Irak’ın Geleceği
Irak’ta 7 Mart 2010’da yapılan seçimler, hile yapıldığı iddialarına, itirazlara, oyların aylar süren yeniden sayılmasına yol açmıştı. Ancak seçim sonuçları değişmemiş Iyad Allavi liderliğindeki Irakiye listesinin birinciliği ile seçimler sonuçlanmıştır. Seçimden sonra Meclis yalnızca milletvekillerinin yemin etmesi için toplanmış, Meclis başkanı bile seçilememiştir. Altı aydır süren hükümet kurma çalışmalarından ise hala bir sonuç çıkmamıştır.
ABD ise önceden ilan ettiği takvime bağlı olarak Irak’taki muharip birliklerinin tamamını 19 Ağustos 2010 tarihi itibarı ile geri çekmiştir. ABD’nin Irak’ta bırakılan elli bin kişilik kuvveti ise kurulmakta olan Irak ordusunu eğitmek iddiası ile halen Irak’ta varlığını sürdürmektedir. Bunlarında 2011 sonu itibarı ile Irak’tan çekileceğine kesin gözüyle bakılmaktadır. Amerikalılar, geldiler, yaktılar, yıktılar, katliamlar yaptılar şimdi çekiliyorlar. Irak’ı mevcut hali sebebiyle ABD’nin çekilmesi bile fala iyimser sonuçlara yol açmamıştır.
ABD Irak’ta işgal amacına ulaşmış mıdır? Görünüşe göre ulaşmıştır. Yıllarca işbirliği yaptığı adam Hüseyin’i devirmiş ve idamını sağlamıştır. Irak’ı etnik ve dini temelde üç ana bölgeye ayırmıştır: Kuzeyde Kürt, Ortada Sünni Arap ve Güneyde de Şii Arap bölgesi olacak şekilde Irak fiilen üçe bölünmüştür. Şii ve Sünni Arapların birlikte yaşadığı şehirlerde yıllarca süren mezhep savaşları sebebiyle azınlık olanlar, çoğunluk oldukları bölgeye şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır. Irak’ın ABD işgalinden önceki dönemine geri dönmesi seçeneği tümüyle yok olmuştur. Irak’ın doğal kaynakları üzerinde ABD söz ve nüfuz sahibi olmuştur. Irak’ın askeri potansiyeli yok olduğu için İsrail’e karşı savaşabilecek Arap ülkelerinden birisi daha devre dışı kalmıştır. Batılıların, Arapları, Farsları ve Türkleri hizaya getirmede bir araç olarak kullandıkları Kürt hareketinin Irak’ta 1991’den başlayarak Devlet olması hazırlıkları tamamlanmıştır. Bütün bunların Irak’ın işgal amaçlarını oluşturduğu şüphe götürmez. İşgal ve onu takiben başlayan direniş hareketi, Şii ve Sünni Arapların biri birlerine karşı saldırılarının sonunda milyonu aşkın insan hayatınıkaybetmiştir. İki milyondan fazla Iraklı ise Suriye gibi komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.
ABD’nin Irak’tan çekilmesi ile birlikte Iraklı Kürt liderlerde kaygılanmaya başlamıştır. Bu cümleden olarak Iak’ın Kürt Dış İşleri Bakanı (Mesut Barzani’nin dayısı) olan Hoşar Zebari CNN Türk’te yer alan habere göre: “Uyardık ama dinlemediler" diyor, Amerika'ya sitem ediyor. Sitemin sahibi Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari. İtalyan Corriera Della Sera gazetesine konuştu. Amerika'nın bölgeden çekilme süreci ile Irak'ta iktidar boşluğu doğduğunu söyledi.
Komşu ülkelerin Irak siyasetine müdahale ettiğini ima etti. Sözünü de pek sakınmadı. Zebari'ye "Türkiye'de dindar kesimlerin güçlenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu da yöneltildi. Iraklı bakan sorudan hareketle, bölgesinde aktif siyaset izleyen Ankara'yı da üstü kapalı olarak eleştirdi, "aktif olsalar da alınan sonuçlar yetersiz" dedi. Irak Dışişleri Bakanı, işgal kararı alan eski Amerikan Başkanı Bush ile çekilme kararı alan Obama'yı da kıyasladı. Büyük vaatlerle gelmiş olmasına karşın Obama'nın somut bir başarı elde edemediğini savundu.
Zebari niçin ABD’lilerin çekilmesinden kaygılıdır? Her şeyden önce ABD’nin Irak’taki katliamlarının suç ortaklarıdır.
ABD’nin gitmesi halinde kendilerine yönelecek bir “Arap gazabına” karşı kaygılanmakta haksız sayılmazlar. Kürdistan sınırları ABD askeri ve parası ile sonuca bağlanmamıştır. Gerçi ABD’nin Irak’lı Kürtleri bu konularda başından beri cömertçe teşvik ettiği bilinmektedir. Çünkü Kürt liderlerin, Kürdistan sınırları içinde saydıkları hemen her yerin idaresini ABD’liler Kürtlere bırakmıştır. Kürtlerin silahlı güçlerini eğitmiş, teçhiz etmiş ve sayılarını hızla çoğaltmışlardır. Irak’tan çekilen ABD muharip güçlerinin ağır silahların da önemli bir bölümü Kürt resmi güçlerine, Peşmergeye verilmiştir. Kürt liderlerin “ihtilaflı bölge” diyerek Kürdistan’a katılmasını istedikleri başta Kerkük olmak üzere bazı il ve ilçeler ABD’lilerin eliyle Kürdistan’a katılmadan gitmeleri Zebari gibilerini kaygılandırmıştır. Çünkü o ihtilaflı bölgeleri kendilerinin Kürdistan’a katmaları, Arapların ve komşu ülkelerin tepkisine yol açabilecektir. İşte bu muhtemel tepkidir ki Kürt liderleri kaygılandırmaktadır.
Irak Kürt bölgesinin Araplara karşı Türkiye’nin himayesine verilmesi projesi yaklaşık yirmi yıllık bir meseledir. Bu görüşün savunucularından birisi olarak bilinen Sayın Mahir Kaynak ise: “ABD Türkiye ile uzlaşırsa Kerkük’ü Kürt bölgesine dahil eder. Bunu Arapların kabul etmesi söz konusu değildir ve bir Arap Kürt çatışmasının çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda Türkiye Kürtlerin yanında yer alır ve onların güvenliğini sağlayacak müdahalede bulunursa Arapları kaybeder. Kürtlerin ezilmesine göz yumarsa içeride sorunlarla karşılaşır.” (21 Ağustos 2010 Star Gazetesi), Türkiye’nin içerdeki Kürtleri teskin için, Araplara karşı Kürtlerin yanında yer alabileceğini iddia etmektedir.
Elbette Sayın Kaynak bu görüşünde yalnız değildir. Cengiz Çandar’dan Altan Tan’a kadar pek çok şahsın bu görüşü savundukları da bilinmektedir.
Ancak bu görüşün tutarsızlığı şöyle açıklanabilir. Kürtler ve Araplar arasında ki muhtemel bir savaşta Türkiye’ye arabuluculuk, tarafsızlık, teklif etmek daha insani değil midir? Böyle bir savaşta Türkiye ne hakla Kürtlerin ya da Arapların yanında saf tutacaktır? Birini diğerine karşı niçin tercih edecektir? Her iki tarafta Türkiye için benzer sebeplerle yakın değil midir? Türkiye’deki Kürtlerin böyle bir duruma tepki göstereceği ve Türkiye’nin iç dengelerinin karışacağı iddiası da hiç inandırıcı değildir. Iraklı Kürtlere yardım edilmediği için, Türkiye’de tepki gösterecek Kürt nüfus var ise aynı sayıda olmasa da Arap nüfus ta vardır. Arapları tepki gösteremez, gösterseler bile kolayca tepelenir saymak bir Kemalist refleks olmalıdır.
Irak’ta yaşayan Kürtlerin ne istediği elbette önemlidir. Ama onarın ne istediği kadar Iraklı Arapların ve Türkmenlerin de ne istediği önemli değil midir? Kerkük vb yerlerin geleceği hakkında karar vereci olanlar oradaki Kürtler kadar oradaki Türkmenleri ve Arapları da dikkate almazlarsa bu durum bir çözüm değil bir kaos oluşturur. Türkmenlerin adına bile yer vermeyen çözüm seçeneklerine yer vermek şanlı Türk medyasının dikkat çeken özelliklerinden olmalıdır.
Mart 2003’te ABD işgalinin başlaması ile birlikte, Erbil sokaklarında Türkiye’nin bayraklarını yaktıran Kürt liderleri şimdi ne diye Türkiye’den yardım istesin? Böyle bir yardım isteği onların gerilla tecrübelerine de pek sığmaz. Kendi işlerini kendileri yapacak kadar tecrübeye, malzemeye hatta ABD, AB ve İsrail gibi dış desteğe de sahip değiller mi? Barzani/Talabani gibi Kürt liderlerin Araplara karşı Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyacakları bir seçenek son yirmi yıl içinde olup bitenlerle uyumlu bir seçenek değildir.
Talabani ve Barzani birer zavallıdır. ABD nin postal yalayıcılığıyla devlet kurmak hayaline ben ahmaklığın ahmaklığı derim.
İşte bu zavallı ahmaklar boş bir kürdistan hayali ile yola çıkıp vatanlarını da ABD postalına peşkeş çektikten sonra şimdi ABD ırak tan çekildikten sonra ne halt yiyeceklerinin derdine düşmüşler.
Aman aman ne de acıdım ya hallerine, bin beter olsunlar.
Irak ta yaşanan tüm zülüm ve işkencenin ortağıdır bu iki zavallı.
Vatan peşkeş çekilerek hatta satılarak bir devlet kurulmuşluğu tarihte görülmemiştir. Saddam hüseyinden korkup fare gibi sağa sola kaçışanların zaten devlet kurma hayalleri boş ahmakça bir hayeldir.
Irak ın geleceği bence şöyle olabilir
Kürt arap iç savaşı çıkar ve ırak tam olarak bitirilir veya ıraklı kürtler ABD-İRAN kapışmasında diyetlerini ABD ye öderler. İran ırak savaşı tekrar hortlatılır. Kürtler iranla savaştırılır.
Ülkemiz bu her iki seçenekte de hiç karışmasa çok karlı çıkar
Ağustos 22nd, 2010 at 15:45