İnternetin Yüzakı, Bilgi Ağı
"İşin gücün yok mu, neden boş işlerle uğraşıyorsun" diyenlere karşı, profesyonel bir yapı ile ama, inadına para için yapmayacağız düşüncesiyle çıktık yola. Önce Türkiye'de internetin gelişimine kısaca değinmek istiyorum. Bir anı veya günce yazar gibi, atladığım noktalar olursa yorumlarınızla düzeltmenizi bekliyorum.2000 yılından bu yana kişisel ölçüde de olsa, internet ya da sanal alemin içindeyim. Çok fazla bir gecikmem olmadı. Zira Türkiye de internet, kullanıcılara 1996 yıllarında ulaşsa da, tam olarak 1997-98 yıllarında önemli ölçüde seçkin kişilerin en azından işyerindeki hayatına girmeye başladı. 2000 yılından itibaren yani milenyum ile artık ana caddelerde yer yer mahallelerde internet kafeler görülmeye başladı. O zamanlar evlerde internet olmadığı için insanlar internet kafelere giderlerdi. 2000 yılından 2005 yılına kadar ağır aksak internet hızla evlere girdi ve Türk Telekom'un ADSL modem teknlojisi hizmete girer girmez hemen hemen her ev internetlenmeye başladı. Şu an itibarıyla sanırım kentlerde internet kullanımı konut bazında yüzde seksenlere kadar çıkmıştır.
Raconların Tanımlandığı ve Racon Kesimlerinin Başladığı Yıllar: 2000-2010
2000 yılından 2010 yılına kadar internette yerleşme dönemiydi. 2000 yılına kadarki yerleşenler internet ortamında derebeyliklerini kurdular. 2000 yılından sonra hizmet sunucu olarak internet hizmeti verenler ise, bu derebeyliklerin parsellediği arsalara yerleşmeye başladılar. Bu anlamda, 2000 yılına kadar internette sunucu veya içerik sağlama hizmeti verenler 2000 yıllarında köşeyi dönmeye başlamışlardı. Yine bu kesim 2010 yılında ise servetlerine servet katmaya başlamışlardı.
Raconların tanımlanması, aslında 1998 - 2000 arasında önemli ölçüde tamamlanmıştı. Sanal alemin racon kesicileri yerlerini almışlar sanal jargon oluşmuştu. Ama malesef ki, DEVLET bu yıllarda hala şoktaydı. Ben buna "Kamunun Sanal ile Sallanma veya Sarsılma Şoku" diyorum. Devlet uzun bir zaman sanal alemi ciddiye bile almadı. Bu nedenle İNTERNET HUKUKU veya BİLİŞİM HUKUKU hala gelişip ayakları yere tam olarak basmadı. 2000 li yıllardan itibaren devlet sanal alemin vazgeçilmezliğini ve önemini algıladı. Artık sistem tanındı, deklere edildi ve E devlet resmi işlemlerde düpedüz kullanılmaya başlandı.
Ya Biz Ya Biz, Ya Biz...!!! Yani Online Bilgi İletişim Ağı Siteler Topluluğu
Online Bilgi İletişim Ağı Siteler Topluluğunun ilk halkası olan bilgi evreni 20 -40 yaş arası insanların internetin içinde dansettikleri yıllarda on bine yakın insanın forum ortamında toplaştığı bir bilgi eviydi. Kültür eviydi. Orası bizim adeta evimiz barkımız olmuştu.
İnternetin cinselliğe, pornoya, reklama ve partner çöpçatan sitelerine boğulduğu dönemlerde adeta bir kültür elçiliği gibi, Eğitim ve Kültür alanında inadına gayretlerimizle BİLGİ EVRENİ ni oluşturduk. ve en ilginç olanı sıfır reklam ile (kii, hala sıfır reklamdır) hizmet vermeye gayret ettik. Ancak sektörün hizmet sunuculuğu ve içerik sağlayıcılığı kopyala yapıştır yöntemiyle bedava içerik bulma yönteminden dolayı son derece ucuzlamış olduğundan forum siteleri yavaş yavaş revaçtan düşmeye başlamıştı. Bunun temelde iki nedeni vardı. Birincisi, blog siteleri nedeniyle hazır site kurmanın kolaylaşması ve herkesin kendi sitesine yönelmesi, ikincisi ise, facebook un sadece Türkiye'de değil bütün dünyada tek geçer hizmet sunucu haline gelmesi idi.
