content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

20 Ara

İktidar, Uçkur Ve Huri

Tüm arzularının gerçekleştiği Cennet’ten Hz. Adem’in çıkarılmasına neden olan işlediği yasak eylemi, Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin Hz. Havva ile

cinsi münasebet olabileceğine işaret edişi dikkate alındığında insanın insana galebe çalan en etkin duygusu cinsel istek olduğuna işaret eder. Adem şeytanın kışkırtmasıyla Havva’nın cazibesine Cennette bile tahammül edememiştir. Daha işin başında uçkuru, insanın başına büyük bela olmuştur. Bir anlık geçici bir duygu olduğunu anlayan Adem, çok pişman olmuş; ama yasağı bir defa çiğnemiştir. Zihninde büyüttüğü bu yasağın boşluğunu yasak meyveyi yedikten sonra anlamış ve şeytandan üstün olarak bu büyük hatasından dolayı hemen Allah’tan af dilemiştir. İnansın üstünlüğü hata işleyebilme yeteneğiyle yanlışa düştüğünde bunun farkına varıp geri dönebilmesinde; bir daha günah işlememe kararlılığını gösterebilmesindedir.
Gençliğin doruğunda delikanlı Hz. Yusuf’a Züleyha, Havva’dan daha üstün bütün cazibe ve açığa koyduğu güzelliğiyle yöneldiğinde Kuran’ın ifadesiyle “Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi”(Yusuf suresi 24. ayet) gerçeği düşünüldüğünde atası Adem’i alt eden o en baskın duygusuna yenilerek kadına meyledecekti. Mısır sarayında bir uçkur skandalı yaşanmıştı.

Reddedilmeyi hazmedemeyen Züleyha açık delillere rağmen Yusuf’u zindana attırmıştı. En dominant duygusuna yenilen Adem, Havva’ya yöneldiğinde insanlığın özlemini çektiği en nihayet mekanından olurken delikanlı Yusuf, Züleyha’nın onca cazibe ve davetine karşın Allah’ın uyarısıyla o en baskın duygusuna yol vermeyip uçkur çözmeyerek Mısır zindanlarını boyluyordu. Allah’ın emirlerinden çıkamayıp doğruluk ve dürüstlükte inhiraf göstermeyen Yusuf, yıllar sonrada olsa gerçek ortaya çıktığında kovulduğu saraya daha üstün olarak dönecekti. İnsan, Yusuf gibi sabredip Yaratıcısına bağlılıkta sebat ederse en nihayetinde dünya zindanından atası Adem’le tattığı Cennet’ine elbette kavuşacaktır.
 

Ancak Adem’in yenildiği duyguyu frenlemek insan için hiçte kolay değildir. İnsanlığın uçkur noktasında her zaman büyük zaafları olmuştur. Merak, doyumsuzluk ve tatminsizlik bu hususta insana hep daha fazlasını istetmiştir. Nice saraylarda uçkur skandalları yaşanmış; saraylardan tüm toplum kesimlerine tedricen sirayet eden bu bozulmalar, toplumları helake sürüklemiş; devletlerin yok olmasını sonuç vermiştir.
 

Bunları düşündüğümüzde Hz. Adem’in o günahı işlemesini daha iyi anlarız. İnsanın bu en baskın duygusunu Allah, başlangıçta yasakladığı Cennet’te insana sonsuzca tattıracaktır. Kuran’da anlatılan Cennet güzelliklerinden birinin, harika güzellikteki sadece ait olduğu insana bakan ve güzel huylu olarak vurgu yapılan huriler olduğunu hemen belirtelim. Huriler dünya kadınlarından daha etkin olarak tasvir edilir. Dünya kadınlarının da farklı bir yaratılışla huriler benzeri bir konuma getirileceği yine Kuran’da anlatılır.
Yetiştiğim Çukurova köylülerinin Cennet’i, rahat ve güzellikler dışında binlerce hurilerle dolu olarak tasvir ettiklerini hatırlıyorum. Toplu olarak yapılan mevlit ve yemek dualarında en gür aminlerin “zevvicna bi huril iyn”(iri gözlü hurilerle evlendir) sonrası çıktığını hatırlayacaksınızdır.
 

İnsan belli bir maddi imkana ve özellikle güç ve iktidara kavuştuğunda maalesef en büyük duygusu uçkur, açık ve seçik olarak ortaya çıkmakta ve atası Adem’in kaybetme pahasına Cennet’te tattığı bu duyguyu sınırsızca tatmak istemektedir. Uçkurun Müslümanlık yada kafirlikle bir sınırlaması yoktur. Yani tüm insanlığın ortak duygusudur uçkur. Güç ve iktiara ulaştığında Müslüman yada kafir olsun frenleyebilirse dünyada muvaffak olup dünyasını kazanacaktır. Aksi durumda skandallar ve geriye düşüşler peş peşe gelecektir.
 

Elbette ki Müslümanların onlar içinde de dindar insanların uçkurlarına mağlup olması toplumca daha çok yadırganır. Küçüklüğümde keçi güttüğüm Çukurova’nın köylülerinde keçi ve koyunla ilgili meşhur bir anlatı vardır: Bilindiği gibi koyunun büyük ve arkasını kapatan kuyruğu vardır. Keçilerin ise hem küçük hem de biraz diktir kuyrukları arkalarını pek kapatmaz. Bir gün koyun ağılı atlarken hareketinden dolayı büyük kuyruğu kısa bir süreliğine yukarı kalkmış ve sürekli kapattığı arkası görülmüştür. Buna şahit olan keçi, kendi arkası sürekli açıkta olduğu halde “arkan göründü” diye hemen koyunu suçlamıştır. Ben dindarların yaptıkları yanlışlarda derhal ve şiddetli suçlanmalarını bu koyun ve keçi hikayesine benzetirim. Hele konu uçkur olursa insanımız dindarlara karşı çok daha acımasızdır.
 

Her insanda olduğu gibi uçkur yada kadın, adına ne derseniz deyin dindarların da en büyük zaaflarındandır. Yaratılıştan gelen bu zaaf huri özlemleriyle de birleştiğinde dünyada belirli bir maddi imkan, güç ve yetkiye ulaştığında dindarlarımız maalesef cenneti bekleme zahmetinde bulunmuyor. Cennete ulaştığını ve her nimeti tatmanın artık hakkı olduğunu düşünüyor. Başta kendi aklını ikna etmek ve topluma davranışı makul göstermek için işi kılıfına çok güzel uyduruyor. Hem yazılı hem de sözlü İslam hukuk kaynaklarımızda “hile-i şer’iye” uygulamasının varlığı bu insanları daha da cesaretlendirmektedir. Kanunlardan önce geçmişteki İslam hukuk uygulamalarındaki yanlışların acilen düzeltilmesi gerektiğini burada özellikle vurguluyorum.
Üstat Necip Fazıl’ın “doğru yolun sapık kolları” ifadesini hatırlatarak bu anlayıştaki paraya ve güce ulaşmış bazı dindar insanların artık devlet yönetiminde belirli bir yere gelmeye başladıkları düşünüldüğünde bu milletin dini ve dini değerleri adına büyük endişeler taşıyorum. Vah o zaman bu milletin haline!

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank