İkiyüzlülük, Utanmazlık, Samimiyetsizlik
Her üç kelime de toplumda çok sık kullanılır. Herkeste kendine göre anlam yükler. Ama nedense toplumun çoğunluğunca olumsuz olarak görülen bu üç kelimeyi kişilik özelliği haline getirenler başarılı olur. Topumda bu tipleri takdir eder. İnsanlar; helal olsun be, yiyor, hırsız, yalancı, sahtekar ama başarılı hizmet ediyor cümlesini de peşinden söyler.
Şimdi bu durumda dürüst, namuslu, yalan söylemeyen, yetenekli insanlar ne yapabilirler ki. Halk; yeteneksiz diktatör eğilimli, hırslı, makyavelist tipleri seçiyor sonrada pişmanlık duyuyor. Bu nedenle de patinaj yapıyor.
Kişi; karşıt düşünce sahibi kişilerin gözaltını alkışlıyor, hukukun egemen olduğunu anlatıyor, kendisi olumsuz duruma düşünce hukukun iflas ettiğini yazıyor. İkiyüzlülük değil mi?
Kişi; bazı davalarda, adı geçen herkese suçlu damgası yapıştırıp, linç ediyor. Yandaş aynı durumda olunca masumiyet karinesine vurgu yapıyor. Utanmazlık değil mi?
Davalara göre; hukuk, adalet, kanun, insanlık konuşuluyor. Samimiyetsizlik değil mi?
Toplumun ortak değerleri, devlet gelenekleri altüst ediliyor Cesaret gösterisi değil mi?
Türkiye'yi kökünden sarsan iddialar artıyor, kimse oralı olmuyor. Kefilim diyorlar, görevini yapmıştır deniliyor. Siyasi irade tak diyor, şak diye gereği yapılıyor.
Halka şamar oğlanı muamelesi yapılıyor. Kafasına çuval geçiriliyor. AB'ye uyum adıyla Milli egemenlik Brüksel'e devrediliyor, kanunlar dikte ettiriliyor, meclis devre dışı bırakılarak çıkarılıyor, IMF komiserleri, CIA ajanları cirit atıyor, çıt çıkmıyor.
Şehide ceset deniyor, sınırlar delik deşik, ulusal güvenlik evlere şenlik. Devlet yetkilileri teröristi yakalayıp yoketme görevini bırakmış pazarlıklar yapmakla görevli. Başkentte bomba patlıyor insanlar ölüyor, asker sivil insanlar kaçırılıyor, yollar kesiliyor, Filistin Gazze deniliyor. Birileri, 10 Euroluk Hermes çanta taşıyan eşi ile Almanya'da gezide.
Bakın;
Herkes, evrensel ilkelere duyarlı olsa....
Herkes, kendini temsil edenlere sahip çıksa...
Herkes, her zaman, insan haklarına saygılı olsa...
Herkes, ifade özgürlüğüne saygılı olsa...
Herkes, dik dursa...
Herkes, biraz vefalı olabilse...
Herkes, yalakaların suratına tükürse biraz...
Herkes, sorunlara tuttuğu takım kadar kafa yorsa... Hiç sorun kalmayacak aslında.
Bunda kuşkusuz akılcı pozitivist anlayışın toplumda yer etmemesi rol oynamaktadır. Din odaklı düşüncelerle, kitlelerin uyuşturulmasının sonucudur.
Dini düşünce kaynakları, bilim ve teknolojide 12. yüzyılda durmuştur. Bugünde ortaya konulan görüşler yüzyıllar öncesinin yorumlarıdır. 21 yüzyıl insanını tatminden uzaktır.
Oysa; İnsanoğlu gelişiyor, değişiyor, dönüşüyor. Yaşama, dünyaya ilişkin anlayışlar bakışlar da olduğu gibi algılaR da dönüşüme uğruyor.
Ancak değişmeyen gerçekliklerde vardır. Canlıların biyolojik yapısı ihtiyaçları duyguları farklılaşabiliyor. Doğum, ölüm, yaratılış, dünyanın ve evrenin uyduğu kurallar, ilahi irade, değişmez gerçekliklerdir.
Ancak; tarihsel yorumlar, değişken olduğu için bu değişkenlerin koyduğu ilkeler kurallar da kesin olamaz, değişebilir.
Kimilerinin doğruları, kimilerinin yanlışları olmuştur. Bugün de yarın da olacaktır.
Temel sorun yaratılış amacına göre insanının neyi anlayacağı ve nasıl yaşayacağıdır.
Dün olduğu gibi bugün de tartışmaların temelinde bu yatıyor.
Soruyorlar; hocam ne olacak bu ülkenin hali? Ben de; bakalım, görelim diyorum. Ya siz?
Günün Sözü: İnsanı yalan söyleyip söylemediğine göre sev ve takdir.