Türkiye'deki ve Dünyadaki Misyonu ile Bilgi Ağı:
www.bilgiagi.net, www.yazarportal.com, www.yazibankasi.com, www.tasviriefkar.com vb. daha bir çok alan adlarıyla kapıları açılan gazetemizi önce ilk ivmesinin güçlü olması için bilgi ağı alan adı üzerine kurduk. Daha sonra yazarportal ve diğer alan adlarını sahiplendik. Ama geçici olarak düşündüğümüz bilgi ağı'na öylesine ısındık ki, bu alanadından çıkmak istemedik. Artık bilgi ağı gazete ile neredeyse özdeşleşmişti. 2007 yıllarında test yayınına başladığımız gazetemiz 2008 yılının ortalarında fiilen tam olarak açılmıştı. Artık bilgi ağı her geçen yıl hızla güçlenmekteydi. Bilgi Evrenindeki misyonumuzu GAZETEMİZ veya KÜRSÜMÜZ olarak gördük ve Türkiye'ye ve Dünyaya bir çok alanlarda veya kategorilerde seçkin yazarlarımızla özgün düşünceler ve eserler kazandırdık.
Yazarlarımızın her biri çok seçkin ve özgün eserler üretmektedir. Her bir makale, yerel ve ulusalda bir çok yazara, aydına veya düşünüre ilham kaynağı olmaktadır. Bu halimizle internet dünyasının en nezih ve en temiz düzenli ve düzeyli içerik sağlayıcı sitelerinden birisi olduk. Bizim bu özgün ve "hasbî" ruhla çalışmamızı google amca gördü ve siteler topluluğumuzun her birine en az on üzerinden 4 reyting verdi. Yine bu karşılıksız çabalarımız alexa.com kayıtlarına göre de sonuç verdi ve dünyadaki milyarlarca internet sitesi arasında ilk 230 binlere, Türkiye'de ise, kamu sektörü -özel sektör, kişisel ve kurumsal 150 milyon pasif 80 milyona yakın aktif internet sitesi arasında ilk 2 bin dokuzyuz site arasına girmeyi başardık.
Artık reyting kaygımızı aşmıştık. 150 civarındaki birbirinden değerli köşe yazarımızla artık dünyada çok daha geniş kitlelere yayılmak istemekteydik. Bunun için şu an test yayınında olan Yazar Portal anlamına gelen www.authorport.com u yayına koyduk. Makalesini ingilizce yayınlamak isteyen veya ingilizceye çevirttirmiş olanların eserlerini gazetemizin ingilizce sürümü üzerinden yayına koymaya başladık.
Bilgi Ağı, Neredeen Nereye!...
2010 yılına geldiğimizde artık bir gazete olarak, site olarak, yazı bankası olarak, yazar portali olarak marka olmaya başlamıştık. Hatta yerli yerel ve ulusal basın kuruluşları gazetemizden aynıyla alıntı yapmaya haber yapmaya başlamışlardı. Bu anlamda gerek internet basınına gerekse kağıt bası yapan basın ve televizyonlara özgün içerik sunmakta olmanın mutluluğunu yaşamaya başladık.
Gayretlerimizin sonucunu aldıkça güneşin kendi enerjisini kendinden alması gibi, yeniden ve daha büyük gayretler içine girdik. 2010 yılında 500 köşe yazarı hedefini ortaya koyduk. Bunun için 2010 un ortalarından itibaren yeni bir açılma ve büyüme hamlesinin içine girdik.
Şunu hemen ifade edelim ki, 500 köşe yazarına ulaştığımızda kaliteden ödün vermemek için bu çizgimizi korumayı düşünüyoruz. Zaten 500 köşe yazarına ulaştığımızda bu kategoride guines rekorlarına girmek için resmi müracaatımızı yapacağız.
Bilgi Ağının Renkleri ve Gizemleri:
Yazarlarımız gücenmesinler. Değrelendirmeyi az çok yakınlığım olduğu veya tanıdığım kadarıyla yapıyorum. Değerlendirmelerim tamamen öznel yani kişisel düşüncelerimdir. Bu konuda ekip arkadaşlarımın, mesai arkadaşlarımın anlayışlı olmasını bekliyorum. Zira biz aynı iş yerinde (sanal işyeri) çalışmaktayız.
Şimdi alfabe sırasına göre, kıymetli yazarlarımızı tanıdığım kadarıyla bir iki cümleyle değerlendirmek istiyorum.
