İnsan Düşündüğü Gibi Yaşar
Bunun için okuyup aklını büyültür. Düşüncesini daha çok zenginleştirir. Zenginleşen düşünce insanı bilge yapar. Bilgelik insanın idrak gücünü geliştirip artırarak insanı daha fazla inanç sahibi yapar.
Oluşturulan bu inanç üzere doğru dürüst yaşayan her akıl sahibi sonunda, ilahi kader hükmü dışında oluşacak olan kendi kaderini kendi düşüncesiyle oluşturmuş olur.
Hayat ciddiyet ister. Onun için yaşadığımız hayat, hiçbir zaman şans, tesadüf ve rastlantıya bırakılacak kadar ucuz değildir.
Hayatımızın akışına yönelik çocukluğumuz dışındaki tüm kararlarımızı kendimiz alıp kendimiz oluşturmalıyız. Başkalarının bizim için karar alıp, bizi yönlendirmelerine asla izin vermemeliyiz. Aksi takdirde onların bizim hayatımız için düşünüp oluşturdukları kararları onların düşünceleri istikametinde onlar adına biz yaşayıp biz yaşatmış oluruz ki, buda kesinlikle bizim hayatımız, bizim yaşantımız olmaz. Bizim adımıza düşünüp karar alanların ikinci bir hayat hikayelerini biz ellerimizle kendi benliğimizde yaşatmış oluruz.
Halbuki herkesin bir yaratılışı, bu yaratılışına uygun bir gayesi, bir amacı var. Bu gaye ve amacına uygunda her kesin farklı bir beklentisi, umudu vardır. İşte bu umut ve beklentisini gerçekleştirmesi içinde Allah insana akıl verip okuyup düşünmesini istemiştir. Çünkü yaşadığımız hayat içinde şans ile talih ve kısmetimizi artırıp kaderimizi değiştirecek olan tüm fırsatlar bize gizlenerek sunulmuştur. Sunulan fırsatların zamanında değerlendirebilmesi içinde insanoğlundan sürekli düşünerek yaşayıp akli melekelerinin geliştirilip olgunlaştırılması istenilmiştir.
Hayatta hiçbir şey boşuna yaratılıp başı boş bırakılmadığından hiçbir emek, hiçbir kazanımda asla boşuna değildir.
Onun için sağlık içinde huzur bulup mutlu yaşamak isteyen her benlik, kendi özgür iradesiyle akledip düşünerek kendi yaşayacağı hayata yönelik tüm düşünce ve hayalleri kendi kurup kendi oluşturmalı. Oluşturduğu kararların altına kendi imzasını kendi atıp uygulamalı. Sonunda imzasını atıp uyguladığı tüm kararların sorumluluğunu da taşımalı.
Ruhunda oluşturup vicdanında sorumluluğunu taşıyarak ahirete götüreceği kötü kaderin huzursuzluğunu şimdiden yüreğinde hissedip acısını çekerek yaşarken iyi yönde oluşturmuş olduğu kaderinde hazzını alıp hoşnutluğuna erişerek daha çok mutlu yaşamak için düşünce zenginliğini sürdürebilmelidir. Çünkü düşüncesi zengin olanın hayatı da zengin olur.
Cahit Bey,
Yazınızı okudum.
El hak, dominant bir kişiliksiniz.
Dominant kişiliklerin toplum tarafından kabul edilmesi benimsenmesi oldukça zordur. Yine bu tür kişilerin orta ve üst düzey yöneticiler tarafından kabul edilmesi ise neredeyse imkansızdır. Çünkü yöneticiler kendi fikri olmayan sıradan insanları fazlasıyla tercih ederler. Ne kadar sıradan insanlara yakın olurlarsa o kadar kendilerini güvende hissederler.
Malesef liderlikler bu gün çok bilge kişileden uzak durulma hatta yaklaştırılmama, fırsat verilmeme üzerine kurulmakta.
Herkesin kendi kaderini kendi yaratması gibi cebriye ekolünden bir yaşam tarzı zaten mümkün değildir. Çünkü evrende herkes dominant olarak yaratılmamıştır. İnsanların çoğu resesif karakterlidir ve bu resesif karakterler de dolgu malzemesidirler. Dolgu malzemeleri ise kendi hallerinden kolay kolay şikayetçi değildir. Çünkü onlar küçük kozalarında inanılmaz bir mutluluk yaşamaktadırlar.
Hasılı hep dile getirdiğim bu paradoksal yapı gelcekte de varolacak bir durumdur.
Sevgi ve saygılarımla.
Mart 3rd, 2011 at 22:05