İntiharlar Ege’ye Kaydı
İNTİHARLARA yönelik resmi rakamlar dün açıklandı ve Ege Bölgesi acı bir rekor kırdı. 2009 ve 2010’un ilk altı ayında en yüksek intihar oranı Ege Bölgesi’nde çıktı.
Bir de en çok CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hemşehFrileri Tunceliler, intihar ediyor. Kemal Bey 2010’da parti lideri olduktan sonra umutları artar, yaşama sarılırlar mı onu zaman gösterir... Türkiye’de intihar rekoru, yüzde 13’le Tunceli’de.
Ardından Ege illeri geliyor.
Türkiye’nin ikinci rekoru yüzde 8,5’la Aydın’da.
Aydın’ı, yüzde 6,8’le Denizli yüzde 6,3’le Muğla, yüzde 5,0’la Balıkesir ve yüzde 4,8’le İzmir takip ediyor.
Türkiye ortalaması yüzde 4...
Bu bereketli toprakların insanları maalesef artık yaşama direncini kaybediyor.
* * *
Elbette intihar birçok açıdan sosyolojik irdelelemeler gerektiriyor. Ancak ilk bakışta, sanki gelişmişlik, iş bulma umuduyla bir ilgisi var... Son dönemde yıldızı parlayan Anadollu illerine baktığımızda, oranlar düşüyor.
Kayseri 3,6.
Kocaeli 3,1.
Gaziantep 4,4.
Erzurum 3,1.
Urfa 2,8.
Mardin 1,5.
Hakkari 1,1.
Bu illerin önceki yıllara göre intihar hızları düşüyor.
Kabaca baktığımızda görünen şu; Doğu illeri, iktidar kendini hatırladıkça, iş umudu arttıkça yaşama sarılıyor. İşsizlikle boğuşan batı umudunu her geçen gün kaybediyor.
* * *
Ayrıca şurası, kişisel tahlile dayanıyor ki; Anadolu’nun doğusunda intiharlar daha çok törelere, cinsiyet ayrımcılığına isyanın bir sonucuyken, Ege’deki intiharların önemli kısmı maddi yetersizliklere bağlı. Her gün en az bir kişinin‘maddi sıkıntılar’ nedeniyle intihar ettiğine rastlar olduk.
Özüne bakarsanız, maddi sıkıntılardan doğan umutsuzluk insanları girdaba sürüklüyor.
Bilmiyorum, siyasetçiler, yetkililer ne kadar farkında ama ben hayatlarını kendi elleriyle bitiren bu insanların akibetlerini her duyduğumda kendi adıma bir vebal duygusu hissederim. Asgari ücrete iş bulana sevinirken, ‘asgari ücretin yarısına ev kirası bulursan şanslısın’ çelişkisini içselleştirdiğimiz gelir aklıma, utanırım.
Ya onlar...
Köklü stratejiler yerine günü birlik kararlarla göz boyamaya çalışanlar, vitrin süsü olarak geçirilen zamanlar, siyasetin temelde ‘halk için, adil paylaşım’ adına yapıldığını çoktan unutmuş şahsi çıkarlarla kazan karanlar bu duyguyu hissederler mi acaba...
Merak ederim.
Özel fuar komitesi kurulsun
OLMUYOR, hep bir sorun ve eksik kalıyor. Ülkenin ilk uluslararası fuarını düzenleyen bu kent fuarcılıkta yıprandı, ufaldı ve bugünlere geldi. Gelin birbirimize dürüst olalım. Bir iki ihtisas fuarında biraz beceri kazanmaya başlasak da, hepimiz biliyoruz ki sadece idare ediyoruz.
Şu anda kurulan standtların çoğu müsamere salonu gibi. Elbette herkesin umudu yeni fuar alanında ama burada ‘Dünya fuarcılığı’ standartlarında fark yaratacak bir konsepti kim yakalayacak?
Kente dair yüzlerce hayati görevi sürdürmeye çalışan Büyükşehir Belediyesi mi?
Canla başla uğraşmasına karşın, uluslararası fuarcılığı el yordamıyla öğrenen ekip mi?
Yeni fuarda bir fiyasko daha yaşanmadan İzmir’de acil bir komite oluşturulmalı, komitede dünya fuarcılığından önemli isimler de yer almalı. Fuarcılık ticaretin kalbi olmasına rağmen kendini bu alandan geriye çeken Odalar da ellerini taşın altına koyabilmeli.
Aziz Kocaoğlu, geçmişte kimseyi biraraya getiremeyince tek başına bu işe soyundu ama bu da çözüm olmuyor ve olmayacak. Hazır son zamanlarda “kurul”lar toplamaya alışmışken, uluslararası uzmanların da katıldığı bir fuarcılık kurulu oluşturmalı İzmir...
Aksi halde, fuarcılığı başlatan bir kentin, yeni konseptini sadece bir şirketin vizyonuna bırakmasını akıl almıyor.
BLOG
AV. DÜNDAR AYDOĞDU: İzmir’de savsaklanan çok temel bir konuya değinmişsiniz. Maalesef deprem riskine karşı İzmirliler tabutlukta oturuyorlar. Uzmanlar uyarıyor ama, ne ciddi bir girişim ne de gelişme var. Pratikte alınabilecek önemli mesafeler var. Binaların depreme dayanıklılık karneleri olmalı. Bu konuda bir farkındalık yaratılması için çabalar artırılmalı.