A'lı Yazarlarımız:
Ahmet Adanur, iki üç ayda bir coşup sıra dışı ama çoğu dini ve ahlaki konularda kalemini oynatır, Ahmet AY, siyaset yazmaması gerekirken kendini siyasetten kurtaramayan, bu gidişle başına bir iş geleceğinden korktuğumuz kalemi yeri gelince hayli sivrilen derinliği gelişmiş rengimiz, Ahmet Emin DAĞ, bir yıldan fazladır sesi soluğu duyulmayan, dünya siyasetini seven yazarımız, yeni yazılarını şiddetle beklemekteyiz. Ahmet TUNÇAY, sıra dışı yaşamdan kesitler sunan yazarımız ortalıkta yok. Ahmet YENİN, Karadeniz'in kalemi sivri en yakışıklı ama racon adamı kabadayı yazarlarından bilgi ağına devşirdiğimiz dostumuz. Ahmet YENİYILDIZ, gözünü açtığnda kendini Amerika'da bulan oradan bize hem yaşam hem teknik destek sunan kardeşimiz, Alev TAŞKIN derin uslubu ve çok yönlü ve renkli kişiliği ile, medyanın merkezinde ve Türkiye'nin merkezinde yer alan yazarımız. Kendisinden ilk yazarlar toplantımızda sanat müziği ve halk müziği dinleyeceğiz. Ali BEKTAŞ kardeşimiz, zihni ve beyni ile tam anlamıyla prototip olan bir öğretmen. Yazılarında onun diline ve özgünlüğüne doyum olmaz. Ali Şeyh ÖZDEMİR, edebiyata gönlünü tavlamış bu tavdan kendini alamamış Türkiye'mizin nadir edebiyatçlarından biri. Ali TARAKÇI ise, yıllardır medyanın içinde bulunan, emrinde gazeteler televizyonlar radyolar olan, kalemi sivri olsa da sıradışı yazılarıyla ve de çoğu siyaset yazılarıyla aramızdadır. Tarakçı'nın gezi yazıları ise hayli güzeldi. Alptekin CEVHERLİ kardeşimiz, yıllarca siyasetin üst düzey noktalarında bulunmuş tecrübesiyle gerektiği zaman taşı gediğine koyar, sesiz soluksuz okurlarıyla buluşmanın mutluluğuyla ortalıktan çekilir. Anıl YÜCEL ise, kendine özgü tarzıyla gerektiğinde aykırı duruşlarıyla kendi kitlesi üzerindeki bakışıyla aramızda. Aslı BABADAĞLI ise, yer yer bilimsel değerlendirmeleri, yer yer öykü ve denemeleriyle apayrı rengi var aramızda. Sevgili Arzu ÜRÜN, ha bu gün ha yarın derken yeni yazılarını gönderene kadar yıllar geçmiş, biz hala yeni yazısını beklemekteyiz. Ahh Asuman ORHAN ahh, ilk günlerini hatırlıyorum daaa. Ve şimdiki hallerin. Kalemi gittikçe güçlenen, yer yer hakedenlere tokat gibi çarpan hırçın sözcüklerin ve sen Bilgi Ağında ayrı bir güzellik. Sevgili Ata AKDOĞAN da bu gün yarın yazı gönderecekler listesinde. Kopmasını istemediğimiz yazısını hala son kredileriyle birlikte beklediğimiz arkadaşımız. Av. İbrahim GÜLLÜ ise, kendisi güneyden esse de, yazdıklarıyla her birimizin bilinçlenmesine katkı sağlayan, avukatlıkla yetinmeyip yeni oluşum ve gönüllü teşekkülüyle ayrı güçlü bir kalemimiz. Av. M. Cevahir COŞKUN arkadaşımız hala yazı göndereceklerden olup kredisi tükenmekte olduğunu bildirmek isterim. Av. Turgut İNAL Bey ise, yarım asırdan fazla mesleki tecrübesi baro başkanlığı ile ayda bir bizimle olmakta. Sevgili Ayfer DEMİR, strateji köşesindeki kariyer ve başarıya ilişkin az ve öz tespitleriyle bize uluslararası sinerji katmakta. Aynur AVCI deyince bir duracaksın. Yıllara meydan okuyan izmir kızı. Mor köşesinde, bir asra yakın zarafeti, nezaheti ve nefasetiyle varlığını sözcüklere yansıtmakta. Sevgili Ayşe AKDOĞAN'ın kaleminden akan kısa öyküleri toroslardan aşıp bütün bir Türkiye'yi sevgisiyle ısıtmakta. Ayşe YILMAZ, çiçeği burnunda yazarımız, Ay Kelâmı sözleriyle aramıza ölüm soğukluğuyla girse bile, hayatın gerçeklerini göreceğimiz yazılarıyla bize güç katmakta. Sevgili Ayşe'den edebiyatçı ve bilim emekçisi kimliğiyle çok şey beklemekteyiz. Veee, Aysun GÜL. Aysun GÜL deyince iki kere durmak gerek. O belki bütün dünyada türüne ya hiç rastlanmamış ya da nadir rastlanan kendine özgü yazılarıyla (yazıları arasındaki RUBAİleriyle) bambaşka bir renk, dop dolu bir sinerji katmakta bize. Kendisi bile kendisinin farkında değilken onu Türkiye'ye ve dünyaya tanıtmak ve eserlerini yaymak gazetemiz için ayrı bir gururdur. Sanırım Bilgi Ağı yayınları olarak ilk çıkaracağımız kitap Aysun GÜL'ün Nesirbozan Rubaileri olacaktır.
B Li Yazarlarımız:)))
.........
Vee sevgili dostlar. Bu günlük A harfini bitirdik. Bütün harfleri en kısa zamanda (bir iki gün içinde) bitireceğim.
Bu pazar dinlenmek yok. Yorucu ama biraz da magazin içerikli bir yazı oldu. Kusura kalmayın artık. Pazar gününüz mutlu ve umutlu, kahvenizin köpüğü bulutlu olsun. Kalın sağlıcakla.
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, http://www.bilgievreni.com, http://www.gazetecanik.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.net, http://www.gercekgazete.web.tr, http://www.ahmetfidan.com ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Sayın Ahmet Fidan
Çalışmalarınızın özetini veciz ifadeler ile yansıtmanızdan bilgi sahibi ve memnun olmaktayız. Bilgiagi.net Gazetesinde, gıda üreticileri, gıda tüketicileri, tarım ve hayvancılık sektörü, sağlık alanında hizmet alanların sözcülerine de köşe ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Bilhassa Sağlık hizmeti, sağlık harcamaları konusunda özgün yazılar yazan Sayın Prof. Dr. Rasim Küçükusta’nın ele aldığı konular kendine özgün ve ülkemizde bir ilk özelliğini göstermektedir.
Bu nedenle Sayın Hocamızın yazdığı yazılar Çiğ Süt Üreticileri,Süt ve Süt Ürünleri Tüketicileri grubunca da ilgi ile okunmakta ve okunmaya devam edilecektir.
Bilgiagi.net Gazetesinin Reklam gelirlerine de ihtiyacı olduğundan bu tür taleplere hayır dememenizi öneririm. Gazetenin okunma tirajının gittikçe yükseleceği kanaatindeyim. Tiraj yükseldikçe gazetenin istihdam gerektiren personel ihtiyacı da hasıl olacaktır. Bu personellerin giderini ancak reklam gelirleri karşılayabilir!
Ekim 3rd, 2010 at 14:40Bizim üzerimize düşen kendi kapasitemiz ve imkanlarımız ölçüsünde katkı sağlamaya hazırız.
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi
Çiğ Süt Üreticileri Grubu
Çapar Bey,
Teşekkür ederim yürekliliğiniz için.
Siz gazetemizin tam anlamıyla sinerji kaynaklarından birisiniz. Amacımız, elbiselerin içindeki canlıların içini doldurmak, önce ülkemiz sonra bütün insanlık için hayırlı ve erdemli edebi eserler kazandırmaktır.
Biz önce hizmeti yürütmeye baş koyduk. Karşılığını Mevlamızdan bekledik.
Özveri ve açılımların için ayrıntıları konuşuruz.
Teşekkürlerimle.
Not: Yazının devamını (Bütün yazarlarımızı kapsayacak şekilde) akşama kadar yetiştireceğim.
