İlgi Çekici Tespitler…
Geçen yazımda, tarihi gerçeklerle ilgili bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum; 1-Türkiye, Dünyanın en müsrif ülkelerinin başında yer almaktadır. Tam anlamı ile bir saltanat düzeni hakimdir. Bütçe açığı kimsenin umurunda değildir. Nitekim; kamuya ait 86.500 araç varken, 2011 yılında 792 milyon TL'lik araç alımı yapılmıştır.(Yıllık yakıt tüketimi de 1 milyar TL'nin üzerindedir.) Bu arada, 256.811 adet lojman mevcudu ile, ayrı bir israf kulvarında koşulmaktadır. 2- 2011 yılında, sadece 12 ilin vergi gelirleri, gerçekleşen harcamaların üzerinde olmuştur. (İstanbul/ İzmir/ Tekirdağ/ Mersin/ Bursa/ Hatay/ Zonguldak/ Antalya/ Ankara/ Muğla/ Kırıkkale/ Kocaeli.) Şüphesiz, bu tabloda en büyük pay, özel sektörden ziyade kamu sektörünündür. 69 ilimiz, tam anlamı ile tüketici durumdadır.
En fazla açık, Diyarbakır/ Van ve Erzurum'a aittir. Bu tablo, vergi politikasının zavallı durumunu gösteren, en açık örneklerden biridir. 3-Türkiye Merkez Bankası, nasıl kurulmuştur? Hisseleri kime aittir? - 1928 yılında, Hollanda Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. G. Vissering davet edildi. Konu ile ilgili rapor hazırlatıldı. Bilahare, İtalyan uzman Kont Volpi ve Lozan Üniversitesi'nden Prof. Leon Morf, Merkez Bankası yasa tasarısını hazırladılar. TBMM'de 11 Haziran 1930'da kabul edildi. -Hisseler, A-B-C-D sınıflarına ayrıldı. A sınıfı (yüzde 54,73'ü) Hazineye, B bakiyesi de ( B sınıfı milli bankalara) (C sınıfı yabancı bankalara ve imtiyazlı şirketlere) (D sınıfı da Türk ticaret kuruluşlarına ve Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere) olmak üzere, farklı gruplara aittir. Şahıs olarak en büyük pay, Bahar Menkul'ün sahibi Adnan Bahar'a aittir.
Acaba ABD/ İngiltere/ Tunus/ Mısır vb. ülkelerin merkez bankalarının, en büyük payına (bazılarında tümüne) sahip Rothschild ve Rockefeller ailelerinin Türkiye'deki durumu nedir? 4- TL logosu niçin değiştirilmiştir? Amaç nedir? Ve niçin Ermeni para birimi kopya edilmiştir? 5- Türk bankalarındaki yabancı payı yüzde 41,6'ya ulaşmıştır. AB'de bu oran maksimum yüzde 15 olarak düşünülmüştür ve henüz bu seviyeye gelen ülke yoktur. Bu bir teslimiyettir. Ülkemiz için, tam bir risktir. Bu tablo içinde, bankaların tam bir çıkar düzeni kurmasından ve sadece kredi kartlarından (2,5 yılda) 11,4 Milyar TL gibi muazzam bir rakamı tahsil etmesinden, daha tabii ne olabilir? 6- Mevcut gelir dağılımı, hızlı bir tempoda bozulmayı sürdürmektedir. Dolar milyoneri ve milyarderi sayımızın artışına paralel olarak; tasarruf mevduatında 1 milyon TL ve üzeri mudi sayımız da, -başarı ile- 44.914'e ulaşmıştır.
Tebrikler. 7-SGK kayıtlarına göre, 51 sendikadan sadece 9'u yüzde 10 barajını aşabilmektedir. (Gerçi iktidarımız, bunlara süre vermiştir?) Aslında; sendika aidatını işveren eliyle ödeme dönemi sona erse, rakam nereye düşer, bilinmez? Bu tablo, Türkiye'de sendikacılığın, ne kadar başarısız ve yararsız olduğunun açık göstergesidir. 8- Sendikalar dökülüyor. Peki, şirketler? Yeni TTK yürürlüğe girince, (bugüne kadar denetime tabi olmayan) 810 bin şirketten, minimum 350 bini tasfiye olacaktır. Maşallah, ne güçlü bir ekonomiye sahibiz??? 9- Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin (UNODC) 2011 Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre; Dünyaya yayılan uyuşturucu miktarı, yıllık 360 tonun üzerindedir.
Bu ticarette, MOSSAD/ CIA ve Alman istihbaratının durumu nedir?) Bunun; 160 tonu Pakistan, 115 tonu İran, 90 tonu da Asya ülkelerinden yayılmaktadır. Afganistan'dan İran'a giden 115 ton eroinin 82 tonu Türkiye'den geçmekte, Yunanistan/ Bulgaristan (Balkanlar) kanalı ile Avrupa'ya aktarılmaktadır. Türkiye'de ele geçirilen uyuşturucu miktarı 10 tonun üzerindedir. Peki, ya kalan bölümü? Kimleri zengin etmektedir? Hangi ağalar/ politikacılar/ bölücüler/ görevliler/ yabancı ajanlar, bu işi yürütmektedirler? Suç güzergahları belli. Atadan-dededen bu işi yapanlar da belli. Peki, niçin çok daha ciddi bir mücadele yapılmamaktadır?