İlahın Takdiri (II)
Dünkü ilah Zeus ona itaat etmeyenlere, Promateusta olduğu gibi ceza vererek, diğerlerine korku salar ve önünde eğilmelerini sağlarmış. Korkutma, boyun eğdirme, tapındırma denklemin parantez dışındaki eşitidir. Parantezin içinde işe şiddet zor öldürme eylemi (savaş) vardır. Tarih boyunca tarihin tekerleğini karşıtların mücadelesi döndürmüştür. Tarihi yazanlar; egemenin karşısında olanlar ve onların mücadelesidir. Yani paylaşım mücadelesinin kendisidir. Bu paylaşım mücadelesi dün olduğu gibi bu günde devam etmektedir.
İnsanı insan yapan beyinini diğer canlılardan daha fazla kullanabilmesidir. Beynini yaşadığı dünyadaki diğer canlılardan daha iyi kullanma becerisine ulaşan insan. Biriktirmeyi öğrenmiş biriktirdiği bilgiyi geleceğe aktarmayı başarmıştır. Biriktirilen bilginin aktarımı insanlığa olumlu katkılar sunup*yolunuaydınlatırken, Yiyeceklerin biriktirilmesi kötü koşulları atlata bilmesine olanak sağlamış. Nezamanakadar İnsanların yarattığı ürettiği değere bir başkaları tarafından el konulmasına kadar. İŞTE TÜM KÖTÜLÜKLERİN KAYNAĞI DA BURASI. Yani üretiminde tüketiminde toplumsallaştırıldığında kötülüklerden kavgalardan savaşlardan kurtulmak mümkün. Hatta yalanı yakmakda mümkün çünkü yalan iki aslında bir nedenle söylenir. Ya çalmışız birinin ürettiği değeri hakkınız olmadığı halde almışız ona el koymuşuz işte bu durumu saklamak, bu duruma değerlerine el koyduklarımızı ikna etmek için, yalan denir ve söylenir. Yada bu işi ileriye dönük yapmak üzere planlarımıza; değerlerine el koyacaklarımızı ikna etme kandırma işidir. Yalan başkada nedenle söylenmez. Yalanın altında yalanı söyleyenin çıkarı gizlidir. Kandırma işinin yöntemi de egemenin becerisine karşı tarafın direncine göre değişir. Çünkü Egemenin egemenliği anacak tahakküm altında tuttuklarının ürettiklerine el koymakla mümkündür. Bu nedenle de egemenin tarihleri ile tarihin tekerleğini döndürenlerin tarihleri farklıdır. Biri yalanın diğeri yaşamın tarihidir.
İnsanlık tarihi boyunca tüm düşünürler, düşüncelerini gerekçelendirirken, tüm dinler, Din adamlarının insanları inanca yada imana davet ederken ileri sürdükleri temel argümandır barış, kardeşlik ve adil paylaşım. İnsanlığın ebedi barışı ve kardeşliği için kendisinin gerekliliğini insanoğluna dayatmıştır. Ama bunu düşmanlığın kaynağına saklayarak yapmışlardır. Bu nedenledir ki insanlık savaşlardan zalimlerin zulmünden çok çekmişler. Ama Musibet öğretmiştir. Dün ulaşılamaz olanve korkulan ilahlar yeryüzünde olduklarından onlar aşılmış, ama ilah olmayanbiryere her yere saklanılınca. Yeryüzündeki egemenler bu kezde onun adına onun gücünü kullanarak yine o bildik tanıdık eskiişlerini çalma işini ve bu nedenle söylenen yalanı onun adına onu kullanarak sürdürmüşlerdir. Ne zamana kadar kapitalizmin doğuşu ve bu sistemin bilim adamlarınca doğru tanımlanıp sömürünün ve köleleştirmenin kaynağıtespit edilinceye kadar. Marksın öğretisi kitlelerle buluşup bu öngörü temelinde sosyalizmin Sovyetlerde hayat bulmasına kadar. İşte 1920'lerden 1990'lara kadar olan dönem 8 saat iş 8 saat uyku 8 saat da benim kişisel kendime harcayacağım zaman olarak kabul edilmiş, Eğitim, Sağlık, Barınma ve beslenme haklarımız, Sosyal güvenlik, Emeklilik hakkımız bu dönemin üründür. Bu dönem görecede olsa kapitalizmin geriye çekildiği savaş baltasını rafa kaldırdığı. Raflarda sürekli uzanacağı biryerde tuttuğu dönemdir. Bu dönem aynı zamanda dünyanındört bir yanında egemenlerintoplumun dışına itildiği bir dönemdir. İnsanlık rahat nefes almış. Ve Dünya çapında halkların kardeşliğinin mümkünolduğunun insanlık tarihine kalın ve koyu renklerle yazıldığı dönemdir.
Yani Prometeus’un azcık buzunun çözüldüğü birçok yerde zincirlerini kırdığı bir dönemdir. Ne yazık ki ülkemizdeki bu kara tarihin başlangıcı 12 Eylül 1980 dir. Bu tarihte Ülke yönetimine el koyanlarda neyazık ki kardeş kavgasına son vereceklerini barış ve huzur sağlayacaklarını söyleyerek Meydan meydan Kuranı kerim hatmederek gezmişler. Saklı hale getirilmiş ilahın temsilciliğine soyunarak gençleri ipe, Halkı işsizliğe örğütsüzlüge hatta 24 Ocak kararlarını uygulayarak geleceksizliğe mahkûm etmişlerdir. Dün 17 yaşındaki çocukları asmayalım dabesleyelim mi diyerek mahkemelere kalem kırdıranlar. Bu gün mahkeme huzuruna çıkmaktansa intihar etmeyi tercih etmektedirler. Düşünün 17 sin de ölümüne yaşamı savunan ipe kendisi yürüme cesareti ile. Bu gün beslenilmeye devam edenleri.
Sonuç olarak Biz de emir komuta ile kalem kıran mahkeme ile bu örnek de ki mahkemeyi karşılaştırın. Bu mahkeme ÇİN HALK CUMHURİYETİNDE devrim sonrası mahkemedir. Çinin hanedanlık döneminde Halk ayaklanmasına katılan bir gurup genç adını şu an anımsayamadığım bir meydanda kurşuna dizilirler. Bizde ipe gönderildikleri gibi. Devrimden sonra Bu gençlerin kursuna dizilmesi emrini veren general yargılanır. Generalyaşlıdır. Ve henüz orada da idam cezası kalkmamıştır. Gerekli araştırma incelemeler yapılmış. Son karar duruşmasıdır. Mahkeme başkanı kararı sanığın yüzüne karşı okur. Kara şöyledir. Mahkememizce bu sucu işlediğiniz sizinde beyanlarınıza dayanarak kesinleşmiş olup. Size Mahkememiz YAŞANACAK BİR SAATLİK ÖMRÜNÜZ BİLE KALSA İNSANLIK HAZZINI TADDIRMAK İNSAN OLDUĞUNUZU ANIMSATMAK İÇİN BİR CEZA VERDİ: Hani o Kurşuna dizilmesi emrini verdiğiniz gençler var ya o meydana o gençler adına dikilmiş anıt var o anıta her hafta çiçek konulmakta. Bundan böyle o anıta çiçeği siz koyacaksınız. Size mahkememizce görevli kılınan kişiler yardımcı olacak. Ne güzel bir karar değil mi?
Darısı bizdekilerin başına mı demeli ne dersiniz