İkinci Silivri
01.01.2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan ve tutukluluk süresinin kısaltılması değişikliğine uğramış CMK’ nın 102. md. gereği, Bingöl’de 5 kişiyi ÖLDÜRMEK, 7 kişiyi de yaralamak suçundan toplam 90 yıl 10 ay hapis cezası almış olan Mahmut K. tahliye edildi.
Neden mi tahliye edildi? Beş yıldır yargılaması sürüyordu ve beş yıldır tutukluydu. Beş yıl sonra nihayet Ağır Ceza Mahkemesi hükmünü verdi. 90 yıl 10 ay cezaya çarptırdı. Ancak dosyası temyize uğradı. Yani Yargıtay’a gönderildi. Temyiz işlemi, hükmün kesinleşmediği anlamına geldiğinden, 01.01.2010 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan yeni CMK maddesi gereği tahliyesine karar verildi. Dosyasının neticesi Yargıtay’dan kesinleşene kadar serbest kalacak.
Peki, Silivri’de 1017 gün, 145 hafta, 34 ay yani yaklaşık 3 senedir tutuklu bulunanlar ne olacak?
Binlerce sayfalık iddianameler, imzasız ihbar mektupları, çeşitli telefon dinlemeleri gibi karmakarışık bir iddianame süreci yaşanan Silivri tutukluları ne olacak?
Sözde darbe teşebbüsünde bulundukları iddiasıyla tutuklu tutulan Silivri’deki şüpheliler için hangi CMK yürürlükte?
Mesela mahkeme başkanının değiştirilmesi gibi bir uygulama olabilir mi?
Mesela ‘terör’ suçundan yargılananların 5 değil, 10 yıl tutuklu kalmasına dönük olarak planlanan bir değişiklik olabilir mi?
Mesela hala ve hala iddianamesi tamamlanmamış, suçların açıkça yüzlerine okunması dahi bitirilmemiş, kimin neyle suçlandığı bile karanlıkta iken, Silivri tutuklularını bir süre de tutabilmek için tertiplenen başka hukuk oyunları olabilir mi?
Bunlar geçecek…
Elinde asker gücü ve silah olanlar dışarıda elini kolunu sallayarak, hatta Bakanlar Kurulu’nun verdiği Üstün Hizmet Madalyaları ve zırhlı araçlarla fink atarak dolaşırken, gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasi parti başkanlarının ‘darbeci’ olması ihtimaliyle süregelen bu tutukluluklar elbet bitecek.
Çıkacaklar.
Kaldıkları yerden devam ederken, sayıları birkaç yüz kişi olarak kalmamış olacak.
Toplum bileniyor…
Bu hukuki süreci yakından takip eden halk hazırlanıyor. Çıktıkları zaman ‘aynı hukuki süreci’ tatbik edecekleri siyasileri, gazetecileri ve yazarları tek tek yazıyor. Listeler hazırlanıyor, merak etmeyin.
Silivri koğuşlarında birkaç yüz adamken, çıktıkları zaman milyonlar haline gelecek olanlar bileniyorlar.
İkinci Silivri nasıl hazırlanacak?
CD’nin alasını yapanlar var. Ortam dinlemekte üstüne tanınmayanlar var. Bir gecede yüz bin sayfalık iddianame hazırlayabilecek binlerce insan var. Güzel bir soruşturma dosyası için ilk klasörün ismi; Haliç’teki Simonlar’dır.
EK’ine satılan yüz binlerce dönüm araziyi, madeni, sahili, ormanı koyarlar. Klasörler peşkeş çekilmiş onlarca KİT ve diğer işletmelerden devam eder. Habur’dakilerin sorgulandığı okul binasında, teröristler rahatsız olmasın diye duvardan indirilen Atatürk fotoğrafı ve İstiklal Marşı konusu, şüphelileri -kaldırılmış da- olsa idama götürür. ( TBMM Başkanvekili Meral Akşener’in 26.12.2010 tarihli Bütçe Görüşmelerinden sarf ettiği sözlerdir.)
İsrail askerlerinin gözlerini kırpmadan öldürdükleri 9 can için ‘hala alık alık özür bekleyen’ için hazırlanacak ‘Nota nasıl verilir?’ konulu iddianame EK’i, en az 200 sayfa tutar.
Yerli ve yabancı bankalardaki bütün hesap hareketleri, yedi sülalelerinin tapu kayıtları, iş ortaklıkları ve İsviçre bankaları dâhil her tür iddianın değerlendirilerek elde edilecek binlerce banka hesap belgesi ve tapu senedi, Mahkeme Başkanı’nın en az 6 ay çalışmasını gerektirir.
Yargıyı yürütmenin emrine vermek konusu için referanduma Hayır demiş her vatandaş tek kelime etse, yaklaşık 12 m. kalınlığında bir dosya eder ki, bunun incelenmesi herhalde 1 sene sürer.
KPSS Kopya skandalına karışmış bütün memurların ifadeleri, kimlerle ilişki halinde oldukları, kopyayı hangi ‘ulvi’ amaçlarla verdikleri gibi soruşturmalara dair yazışmalar da epey vakit alır.
Bir de ‘Eş başkanlık’ iddiası var ki, müdahil sayısı milyonları bulur. KPSS Sınavı hazırlık kitaplarında bile sorulan ve İspanya ile Türkiye’nin eş başkanlığını yürüttüğü Büyük Ortadoğu Projesi nedir diyerek açıklanması beklenen, başbakanın defalarca kendi dilinden ‘EŞBAŞKANIYIM’ dediği Büyük Ortadoğu Projesi’ne dair soruşturmalar, evraklar, dinlemeler, belgeler ve yanı başımızdaki yüz binlerce Irak’lı cesedi, üçayaklı darağaçlarının habercisi olacaktır.
Elbette ‘ileri demokrasi’ dedikleri düzenin ‘adil yargılanma ilkesi’ gereği, zaman zaman mahkeme başkanları değişecektir, tahliye talepleri reddedilecektir, duruşmalar değil aylarca, senelerce sürecektir, her tür imzasız mektup, gazete haberi, google arama sonucu ve hatta dedikodular dahi ciddiyetle elden geçirilecek, müzekkereler yazılacak, ara kararlar çıkacak ve sonu bilinmez bir gidişata kadar devam edip gidecektir.
Adaletin kantarı bir kez şaştı mı, toplanması mümkün değildir. Kantarın topuzunu kaçıranlar, sonucuna razı olacaklar.
İkinci Silivri’yi bekliyor bu halk ve artık öyle kolay kandırılmıyorlar.