İş Bu Parlâmento ve “Yeni (Sivil) Anayasa”
Ülkemizin en saygın, ehliyet ve liyakat sahibi yazarlarından İlmay Teker 14 Temmuz 2011 günü haykırıyor. “Diyarbakır’da 13 şehit, 7 yaralı!. Al sana açılım!. Al sana mutabakat!. Bunlara oy veren % 50 suskun..?.. Şimdi git ey “usta”, terörist başı ile anayasa yap. Allah’tan korkmadan ve kuldan-milletten utanmadan hücresine halı ser…”
Bu makalenin hazırlandığı 15.07.2011 Cuma günü akşama doğru; 15’i Diyarbakır’da, ikisi İzmir’de olmak üzere 17 şehit! Genelkurmayın açıklamasına göre 15 fidanımızı orman yangınında kaybetmişiz!.. Ayrıca pek çok yol kesme vakıası! 2 asker, 1 sağlıkçı ve jandarma karakolunda çalışan 2 işçi kaçırıldı. İçişleri bakanı öfkeli, Genelkurmay başkanı “teröristlerin attığı el bombasıyla orman yangını başlıyor, yangının içinde kalan erlerimiz yanıyor” diye bir açıklama yapıyor. Çok komik. Peki, o nasıl yangın ki bombayı atan eli yakmamış? Onlar nasıl kurtulmuşlar bu yangından? Nihayet, bir el bombasının atış menzili hadi diyelim 50-60 metre.
60 metrenin ötesi yanıyor, yakılıyor da berisi mi sağlam kalıyor? Bu nasıl iş?
Kaçırılan asker,2 1 sağlık görevlisi ve 2 Jandarma karakol işçisinden haber yok. Ama 14 Temmuz günü 14-15 kadar terörist gelip teslim oluyor; Eş zamanlı olarak, İmralı uşaklığı ile maruf heyet başbakan, grup başkan yardımcıları ve parlamento başkanı ile görüşüyor. Vaki temaslar sonucu mutabakat yok. Heyetler dağılıyor. Herkes geldiği yere dönüyor. Bu ne iş?
Dahası 2004 yılından bu yana iki Türk adası Yunan işgali altında Dışişleri bakanından ses yok. Memlekette dağ taş anarşist-terörist kaynıyor. Diyarbakır Türk Bayrağı, Türk dili ve Türkçe levhadan arınmış, Türklerin can ve mal güvenliği yok. Vergi tahsilâtı yapılamıyor, su, elektrik ve sair zorunlu hizmet bedelleri alınamıyor. Vali sembolik, devlet kayıp bu ne hal?.. de’FACTO özerklik karşısında İçişleri bakanları şaşkın, bakınıp duruyorlar. Bu güne kadar ciddi biçimde görevini dirayet, şeref ve sorumlulukla ifa-icra edene pek rastlamadık. Adalet bakanlığı ve mütemmim cüzleri de öyle. Peki, dağ-taş terörist kaynıyor, Yunan gelip iki Türk adasını işgal ediyor ve ütüne üstlük memlekette adalet yok!..
Şu hale nazaran yetenekten vareste ve umur-u devletten malul;
İçişleri, Dışişleri ve Adalet bakanları derhal istifa etmelidir..
Özellikle 07 Ağustos 2011 tarihine kadar vuku bulan gelişmeler, devlete isyan eden, terör örgütü bağlantılı siyaset kurumunun uluslar arası tanınma çağrıları, AB başvuruları ve Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı aleni tehditler tahammül edilmez boyutlardadır. Bu hain kalkışma, küstahlık ve başkaldırıya tahammülfersa görünen ve hakaretleri hazmeden hükümet kamu vicdanında “malul, aciz ve mahkûm” durumuna düşmüştür.
“Temsilde zafiyet ve hukuki meşruiyetin icabından aciz duruma düşmüş olmak” gibi bir görüntü veren bu durum çok tehlikelidir. Adeta ihanete çanak tutulmakta ve bölünme, parçalanma yolu aralanmaktadır. Dahası şu an için vatandaşlık hakları, adalet ahlâkı, hukuk ve meşruiyetin temeli olan “eşitlik” kavramı fiilen ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Mersin Milletvekili İsa Gök, CHP’nin yemin etme kararına rağmen, bu yazının kaleme alındığı 14 Temmuz 2011 akşamına kadar yeminini etmedi. Gök, yemin etme kararını doğru bulmadığını yaptığı açıklamalarla kamuoyuna duyurdu. Yemin etmeme kararı gerekçesi olarak açıklanan Manifestoya da atıfta bulunan İsa Gök, yapılan mutabakatın, hiçbir şey değiştirmediğini, bu yüzden de yemin etme kararını yanlış bulduğunu söyledi ve;
1. ‘terörist’ ve ‘darbeci’ kelimeleri 2 farklı kavramı ifade eder. Haklarında yargı kararı kesinleşip suçları kanıtlandığında bu kişileri aynı kategoriye dâhil edebiliriz. Terör suçlusu Sabahat Tuncel'i, almış olduğu cezaya rağmen hapisten çıkararak TBMM'ne sokan yargı ile anılan kişilerin tutukluluklarının devamına karar veren yargının sorgulanması gerekmez mi? Adalet ancak 72 milyonun tamamına aynı şekilde uygulandığında bir anlam ifade eder.
2. Devlet içinde yuvalanmış menfur iç ve dış mihrakların anarşi ve terörizm'e destek verdikleri konusunda kesin bulgulara ulaşıldığı sık, sık açıklanmakta. Oysa "geciken adalet, adalet değildir". Bu bakımdan, soruşturmaların bir an önce tamamlanarak karar aşamasına gelinmesi büyük önem arz etmektedir. Sn. başbakan TBMM’de yaptığı konuşmada mhp'ye, terörist başı Artin Agopyan (apo) idamına karar verildikten sonra, neden dosyasının 3.5 sene sümen altında tutularak infaz işleminin gerçekleştirilmediğini sormuştur... Bunlar, bu güne kadar ülkemizi yöneten veya yönettiği iddiasında bulunanlar için bir yüz karasıdır.
DAHASI VAR!..
1. 24. üncü dönem TBMM’den adeta bir ‘kurucu meclis’ diye bahsedilir ve yeni meclis’e ‘sivil anayasa yapma görevi’ yüklenirken; Neden ve niçin önce seçim ve siyasi partiler kanunlarında düzenleme ve demokratikleştirmeler yapılmak suretiyle seçimler, Millet İradesinin gerçekten tecelli ederek, milletin kendi vekillerini seçmelerine imkân verilmedi?..
Sizler şu anda parlâmento da “millet vekilleri” mi var sanıyorsunuz?..
Eğer böyle sanıyorsanız; Parti sahiplerinin emir, takdir ve müsaadesi dışında, mahalli üye ve delege (halk) tarafından listelere konulmuş ve genel merkezin müdahalesi olmaksızın seçilmiş bir tek “gerçek vekil” gösterin bakalım!...
2. YSK vesayetinden kaynaklanan sorunlar, mahpus vekil kaosu, yemin krizi, meclisi boykot, terörle pazarlık, devlete isyan anlamında özerklik ilânı, art arda yaşanan skandal ve zaaflar, İmralı ile pazarlık gibi rezillik ve utanç!.. Hâsılı bu parlâmento, anayasa değişiklikleri yapabilir. Amma!.. İçtikleri ‘yemin’ ve gidişata nazaran “yeni ve sivil bir anayasa’yı asla..”
SONUÇTA:
Bu parlâmentonun, yeni bir anayasa’yı telâffuz etmeye bile hakkı yoktur.
Muktedirse önce Güneydoğuda nükseden fesadı; Devleti derinden kemiren haksızlık, adaletsizlik, hırsızlık ve yolsuzlukları; Aziz ve nezih İslâm’a ve temiz topluma yönelen tehdit ve tehlikeleri def etsin de; “meşruiyetini, vatanseverliğini, namuskârlığını, adalet, fazilet ve hikmetini” görelim!..
***
VATANA İHANET Mİ? YOKSA PEŞKEŞ Mİ? YALAN MI?..
YUNAN İŞGALİ ALTINDAKİ TÜRK ADALARI
Ayrıca, Aydın il sınırları, Ege Denizi yakın kıyı şeridinde yer alan Eşek ve Bulamaç adlı Türk adalarının 2004’den itibaren Yunan işgaline terk edildiği iddia olunmakta; Konu başta DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek olmak üzere 05 Mayıs 2011 tarihinden beri yoğun bir şekilde kamuoyunda tartışılmaktadır. Üç aydır pek çok kişi, kurum, STK ve medya tarafından halka açıklanan ısrarla cevap beklenen konuya; “NEDEN?” ve “NİÇİN?” hâlâ, onurlu ve sorumlu bir bakan veya Recep Usta tarafından cevap verilmemektedir?..
Kamu vicdanı gerçeği bilmek istiyor. Gerçek nedir?