Ekim 3rd, 2010 at 16:11Sizinde tokat gibi eleştirileriniz ve desteğiniz sayesinde kendimi geliştirmeye çalışıyorum.. Nice paralı günlere inşallah :))))
Ekim 3rd, 2010 at 20:58Sevgili Hocam Ahmet Fidan, sizi Karadeniz’in doğal ve tabii güzelliğine diyecek hiçbir sözümün olmadığı, ancak seçilmiş ve atanmışları ile halkının büyük çoğunluğunun kendinden başkasını asla düşündüğüne inanmadığım ve 2 yıl süren askerliğimin dışında halen ikamet ettiğim memleketim Ünye askerlik Şubesinde vatani görevini yedek subay olarak yaptığın esnada tanıdım. Ayaküstü birkaç sohbetimiz oldu. Terhis olduktan sonra görev aldığınız Balıkesir Üniversitesinden, benimde görev yaptığım Karadeniz Haber Postası Gazetesine yolladığınız yazılarınızın yayınlandığı esnada biraz daha yakınlaştık. Siz beni anılan manada tanımamanıza rağmen güvenerek çok önemli bir sitede yazı yazmamı sağladınız. Ben ve benim gibilerin arayıp ta bulamayacağı çok önemli göreve getirdiniz. Bunca idealist insanı aynı çatı altında bir araya getirmek gerçekten ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan yararlanma hakkı tanıdığınız şahsıma Akıl almaz süper beyinlerin bir arada olduğu çok özel sitede görev verdiniz. Bundan böyle yaptığımız sohbetlerle sizi daha yakından tanıdım. Tanıdığım günden buyana hayatını başta ülkesi ve insanları olmak üzere bütün canlıların sağlıklı, huzurlu ve mutlu geleceğine vakfetmiş şahsiyetlerden biri olarak gönlümün en müstesna yerine yerleştirmiş ve hiç beklemediğim bir anda, bugün ünü ülkemizin sınırlarını aşarak dünyaya yayılmış olduğunu dile getirdiğin ve yazarları içersinde birbirinden değerli ve güçlü kaleme sahip şahsiyetlerin yer aldığı Türkiye Köşe Yazarları Sitesinde kendimi bulduğumda ülkeme ve insanlarıma maddi imkânım olmadığı için madden yararlı olmayacağımı bildiğimden, sermayesi bilgi, görgü ve cesaret olan kalemimle faydalı olayım diye düşündüğüm anda çok özel ve çok çok önemli bulduğum ve her biri birbirinden değerli kılıçtan keskin kalemlerin nefes kestiği bilgi sitesinde şahsıma verilen çok önemli yazma görevim sayesinde ülkeme ve insanlarıma faydalı olmaya gayret ediyorum. “İnternetin Yüzakı, Bilgi Ağı” başlığı ile yazdığınız köşede hatırlanmaktan büyük onur duyduğumu ve şahsıma tevdi edilen önemli görevdeki payınızdan dolayı size minnet ve şükranlarımı arz ediyorum. Gönüllülük esasına dayalı olarak görev yaptığınız ve görev yaptığımız Türkiye köşe yazarları sitesinin güçlü kalemlerini şahsınızda kutlayarak, saygılar sunuyorum. Ahmet Yenin-Ünye
Ekim 3rd, 2010 at 23:07HOCAM bu güzel ve lütufkar sözleriniz için teşekkür ederim. Bilgi Ağı'nda olmaktan ve sizlerin arasında bulunmaktan onur duyuyorum.
Çok söz var söylenecek lakin, siz zaten sözün başladığı ve bittiği yeri belirlemişsiniz bizim de sizi onaylamamız yetecektir.
Raksı eda, sözlerin bakışlarında
can yakan nağmeleri hararet bastı
bir yudumluk kelime uğruna.
arkası yarınlık yolun sonunda
geçmiş yansıyor dudak aralarına.
sustu suskunluk sus payı isteyerek
sessizce doğrulan doğrulara kıyasla.
bilgi kapısında zil çalıyor
durmaksızın densizce.
kapıdan gözler bakar fersizce
çaresizlik alamet olur dertsizce
ve sus payı yine kapıda sensizce,
İyi ki varsınız hayatımdaki kelimelerin başladığı ve bitmeyeceği yerde
Ekim 4th, 2010 at 01:06teşekkürler Bilgi Ağı..
selam ve dua ile.
Fidan hocamız değerli kalemlerini tanımlarken bizim Aynur Avcı' mızın nezaketini vurgulamış, yıllara meydan okumasını imgelemiş... Çok isabetli sözlerdi Ahmet bey.
Aynur Avcı' yı tanımak bir şanstır. İki kelimede dünyayı getirir ayağınıza. Aslında o bir İstanbul hanımefendisidir( kızıdır), İzmir ise onu çok seviyor, o da İzmir'i...
Güzel gazetemizin sayfalarına emek veren tüm kalemdaşlarımı en içten dileklerimle kutluyorum.
Sizin de bu zarif düşüncenizi gönülden kutluyorum Ahmet hocam.
Selam ile.
Ekim 4th, 2010 at 01:34Çok değerli Ahmet Fidan.
Ekim 4th, 2010 at 01:44Sesinde yüzünü ,yüzünde yüreğini gördüm.İşte o sizsiniz efendim.
Bilgi Ağı’nda sizlerle olmak ve yazmaktan gurur duyuyorum.Sevgimle.
İşin gücün yok mu diyene sayın hocam "İşim zaten bu, madem kötü yönlü eleştirin var yazıya değil de siteye karşı sizin burda ne işiniz var başka işiniz yok mu" deseniz daha iyi olur:))
Ekim 4th, 2010 at 23:50Üstat, ne diyeyim, inşallah bu övgülere layık oluruz...
Ekim 6th, 2010 at 11:55Gururumuzu okşadı, kaleminize sağlık.