesiz bir durum oluşur. Kendi G / Ç oranı ile diğer profesörlerin G / Ç oranı bir değildir. Bu dengesiz durum bireyi rahatsız eder ve karşısına iki seçenek çıkartır. Birincisi kendi G’ sini azaltabilir. Yani işine daha az özen gösterir ve emek harcar. Bu şekilde hem kendisi için (G > Ç) hem de arkadaşları içinde (G > Ç) durumu oluşturur. İkinci yol iş arkadaşları ile konuşabilir ve onlara daha fazla çalışmanın önemini ve maaşlarımızın hakkını vermemiz gerektiğini söyleyebilir. Bu şekilde arkadaşlarını kendisi gibi (G = Ç) durumuna getirebilir. Kısacası birey kendi G / Ç oranı ile iş arkadaşlarının G / Ç oranının aynı olması için gayret gösterir.
Düşünme Sorusu: Eşitlik Teorisinin ışığı altında devlet kurumlarında çalışan kişilere sabit maaş mı vermek mi yoksa performansa dayalı maaş mı vermek mantıklıdır? Ayrıca ülkemizdeki memurların performansını bu teorinin ışığı altında tartışabilirsiniz.