İnsanlık Onuru İçin ya Batı Değişmeli ya da Biz!
Yıllardır Batı'dan şikâyet eder dururuz.
Yılanın yaratılışında sokmak vardır.
O vakit birini soktuğunda yaratılışının gereğini yerine getirdiği için yılan ayıplanmamalı, aksine buna karşı tedbir almayan kişi ayıplanmalıdır.
Evet, insanlık onurunun korunması için ya batı değişmeli ya da biz! Batıyı değiştirme gücümüz olmayabilir ama kendimizi değiştirebiliriz…
Günümüzde tüm İslam coğrafyası derin bir saldırı altındadır.
Bu yakıcı ve yıkıcı saldırı ve faaliyetlere karşı Şiî, Sünnî bütün mezhep ve oluşumlar; İslam'ın kalın çizgileri dışına çıkmamış fikri ne olursa olsun tüm Müslümanların Kur'ân ve Sünnet çatısı altında birlik içinde hareket etmeleri ve bu ‘yılanlara' karşı tedbir almaları gerekir.
Toplu Saldırıya Karşı Toplu Savunma
Batı menşeli toplu saldırılara, topluca savunma yapılmadıkça bu “hayâsız akımlar/akınlar” son bulmayacaktır.
Bu birlikteliğin gerekliliğini her kesim, cemaat veya grup sadece söylemde kalmak kaydıyla dile getirmektedir. Ama pratikte her kesim veya grup böylesi bir ittifakta kendilerinin “Baş” olmasını dikte ettiği için İslam coğrafyasının çaresi olan bu “ittifak ve birlikte hareket etme anlayışı” bir türlü gerçekleşemiyor.
Kardeşlik hukuku bu değil, nasıl bir kardeşlik ki bu?
Kardeşliği bilmeyenler nasıl kardeşlik hukukuna uygun davranabilirler ki?
Ey ehl-i iman! Başınızı kaldırın ve Allah'ın emrettiği basiret ile etrafınıza ve dünyaya bir bakın! İslam coğrafyasında öldürülen kim, öldüren ve öldürten kim?
Zira ehl-i delalet toplu saldırmaktadır, o vakit savunma da toplu olmalıdır.
Bunun için de öncelikle bulunduğunuz toplumla iyi bir iletişim kuracaksınız ki dini ve ahlaki eksikliklerini teşhis edip tedavi edebilesiniz. Tam aksine Ehl-i iman sayılanlar, birbiriyle kavga edip birbirini yok sayarak İslam coğrafyasında boşluk ve zafiyet oluşturmakta. Ehl-i Delâl sayılanlar ise, oluşan bu boşluk ve zafiyet(ler)ten faydalanmaktadır. Oluşan bu boşluk ve zafiyeti giderecek, hak ve eşitlik ilkesi üzerinden Türk'ü Kürd'e, Kürd'ü Arab'a, Arab'ı Fars'a, Fars'ı Türk'e gerçek kardeş ettirecek olan Kur'ânî söylemleri pratiğe yansıtmanın zamanı gelmiştir.
Ortadoğu'da “Kardeşlik Hukuku” eksenli bir İttihad-ı İslam sağlanmalıdır.
Hep ikaz ettik. Şayet Ortadoğu coğrafyasında böylesi bir İttihad sağlanmazsa; sadece Kürtler Türkleri, Türkler Kürtleri, Araplar Türkleri veya Farsları öldürmekle kalmayacak, Kürtler Kürtleri, Araplar Arapları, Farslar Farsları ve Türkler Türkleri öldürmeye başlayacaktır. Bununla beraber bu coğrafyanın kadim halkları olan bizler, kendi sorunlarımıza çare ve çözüm bulamazsak kimse bize çözüm sunmaz ve halimize acımaz!
İkaz etmeye devam edeceğiz. “Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. 3/103”
2016 Türkiye'sinde 15 Temmuz tüm çirkinliğiyle ve acılarıyla ortada.
Evet, İslam coğrafyası günümüzde de yine birbirine düşman olan bireyler/devletler ve halklara şahitlik etmektedir. Dün olduğu gibi bugün de bunu sonlandıracak olan yegâne çözümü Medine'de inşa edilen kardeşlik anlayışı ve hukuku olacaktır. İslam'ın inşa ettiği “Kardeşlik anlayışı ve öngördüğü kardeşlik hukuku” insanları kurtaran bir gemi gibidir. Şayet o gemiye binilmezse, bu hayâsız dalgalarda hep beraber boğulacağız. Şayet binilmeyecekse, binmediğiniz gemiyi iskelede bağlı tutmanın bir manası yok!
İşte bunun içindir ki batı değişmese de insanlık onuru ve haysiyetinin daha fazla çiğnenmemesi için bizler değişmeli, bu hayâsız akınlara karşı birleşmeli, tabiri caizse Medine'de temelleri atılan fabrika ayarlarımıza dönmeliyiz.