2014 yılı iş sağlığı ve güvenliği yönünden kara yıl oldu. Başta Soma'daki 301 madenci kardeşimiz olmak üzere İstanbul, Bursa, Zonguldak, Antalya, İzmir gibi birçok kentimizde iş kazalarına canlar verdik, vermeye de devam ediyoruz.
Elbetteki iş kazası ülkemizin kaderi olmamalıdır. Günümüz şartları ve teknoloji imkanları dikkate alındığında iş kazasının konuşulmaması gerekiyor. Gelişmiş ülkeler artık iş kazalarını konuşmuyor, bunun yerine bu ülkelerde en büyük sorun meslek hastalıkları. Esasında ülkemizde meslek hastalıkları, iş kazalarından çok daha fazla bir şekilde toplumu ve sağılığımızı tehdit etmesine rağmen henüz bunu görecek durumda olmadığımız için henüz buraya eğilmiş değiliz. Ama inanıyorum ki, çok kısa bir süre sonra meslek hastalıklarla da mücadele toplumun gündemine gelecektir.
En son yaşanan asansör faciasıyla birlikte Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu'nun konuyla bizzat ilgilenmesi ve iş güvenliği eylem planını açıklamasıyla birlikte sorunların çözümü noktasında önemli bir mesafe alınacağını düşünüyorum.
İş Güvenliği Eylem Planı'nda öncelikli olarak, 'süreç yönetimi', 'insan faktörü ve eğitim', 'toplumsal duyarlılık-bilinçlenme ve kültür' ve 'yasal düzenleme' başlıkları üzerinde çalışılıyor.
İş sağlığı ve güvenliğinin bu kadar önemsendiği bir dönemde mevzuattan kaynaklanan sorunlar bir türlü çözülmüyor. Daha önce de çok kez yazdık ama çözüm merciinde bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önerilerimizi hayata geçiremedi. Bakanlık bu konuda tek belirleyici olduğunu düşünüyor, sivil toplum örgütlerinin ve bakanlığın sahadaki en büyük paydaşı olan Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin ve İSG profesyonellerinin taleplerini dikkate almıyor. Umarım bugün yazdıklarım sayın Başbakanımız tarafından açıklanan İş Güvenliği Eylem Planı'ndaki yasal düzenlemelere katkı sağlar. İşte İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nde yapılması gereken düzenlemelerin ilk bölümü. Yapılması gerekenlere cumartesi günkü yazımızda devam edeceğiz.
- Ülkemizde iş güvenliği hizmetlerinde en önemli fonksiyonu üstlenen ortak sağlık güvenlik birimleri (OSGB) üzerindeki bürokratik baskı azaltılmalıdır. OSGB'lerin iş güvenliğine odaklanmaları sağlanmalıdır. Ülkemizde maalesef OSGB'ler sağlık ocağı gibi görülüyor. Kuruluş şartlarının ağırlığından dolayı bir çok ilde OSGB kurulamıyor. İSG hizmetleri yönetmeliğinin 12. maddesindeki OSGB'lerin kuruluş şartları için aranan diğer sağlık personeli kaldırılmalıdır. Torba yasa ile sadece çok tehlikeli sınıftaki işletmelere diğer sağlık personeli (işyeri hemşiresi) bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Bu hem zaten sağlık sektöründe yaşanan sağlık personeli sıkıntısını artırdığı gibi, OSGB'ler üzerinde de maliyet oluşturmakta ve yeni OSGB açılışlarını zorlaştırmaktadır. Aslında Türk sağlık sistemi içinde zaten yeteri kadar hemşire bulunamamakta, bir taraftan da çok efektif olmayan iş sağlığı hizmetleri içinde kullanmak rasyonel değildir. Bu şart kaldırılmalıdır.
- Ülkemizde en büyük sorun yetkin ve ehil iş güvenliği personelinin bulunamamasıdır. Bunda da en büyük sıkıntı Bakanlığın hizmet verilecek bölgeleri sınırlandırmasıdır. OSGB'lerin farklı illerde hizmet verebilmek için şube açma yükümlülükleri bulunmaktadır. İSG hizmetleri yönetmeliğinin 12. maddesinin 5. bendindeki OSGB'lerin kuruldukları il ve sınır komşularına hizmet verme kısıtlaması kaldırılmalıdır. Bu şubeler aktif olarak kullanılmadığı için milli servet kaybına yol açmaktadır. Bunun yerine OSGB'lerde görev alan uzman ve hekimler için bulundukları ile ve sınır komşularına hizmet verme sınırı getirilebilir. Çünkü tüm ülkede hizmet veren firmalar her ilde farklı OSGB'lerle anlaşmak zorunda bırakılıyor. Bu da hizmetin kalitesini düşürdüğü gibi, ticari anlamda da müşteri ve OSGB'leri zor durumda bırakmaktadır. Bu durum maliyetleri arttırmakta, işveren denetimini zorlaştırmakta ve hizmet kalitesini düşürmektedir. Dolayısıyla OSGB'lere il sınırı koymanın da hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Burada da milli servet heba olmaktadır. Çünkü her OSGB açmanın çok ağır şartları olup, bulundurulması talep edilen malzemeler ve ekipmanların hiçbir anlamı yoktur. Dediğimiz gibi bakanlık OSGB'leri sağlık ocağı olarak görüyor.
- OSGB'ler arasındaki işbirliği ve sinerji Bakanlık tarafından yasaklanmış olup, hatta bu gerekçeyle OSGB'ler kapatılmaktadır. Diğer bir deyişle farklı illerde kurulu OSGB'ler işbirliği yapamamaktadır. Maalesef bakanlık bunu taşeronlaşma olarak görüyor. Oysa ki, ana firmaya hizmet veren firmaların diğer şubelerde de aynı kalitenin sağlanması için müdahil olması hem OSGB'ler arasında sinerji yaratarak kalite çıtasını yükseltecek ve hem de işyerlerinde çalışanların aynı yüksek standartta hizmet almasını sağlayacaktır.