İpnoz Ustaları Sahnede
Herkesimin elinde müzik aleti var. Kimi saz çalıyor, kimi darbuka, kimi flüt, kimi saksofon.. Her kafadan bir ses çıkıyor. Çarpık çağdışı düşünceler,
yaşam biçimleri, ilişkiler ağıyla halkı kuşatıyor. Gazetelerde yazılanlara, TV'larda konuşulanlara dikkat ediyor musunuz? İpnoz ustaları siyasette, yargıda, medyada, üniversitelerde gerçekleri tersyüz etmekle meşgul. Türkiye kaos içinde ama onlar çıkar peşinde, halkın çoğu ise farkında değil.
Kaos olan nedir?
Devlet kavramının altüst edilişi
Ülkenin yeraltı yerüstü kaynaklarının yabancıların eline geçişi
Zengin yoksul/fakir farkının artması
Tarafsızlık ve yansızlığın terkedilmesi.
Millet kavramının azınlık radikal dinci zihniyetin inancı düşüncesi imiş gibi yansıtılması
Hukukun-adaletin katledilmesi.
Ayrımcılığın ve nefret söyleminin egemen hale geldiği, bir dönemde, aydınların, gazetecilerin, hukukçuların görevi, daha da önem kazanmaktadır.
Halk derin bir uyku içindedir. Rahat, huzurlu, memnun mu? Memnun olanlar kimler? Halk; olup bitenleri görememenin çaresizliği içinde. Aydınlatması gereken siyasetçi, akademisyen, gazeteci halkın içinde değil. Bu durumda, ipnoz ustaları ilizyonist gösterilerle halkı uyutuyor.
Biliyorum: halk okumayı, düşünmeyi sevmiyor. Düşünürse rahatının kaçmasından korkuyor. Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar; diyoruz, aldırmıyorlar. Sözümüze kulak verirlerse, tedbir almak gerekeceğini anlıyor; zahmete girmek istemiyorlar. Bir tek endişesi var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak.
Halk mücadeleden ürküyor. Öylesine ürküyor ki, sizin için yapılan mücadelelerle ilgisinin olmadığını, göstermek ihtiyacını duyuyor.
Ülkenin birçok sorunu var. Şer güçler, sayılamayacak kadar çok. Diken üzerinde. Fakat halk dikenli bir yolda ayağını yaralamadan yürümenin, mümkün olmayacağını unutuyor.
Tehlikeyi görünce, korkulu bir rüya görürmüşçesine sırtını dönüyor. Yeni ve eskisinden daha derin bir uykuya dalıyor.
Hiçbir feryat, halkı uyandıramıyor. Tehlikeyi anlamasını temin edemiyor. Yaklaşan düşmanın, ara sıra yumruğunu yiyor; hassas bir yerinize iğne batırılmış gibi şöyle bir sıçrıyor; şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra da başını yastığa gömüyor.
Nasıl mı? Türkiye'de, Siyasetin Yargı'yı Kuşatmasından öte; Yargı'nın, Siyaset tarafından teslim alınması ve yapılandırılması gerçeğiyle karşı karşıyayız...
Yargı dahil olmak üzere, devletin ve toplumun kurumları, köhnemiş çağdışı zihniyete sahip olanların birimi haline dönüştürülmüştür.
Siyasete tabi olan Yargı kimliği sergileniyor. Belli zihniyete sahip kişilerce devlet bünyesinde oluşturulan Yargı'nın dramatik örnekleri ortaya konulmuştur. Yargı, siyaset iç içedir.
Uygulamalarla; yasama, yürütme ve yargı arasındaki danışıklı ilişki, bağımsız ve tarafsız Yargı anlayışıyla bağdaşmayan unsurlar bütün gerçekliğiyle ortaya çıkmaktadır.
ABD-İngiltere-Fransa ile içiçe geçmiş Türkiye içi güç birliği karşısında, bu sürecin aktörleri, duygularına, koltuk servet hırslarına hakim olamamışlardır.
Türkiye; kin nefret ve öfke ile intikam diye sayıklayan dini istismar eden, adaleti katleden bir fasıklar güruhu ile karşı karşıyadır.
Üstünlerin Hukukunu gerçekleştirmenin hazzıyla birbirlerini kutlayanlar artmaktadır. Devlet nüfuzunun kötüye kullanılması suretiyle oluşan böyle bir tablodan demokrasi, insan hakları, kamu hizmeti verimliliği ve toplumsal barışın çıkmayacağı açıktır.
Türkiye, hukuku askıya alan bu ilişkiye mahkûm olmayacaktır. Kendisini kuşatan yapıyı kıracak ve Sosyal Hukuk Devletini yeniden inşa edecektir.
İnanıyor ve umut ediyorum ki;
Aydınlar, Milli güçler; ülke sathında kamu gücünün kötüye kullanılması suretiyle oluşturulmuş çıkar ilişkilerine girmeden ve tenezzül etmeden;
Sivil Toplumun sesi olacaklardır.
Mağdurların hak ve hukukuna sahip çıkacaklardır.
Çevre katliamına karşı çıkacaklardır.
Yaratılan korku ve baskı iklimine karşı haykıracaklardır.
Hukuktan yana, adaletten yana, haktan yana olacaklardır.
Üstünlerin hukukunun temsilcisi olmayacaklardır.
Güçsüzlerin, mazlumların ve mağdurların sesi olacaklardır.
Günün Sözü: Din adına dini tersyüz edenler, adalet adına adaleti adına katledenler en aşağılık insanlardır.