İngiltere’nin Ayrılması ve Küreselleşmenin Sonu!
II. Dünya Savaşı sonrasında, Amerika, Avrupa’yı dizayn ederken, iki temel unsuru hayata geçirdi.
Birincisi Almanya’da 150 bin Amerikan askerinin kalmasını sağladı. Halen 85 bin Amerikan askeri Almanya’dadır.
Amerika’nın, Avrupa’daki askeri varlığı, her ne kadar Rusya’ya karşıymış gibi ifade edilmiş olsa da, kurulacak Amerikancı yapılanmaya karşı çıkacak olanları, hizaya getirmek için düşünülmüştü.
Savaş sonrası Avrupa’da, sol ve milliyetçi damar çok güçlüydü. Avrupa’da kurulacak Amerikancı düzeni tehdit ediyordu.
Amerika Avrupa halklarını sol/milliyetçi akımlardan arındırmayı planladı.
Avrupa’nın sol akımlardan kurtulup, önce sosyal demokrat bir çizgiye, daha sonra da liberal esaslara dayalı kurumsallaşması esas alınmıştı.
Bu amaca ulaşabilmek için İngiltere’nin Avrupa Birliğinde Truva Atı olarak başrolü oynamalıydı.
1945’den bu yana, durum, ABD’nin planladığı gibi işledi.
Amerika’nın emir ve komutasındaki Avrupa, küreselleşme denilen ABD emperyalizminin en temel ayağını teşkil etti.
Sistem sosyal demokrasiden liberal yapılanmaya evrildi. Çokuluslu şirketlerin, ulus devletler üzerinde etkinliği her geçen gün arttı.
Çok uluslu şirketlerin belirleyip, halkın önüne halkın temsilcisi diye koyduğu yönetimlerle yönetildi.
Bu durum, Avrupa’da temsil krizlerine neden oldu. Halkın önüne konulan kukla liderler ile halk arasında güvensizlikler oluştu.
Geleneksel düzen partileri, birer ikişer dağılıp, yeniden yapay örgütlenmelerle halkın önüne çıktılar
Yapay rıza oluşturma düzeni bir yere geldi tıkandı.
Ekonomik krizlerin bedeli hep halka ödetildi. Küreselleşmenin Amerikan emperyalizminden başka bir şey olmadığı anlaşıldı.
Bu durumda düzen partilerini ayakta tutmak zorlaştı.
İngiltere kendini kurtarmak için şöyle bir yol seçti.
Hem Birliğin nimetlerinden yararlanayım. Hem de Birliğin koyduğu kurallara uymayayım.
Aslında İngiliz emperyalizmi ile Alman emperyalizminin çatıştığı yerdeler.
Çok uluslu şirketlerle halkların arasındaki çelişki esas olmasına karşı, durum emperyalist ülkeler arası çelişkiye yükseltilmiş oldu.
Avrupa’daki temsiliyet krizi, öyle bir yer çıktı ki, İtalya’da, Roma ve Torino illerinin Belediye Başkanları düzen partilerinin dışından bir hareket ile oluştu.
İngiltere, sanayi devriminin getirdiği imparatorluğu zaten 1952’lerde noktalamıştı. Artık sıradan bir devlettir. Amerika kaybettikçe, taşeronu da kaybedecektir.
Avrupa Birliğinin bir medeniyet projesi olmayıp, ulus devletleri tüketmede, Amerikan uydusu olarak, artık daha görünür durumdadır.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr