İnsaf be Yıldıray Oğur !
Kanlı 1 Mayıs 1977 üzerine bu andan itibaren “hayır öyle değil böyle oldu, solcular yapmadı devlet yaptı” başlığı ile bir tartışma yürütmek abesle iştigal haline geldi.
Benim bu yazıyı tekrar kaleme almamın nedeni, Yıldıray Oğur’un 06.05.12 tarihli “hiç yanlışsız, hep mağdur” başlıklı yazısının öldürülen ev ve okul arkadaşım, yoldaşım Sadık Canaslan’la ilgili olmasıdır.
Sadık ile ilgili yazdıklarına geçmeden önce birkaç söz söylemek isterim.
Bu satırların yazarı 1980 öncesi solun “yanlışları” üzerine en acımasız eleştirileri yazmış, ama halen solculukta ısrar eden biridir.
Bu arkadaşlar, bu “yanlışları” önümüze “solun geçmişteki hatalarını eleştirmek için” koymadı. Aksine, halen sorumluları açığa çıkarılmamış ve solcuların kurban olarak seçildiği bir derin devlet provokasyonunun solcular tarafından gerçekleştirildiği olarak sundu.
Geniş kitleler nezdinde bugüne kadar “solun hataları üzerine” günlük medya üzerinden böyle bir tartışmanın yürütülmemiş olması, içinde benim de bulunduğum solcuların bir kısmının daha önce böyle bir eleştirel tutum almadıkları anlamına asla gelmiyor. (Hatta kendi adıma, "bana SOL'UKSUZ u yazdıran temel dürtü solun bu hatalarına karşı hissettiklerimdir" diyebilirim.) Bugün bu coğrafyada, darbelere, soykırımlara , 12 Eylülcüler ve tüm darbecilerin yargılanmasına karşı mücadele eden başka bir sol varsa, bu “hataların” eleştirilip, yeni bir anlayışın yaratılmasıyla mümkün oldu. Bu elbette, şimdiye kadar yapılan eleştiri ve tartışmaların yeterli olduğu anlamına gelmiyor. Ama bu arkadaşlar, bir yandan sanki bu eleştiriyi ilk kez kendileri yapıyormuş gibi davranıp, diğer yandan solun doğrudan mağduru olduğu 1 Mayıs 1977’nin kanlı gömleğini solculara giydirmeye çalışarak, sol politik ortamı zehirliyor, her şeyi alt üst ediyorlar.
Yıldıray Oğur bu yazılarındaki bilgileri kimlerden alır bilmiyorum, ama o dönemin farklı tanıklarına ulaşmak ve elden geldiğince objektif şeyler yazmak konusunda çabası da, isteği de yok. En azından ben kendi adıma çeşitli –internet- gazetelerinde de yer alan (1 Mayıs 1977 de ne oldu gibi) yazılarımı kendine gönderiyorum. Anlaşılan o ki, kendi tezlerine arka çıkmayan tüm yazıları dikkate almıyor, çöpe atıyor.
Şimdi –en azından bu yazımı okuyanların o olayı doğru bilmeleri için- Oğur’un o yazısındaki birkaç noktaya temas edip bu yazımı noktalayacağım. “Bu çok mu gerekli?” diye soranlar olabilir ve belki de çok gerekli değildir, ama en azından arkadaşıma karşı küçük bir ahlaki düzeltme yapmış olurum.
1-Sadık Canaslan 18 Nisan 1977 değil, 19 Nisan 1977 tarihinde sabah saatlerinde öldürüldü.
2-Sadık, tek başına “İGD’lilerin afişini yırtıp yerine 1 Mayıs afişlerini asarken” değil, içinde benimde olduğum 30-40 kişilik bir grupla, o sıralar faşistlerin tüm öğrenci yurtlarını ele geçirip silahlı saldırı üssü olarak kullanmalarına karşı bastırılmış “Yurtlarımıza sahip çıkalım” başlıklı afişleri asarken benim yanımda öldürüldü. Öldüren henüz 18’ine basmamış bir çocuktu.
3- Oğur'un yazısında, “Sadık’ın öldürülmesinden sonra, Maocu Halkın Sesi’nin bir karşı bildirisi…” diye geçen Halkın Sesi, Sadık’ın taraftarı olduğu grup ile alakası olmayan –ve bugün de aynı isimle varlığını devam ettiren- Aydınlık grubunun gazetesiydi… vb… vb…
Eğer Yıldıray Oğur, bir gün yazılarının artık kendisi için de inandırıcılığı kalmadığını fark ederse, ona senaryo yazmasını önermek isterim. Eminim bunda daha başarılı olacaktır.