content

10 Mar

İktidar Olgusu

İktidar olgusu, güç ve o gücün etkileşim alanlarını ifade eder. İnsanlar arası ilişkiler ve toplum ile devlet arası ilişkiler biçiminde iki boyutu var. İktidar olgusu, önsel olarak egemen olmayı gerekli kılar; iktidar olmak, egemen olmaktır.

İktidarın insanlar arası ilişkilerdeki tezahürü kendini ekonomik güç, cinsel kimlik, toplumdaki gelenek kaynaklı hiyerarşi alanında gösterir.

İktidarın toplum ile devlet arası ilişkilerdeki yeri, devlet tarafında olup devlet mekanizmasının da en başında yer alır. Bu yönetsel egemenlik biçiminden yani iktidardan, yalnızca hükümeti kastetmiyorum.

Demek ki, insanlar arası ilişkilerdeki iktidar olgusu, insanın var oluşuyla birlikte ortaya çıkarken, iktidar olgusunun toplumsal yapılanmada bir yönetsel egemenlik biçimi olarak ortaya çıkan boyutu, devletin varlığıyla birliktedir. Devletin tarihi ise, ilkel biçimleri de dâhil, bugünkü bilimsel verilere göre 15 bin yılı geçmez!

Tarım toplumu klanında önder olan, akıl danışılan, klanın inançlarının uygulanmasında ve yargıda şef olan her kimse, onun önderliğinde klanın topraklarının, suyunun korunması, can güvenliğinin sağlanması ve istediklerinde başka klanların topraklarının işgali için yapılan ortak örgütlenme, devletin de doğuşudur. O günün ilkel devletinden bugünün karmaşık, devasa ve teknik devletine geldik. Bunun bir diğer anlamı, o günün ilkel toplum yapılarından ve üretim ilişkilerinden, bugünün alabildiğine büyümüş ve karmaşık hale gelmiş toplum ve üretim ilişkilerine gelmemizdir.

İnsanın tarihi, sarmal bir merdiven gibidir; her ne kadar gittikçe giriftleşse de, karmaşık boyutlara doğru gelişse de, insanın ve toplumunun varlığındaki kimi değerler, var oluşlarıyla özdeştir. İlkel biçimden, moderniteye ve sonrasına uzanan insan hayatının kültürü, ahlakı, hukuku değişse de, örneğin zenginleşme gücü, tensel arzuları, ego olgusu (yeni biçimler kazanmakla birlikte) değişmez. İşte iktidar olgusu da, tam bunlara tekabül eder. O günün ilkel devleti ile bugünün modern devleti arasındaki kurumlar, örgütlenme alanları ve biçimlerinde devasa farklılıklar olmasına rağmen, iktidar denilen egemenlik biçiminin özü değişmemiştir. O günün ilkel devleti nasıl ki bir klan şefinde somutlanmışsa, bugünün devleti de daha karmaşık mekanizmalardan oluşan ama sonuçta o klanın şefi gibi toplum üzerinde egemen olan bir kurumdur.

Av sahalarının, su kaynaklarının ve toprağın üzerinde bir sınır çizilmesi, kanlın mülkiyetin doğuşudur. Bir süre sonra klanın mülkiyet sahasının içerisinde şefin ve onun yardımcılarının sınırlarını çizdikleri kendi mülkiyet alanları oluşmaya başlar. Özel mülkiyet, toplumsal gelişmede köklü bir dönüşüme, değişime neden olur ve devlet, mülkiyetin doğurduğu bir olgudur.

İktidar da devletin merkezi ise, şimdi şu saptamayı yapabiliriz: Mülkiyet ile iktidar ilişkisi, karşılıklı bir var oluş ilişkisidir. Ve buradan hareketle tarih, sosyoloji ve siyaset okumalarının merkezine iktidar olgusu konmazsa, her okumanın eksik ve yanlış olacağı söylenebilir.

Devletin tanımlarından biri, toplumun ortak sorunlarının çözümünü sağlayan bir yapı olduğudur. Modern devlet de bu nasıl sağlanır? Toplum ile devlet, aralarında bir sözleşme yaparlar ve bu sözleşmeye de anayasa denilir. Elbette toplumsal mücadeleler sonucunda bir yanda devleti sınırlayan ve diğer yanda toplum lehine birçok gelişmeler sağlandı. Güçler ayrılığı vs. vs.

Tamam, ama şu soru tüm yakıcılığıyla ortada duruyor: İktidar, toplumun ortak sorunlarını çözme işini icra ederken, ürettikleri çözümlerin özel mülkiyet ile bağları nedir? Böyle bir bağ yok ki demeyin çünkü iktidar olgusunun ebesi mülkiyettir! Özel mülkiyetin çıkarlarıyla ilişkilendirilmiş çözümler, toplumun tümünü mü kapsar, yoksa bir kesimin çıkarlarına mı hizmet eder?

İkinci soru şudur: Hangi özel mülkiyetin? Yani iktidar ile toplumdaki hangi kesim veya kesimlerin çıkar ilişkileri var? Bunun anlamı şudur: Ortada bir devlet var ve iktidarın yapısına göre bazı değişimler geçirebilir ancak asıl olan, devletin gücü yoluyla kimlerin zenginleştiğidir?

Bir dönemin köleci imparatorluklarında köle sahipleri olan tüccarlar, toprak sahipleri zenginleşti. Bir dönemin monarşilerinde feodaller ve kiliseler zenginleşti. Yakın geçmişin ve bugünün kapitalist toplumlarında burjuvalar zenginleşiyor. Kimi toplumlarda ise, bürokratik egemenlik var ve o kesim ile ittifakları zenginleşiyor. Her iktidarın bir zengin sınıfı vardır veya kendi zenginini oluşturur.

Bu genel tarihsel açıyı daraltarak söyleyecek olursak, örneğin ülkemiz için CHF’nin zenginleri, DP’nin zenginleri, AP’nin zenginleri, ANAP’ın zenginleri gibi söylemlere ulaşırız.

Peki, AKP’nin zenginleri yok mu?

Bir iktidar (birçok açıyla birlikte) ancak mülkiyet ile ilişkisi açısından ele alındığında doğru tahlil edilir. Türkiye’deki iktidar kayması, aynı zamanda toplumdaki zenginlik merkezlerinin de kaymasına işarettir.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “İktidar Olgusu”

  1. 1
    Cahit KARAÇ Says:

    - Halka umut olmasını becerebilen her kim olursa olsun, ömür boyu iktidar olur.

    - Seçme yeteneği olmayan için iktidar yada muhalefetin kim olduğu hiç önemli değil.

    - İktidarı oluşturan güçtür. Gücü adil kullanmayanın işi güçtür.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank